Hesabım
    Gözetleme Kulesi
    Ortalama puan
    3,5
    43 Puanlama
    Gözetleme Kulesi hakkında görüşlerin ?

    6 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    3 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    AKIN ŞENEL
    AKIN ŞENEL

    20 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Aralık 2024 tarihinde eklendi
    Gözetleme Kulesi'nin merkezinde, biri kaçmaya diğeri kendini bulmaya çalışan iki insanın kesişen hayatları yer alıyor. Nihat, orman yangınlarını gözlemlemek için dağın tepesindeki bir kulede yaşamaya başlamıştır. Ancak bu, sadece bir meslek değil, geçmişinden kaçışın ve vicdanıyla hesaplaşmanın bir yoludur. Yaşadığı ağır bir trajedi, onu toplumdan koparmış, sessizliğin içinde bir tür arınma aramaya itmiştir.
    Seher ise genç yaşına rağmen büyük bir yük taşır. Küçük bir kasabada otobüs hostesi olarak çalışan Seher, toplumsal yargıların ve kişisel travmaların kıskacındadır. Hayatının kontrolünü yeniden ele geçirmeye çalışırken, içinde bulunduğu çıkmaz, onun için bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Nihat ve Seher’in yolları kesiştiğinde, ikisi de birbirlerinin yaralarını açığa çıkaracak ve aynı zamanda onlara bir şifa imkânı sunacaktır.

    Görünmeyen Yaralar
    Gözetleme Kulesi, ilk bakışta basit bir dram gibi görünse de, derinlikli temaları ve katmanlı yapısıyla izleyicisini düşündürür. En belirgin tema, yalnızlık ve bu yalnızlığın insanı kendi içindeki gerçeklerle yüzleşmeye zorlamasıdır. Nihat’ın kuleden dünyayı gözetlemesi, bir metafor olarak yalnızlıkta arınmayı ve kendi geçmişini sorgulamayı temsil eder. Ancak bu, her zaman bir rahatlama değil, kimi zaman acıyla yüzleşme anlamına gelir.

    Seher’in hikâyesi ise, Türkiye’de kadın olmanın, toplumun yargıları altında ezilmenin çarpıcı bir yansımasıdır. Genç bir kadın olarak yaşadığı travmanın yükü, toplumun ona biçtiği rollerle daha da ağırlaşır. Film, kadınlık ve annelik kavramlarını toplumsal normların ötesinde tartışmaya açar. Seher’in sessiz isyanı, kadınların yaşadığı görünmeyen baskıları ve travmaları çarpıcı bir şekilde izleyiciye hissettirir. Bunların yanında, insanın kendine karşı sorumluluğu da filmde önemli bir yer tutar. Nihat ve Seher’in hayatları, bireysel suçluluk duygusu ve bu suçluluğu aşma çabasıyla örülüdür. Film, "Kendi yükünü sırtlanmak ne demektir?" sorusunu seyircisine sordurur.

    Sessizliğin Gücü
    Pelin Esmer, Gözetleme Kulesi’nde diyalogların ötesinde bir anlatı dili kullanır. Geniş doğa manzaraları, sessizliğin gücünü hissettirirken karakterlerin içsel çatışmalarını yansıtır. Kamera, genellikle karakterlerin yüzlerindeki en küçük ifadeye odaklanır ve bu sayede sözcüklere ihtiyaç duymadan hikâyeyi aktarır.

    Doğanın hem bir sığınak hem de bir hapishane gibi gösterildiği sahneler, Nihat ve Seher’in iç dünyalarıyla paralellik kurar. Sessizlik, hem kaçışı hem de hesaplaşmayı temsil eder. Özellikle Nihat’ın kulenin tepesinden çevresine baktığı sahnelerde, insanın yalnızlıkta kendi küçük dünyasına hapsoluşu etkileyici bir şekilde aktarılır.

    Film boyunca kullanılan minimal müzik ve çevresel sesler – kuş cıvıltıları, rüzgârın uğultusu, orman yangınına dair uzaktan gelen sesler – atmosferi derinleştirir. Bu yaklaşım, izleyiciyi doğanın sessizliğinde kaybolmaya ve karakterlerin yalnızlığını daha derinden hissetmeye davet eder.

    Derinlik ve Doğallık
    Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez, Gözetleme Kulesi’ni unutulmaz kılan iki güçlü performans sergiler. Olgun Şimşek, Nihat karakterini adeta yaşar. Şimşek’in yüzündeki ifade, karakterin yaşadığı ağır suçluluğu ve içsel çatışmayı kelimelere gerek duymadan anlatır. Özellikle Nihat’ın sessiz kaldığı anlarda, yalnızca bakışları ve beden diliyle karakterin acısını izleyiciye aktarır.

    Nilay Erdönmez ise Seher’in kırılganlığını ve direncini aynı anda yansıtabilen bir performans sunar. Seher’in yaşadığı travmalar, yalnızca gözlerinden ve yüzündeki gerginlikten anlaşılır. Erdönmez’in sade ve doğal oyunculuğu, karakterin toplum baskısına karşı mücadelesini daha gerçek kılar. İkili arasındaki kimya, filmdeki gerginliği ve duygusal yoğunluğu artırır.

    Kendine Bakabilme Cesareti
    Gözetleme Kulesi’nin en vurucu temalarından biri, insanın kendi içine bakabilme cesareti ve bunun getirdiği yüzleşme anlarıdır. Bu cesaret, yalnızca geçmişin hatalarıyla değil, o hataların bir birey üzerindeki kalıcı etkileriyle yüzleşmeyi de içerir. Film boyunca Pelin Esmer, bu yüzleşmenin hem zorluğunu hem de dönüştürücü gücünü yavaşça, ama etkileyici bir şekilde ortaya koyar.

    Nihat karakteri, vicdan azabının ete kemiğe bürünmüş hali gibidir. Geçmişte yaşadığı bir olay, onu insanlardan ve toplumsal bağlardan koparmış, gözetleme kulesinin yalnızlığına sürüklemiştir. Ancak bu yalnızlık, bir kaçıştan ziyade, kendiyle hesaplaşmanın arayışı olarak şekillenir. Nihat, dış dünyadan soyutlanarak kendi iç dünyasına odaklanmak için bu kuleyi seçer.

    Doğa, burada bir metafor olarak işlev görür. Nihat’ın kuleden bakarken gördüğü geniş ormanlar, ruhunun karmaşıklığını ve huzura duyduğu özlemi temsil eder. Ancak doğanın sessizliği, aynı zamanda acımasızdır; hiçbir sesi bastıramaz, hiçbir düşünceyi susturamaz. Nihat, her yeni gün kulenin tepesinden baktığında, aslında kendi geçmişine bakmaktadır. Bu bakış, her defasında daha derin bir suçluluk ve pişmanlıkla doludur.

    Pelin Esmer, bu yüzleşmeyi gösterişsiz ama güçlü bir şekilde aktarır. Nihat’ın yüzündeki her çizgi, taşıdığı yükün bir yansımasıdır. Yüzleşmenin fiziksel bir alanı olarak kule, yalnızca bir görev yeri değil, aynı zamanda içsel bir mahkeme gibidir. Sessizlikte yankılanan bu mahkeme, Nihat’a her gün kendini sorgulatır. Seher’in yüzleşmesi ise daha karmaşık bir zeminde gerçekleşir. Genç bir kadın olarak, toplumun ona biçtiği rollere ve kendi içindeki travmalara karşı bir direniş sergiler. Seher, yaşadığı bir trajedinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorundadır, ancak bu yüzleşme, yalnızca kendi iç dünyasını değil, çevresinin baskıcı yargılarını da kapsar.

    Seher’in hikâyesi, bireysel travmanın toplumsal boyutlarını derinlemesine inceler. Seher, hayatına devam etmek ister, ancak toplumsal normlar ve ahlaki yargılar onun geçmişini sürekli olarak önüne çıkarır. Yaşadığı sessiz mücadele, sadece kendi hayatını yeniden kurma çabası değil, aynı zamanda toplumun dayattığı kurallara karşı sessiz bir başkaldırıdır.
    Seher’in yaşadığı bu travmanın yükü, onun için taşıması gereken bir sırdır. Ancak bu sır, giderek bir çıkmaza dönüşür. Pelin Esmer, Seher’in bu yüzleşmesini yavaş ve incelikli bir şekilde işler. Genç kadının çaresizliği ve direnci, izleyiciyi hem duygusal hem de zihinsel olarak sarsar.

    Cesaretin Dönüştürücü Gücü
    Gözetleme Kulesi, kendine bakabilme cesaretinin kişiyi nasıl dönüştürebileceğini gösterir. Ancak bu dönüşüm kolay ya da sancısız değildir. Hem Nihat hem de Seher, kendi korkularıyla yüzleşmek için büyük bir cesaret gösterirler. Bu cesaret, onları yalnızca geçmişleriyle değil, birbirleriyle de yakınlaştırır.

    Nihat ve Seher’in yolları kesiştiğinde, bu yüzleşme daha da derin bir hal alır. İkisinin de kendi geçmişlerinden kaçmaya çalıştığını görürüz, ancak bu kaçış aslında bir tür kabul sürecinin başlangıcıdır. Pelin Esmer, bu karşılaşmayı bir çözümden çok bir soruya dönüştürür: "Yaralarını açmadan iyileşebilir misin?" Film, bu sorunun cevabını açık bırakır, ancak cesaretin bir tür özgürleşme getirdiğini hissettirir.

    Sessizlikteki Çığlık: Yüzleşmenin Evreleri
    Gözetleme Kulesi’nde yüzleşme süreci bir anda gerçekleşmez. Bu, yavaş ilerleyen, sancılı bir süreçtir. Film, izleyiciyi bu sürece ortak eder. Karakterlerin sessizliği, izleyicinin kendi sessizliğiyle yüzleşmesine de kapı aralar. Pelin Esmer, burada zamana ve sabra vurgu yapar. İnsan kendine bakabilmek için önce durmalı, sessizleşmeli ve kendi iç sesini dinlemelidir.
    Gözetleme Kulesi, insanın kendini affetme ve yeniden inşa etme sürecinin ne kadar zor ama aynı zamanda ne kadar değerli olduğunu gösterir. Film, bu yüzleşmenin bir son değil, bir başlangıç olduğunu hatırlatarak izleyiciyi kendi hayatına dönüp bakmaya davet eder. Sessizlikte saklı olan çığlıkları duymak için, belki de ilk adım cesareti toplamaktır.
    GORDON FÖKCÜN
    GORDON FÖKCÜN

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    16 Ekim 2023 tarihinde eklendi
    Filmde iki kişinin hikayesinin de ötesi anlatılıyor.
    O yüzden final sahnesi gayet uygun olmuş.
    Görüntü yönetmenini de tebrik ediyorum.
    Harika şeyler sunmuş.
    Oyunculuklar da gayet yerinde, Nihat ,Seher Patron, Şoförün vücut dili, tonlamaları, mimikler çok gerçekçi.
    Bravo emeği geçenlere...
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.095 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    29 Ekim 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan Pelin Esmer'in yönetmen koltuğunda oturduğu “Gözetleme Kulesi”; iki farklı insanın, geçmişlerinden gelen trajedilerinin birbirine eklemlendiği bir drama olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ile çekildiği her halinden belli olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Filmin ana karakterlerinden, aslen Amasyalı bir marangoz olan Nihat (Olgun Şimşek), gece yolculuğu yaptığı otobüsten; gün ağarmışken, Tosya'dan hemen sonraki minaresiz bir caminin de bulunduğu Dipsizgöl sapağında elindeki çantasıyla inerek, yemyeşil ormanlığın tepesindeki Gözetleme Kulesine doğru yayan yönelir...

    Akşam olup da, çantasını boşaltarak kulübeye yerleşmeye başladığında Nihat; Yörükkaya (seslendiren Ahmet Rıfat Şungar), Harmanlı (seslendiren Hakkı Kurtuluş), Dağlı (seslendiren Serdar Orçin) ve Sugözü (seslendiren Berk Hakman) Gözetleme Kuleleri arasındaki telsiz haberleşmelerine kulak misafiri olur...

    Ve...

    Dipsizgöl adına da, hiçbir geçmiş deneyiminin bulunmadığı orman bekçiliği işine yeni başlamış olan Nihat; telsizin başına geçerek, kulelerdeki diğer meslektaşlarının sorularını birer birer yanıtlar...

    ***

    Diğer baş karakterimiz Seher (Nilay Erdönmez), Bolu Üniversitesi Edebiyat Bölümü öğrencisi olup; Tosya Seyahat şirketi bünyesindeki, yerel bir market ile lokantayı da işleten Ahmet'e (Menderes Samancılar) ait bir otobüste, dayısı İsmail'in referansıyla hosteslik yapmakta ve Tosya otogarındaki, kendisine tahsis edilmiş olan bir odada yatıp kalkmaktadır...

    ***

    Her iki karaktere de, bu işleri neden tercih ettikleri sorulduğunda verdikleri cevap; "Ne bileyim, öyle denk geldi" şeklindedir...

    ***

    Neyse...

    Kuleye erzak almak üzere Tosya'ya inmiş olan Nihat ile yeni bir sefere hazırlanan Seher'in yolları, çok daha net bir biçimde; sabah çaylarını yudumlayacakları, Kadir ustanın (Mehmet Mola) aşçılığını yaptığı otogarın lokanta kafesinde, bir kez daha kesişir...

    Bir kez daha diyoruz...

    Zira Nihat, Seher'in hosteslik yaptığı otobüs ile gelmiştir Dipsizgöl'e...

    ***

    Derken...

    Kuleler arasındaki, rutin telsiz konuşmalarından biri esnasında; daha önce evlenmiş olduğunu da öğrendiğimiz Nihat'ın, susmayı yeğlediği için çocuğu olup olmadığına dair bir bilgiye sahip olamıyoruz...

    Bu arada Nihat'ın şefi Murat (Mehmet Bozdoğan) ile yaptığı sohbet de; kendisini haftada bir günlüğüne değiştirmesi gereken öteki bekçi Muzaffer'in, bir fabrikada işe girmiş olduğu için yaklaşık bir aydır kuleye adım atmadığı ortaya çıkıyor...

    Fakat yine de, tek başına yaşamayı seven halinden memnundur Nihat...

    Zaten bizim anlatmayı kesmiş olduğumuz kısımda; ortaya çıkacak olan üzücü sebeple, inzivaya çekilmeyi özellikle kendisi tercih etmiştir...

    ***

    Çok geçmez...

    Biyolojik olarak yorulmaya başlaması yüzünden hosteslikten bunalan Seher patronu Ahmet'e, Kadir ustanın yanında çalışmak istediğini söylerken; otobüsün şoförü de (Kadir Çermik), memleketteki amcaoğlunun düğünü için izin talebinde bulunmaktadır...

    Elbette her ikisini de geri çevirecektir patronları Ahmet...

    ***

    Ama bir süre sonra...

    Ücretini tahsil edemeyen Kadir işi bırakınca, Seher'i lokantanın mutfağına almak zorunda kalacaktır da aynı Ahmet...

    ***

    Günübirliğine izin alan Seher; annesi (Laçin Ceylan), babası (Rıza Akın) ve kardeşi Çağlar'ın yaşamakta oldukları, Şenpazar'a geçer...

    Seher'in, doğup büyüdüğü aile ocağına gidişinin temel nedeni de; Bolu'da kalmakta olduğu dayısının evinden ayrılarak, üç kız arkadaşıyla birlikte bir ev kiralamak istediğini belirtmektir...

    Çünkü annesi ile babasının fazlasıyla güvenerek, kalması için yanına yolladıkları Bolu'daki dayısı İsmail; ırzına geçmek suretiyle, hamile bırakmıştır yeğeni Seher'i...

    Dakika 40...

    Vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz, Olgun Şimşek ile Nilay Erdönmez'in göz dolduran performansları ve Anadolu'nun acı gerçeklerinden, akrabalar arasındaki enseste yapılan vurgu dışında pek de bir anlam ifade etmeyen filmin geride kalanın da siz değerli sinemasever dostları; 56 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Bora Ş.
    Bora Ş.

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    16 Ekim 2013 tarihinde eklendi
    Mutlaka izlenmesi gereken,senaryo olarak güçlü bir kader ve hayatın zorlukları gibi durumları düşündüren ancak insanın bunlarla yüzleşmesinin ne kadar zor olduğunun çıkarıldığı muazzam bir senaryoya sahip. Kurgusal olarak da azımsanmaması gereken bir yapıt.
    Unfinished S.
    Unfinished S.

    Takipçi 6 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    8 Eylül 2013 tarihinde eklendi
    Pelin Esmer'in önceki filmlerindeki belgesel-kurgu arası tarzı bu filmle beraber kurgusal tarafa daha fazla kayıyor. Yer yer karakterlerine düşünmek için alan bıraktığı, seyirciyi de bu düşünme alanının içine dahil etmeye çalıştığı dingin akışıyla film sizde bir uzak doğu, daha da özel olarak (kaderci bakış açısıyla) bir Kim Ki Duk etkisi bırakabilir. Şimdiden uzak asya dinginliğini, bir Türk yönetmenin elinden çıkmış olmanın verdiği keyfi çıkarmanız dileğiyle.
    Sinema_Sanattir
    Sinema_Sanattir

    Takipçi 6 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    13 Mayıs 2013 tarihinde eklendi
    Uçan Süpürge Film Festivali'nde izleyebilme şansı çi DVD'si de çıkmış.Ama hazır fırsat varken AVM'lere karşı bir nebze ayakta durmak için Kızılırmak Sineması doğru bir klasik bir ''Selvi Boylum Al Yazmalım'' hikayesi anlatılı aşk hikayesi değil yapılan fedakarlık anlatılıçekten iç burkan ve herkesin izlemesi gereken bir lar gerçekten başarılı.Özellikle taze olan ''Nilay Ersönmez'' resmen ''Olgun Şimşek''i bile sollamış.Boynuz kulağı geçti diyebiliriz desek de Olgun Şimşek'e laf yok tabi :) Senaryo,görüntü yönetmenliği,kurgu,oyunculuklar başarılı.Bir başyapıt olmasa da muhteşem bir film.Bütün ekibe canı gönülden teşekkürler
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top