Masallar karışsın, kahramanlar yarışsın!
Yazar: Banu BozdemirMasallar dünyası o kadar fantastik ve o kadar başka konulara evrilmeye müsait ki adeta senaristlerin elinde oyuncak oldu diyebiliriz. Masallarla klasik haliyle ilgilenenler olduğu kadar ‘masallar dünyasında ne yapabilirim’ kafasıyla cirit atanlar da çoğunlukta. Into the Woods / Sihirli Orman ünlü yönetmen Rob Marshall’ın sihirli ellerinde ormanın karanlık atmosferinde geçen keyifli bir müzikale dönüşmüş. Filmin farkı elbette ki senaryosunda. Birçok masal kahramanını aynı hikayede, bir sonuca ulaşmak için çabalar halde görünce filmi daha da ilgiyle izler hale geliyorsunuz. Filmin bir diğer ayrıntısı da olayların neredeyse çoğunluğunun ormanda geçmesi, o yüzden karanlık atmosfere sahip ormanın bir nevi sihirli bir güce dönüşmesine de olanak tanıyor.
Hikayede kimler yok ki, Grimm Kardeşlerin masal kahramanları olan Kırmızı Başlıklı Kız, Sinderella ve Rapunzel bu hikayenin hem kadın hem de hikayeye yön veren kahramanları diyebiliriz ama film en çok Külkedisi/ Sindrella’ya açılım getiriyor ve onu zengin / fakir hayat sorgulamasında tam ortada bırakıyor, ondan kendi ayakları üzerinde durmak isteyen özgür bir kız yaratıyor. Hoş prens de o kadar tutkulu değil bu masal da. Ormanın sihrine fazlaca kaptırıp fırıncının güzel karısına göz koyuyor vs… Bir de Jack ve Fasulye Sırığı masalı var ki onun da filme bir hayli katkısı var.
Tabii filmin asıl hikayesi bir cadı tarafından lanetlenen fırıncı ve karısının çocuk sahibi olmak isteme hikayesiyle başlıyor. Laneti bozmak için cadının istediklerini yerine getirmeye çalışan çiftin yolu bizim masal kahramanlarıyla kesişiyor elbet. Kırmızı Başlıklı Kız’ın pelerini, Rapunzel’in saçları ve Külkedisi’nin saf altından ayakkabıları fırıncı ve karısının ele geçirmek zorunda oldukları malzemeler. Tabii bir de Jack’in süt beyazı ineği var! Fırıncı ve karısı bu malzemelerin peşinde helak olurken, kahramanlarımız da klasik hikayelerini yaşamaya devam ediyor. Yani Kırmızı Başlıklı Kız ve büyükannesinin kurtla olan imtihanı, kuleye kapatılan Rapunzel’in halat saçları ve Sindrella’nın prense yol gösterecek tek ayakkabısı… Tabii hikayede gökyüzüne kadar ulaşan sihirli fasulyeler, oradan gökyüzüne inen dev gibi yan ama hikayeyi sürükleyecek karakterler de mevcut. Rapunzel hikayeyi en seri şekilde terk eden karakter diyebiliriz. Kötü cadının tek derdi de her zaman olduğu gibi gençleşmek tabii.
Filmin biraz uzun olmasının yanında rahatsız edici bir yanı yok, farklı masal kahramanlarının elbirliğiyle gayet de güzel ayağa kaldırılmış. Sonundaki mesaj da herkesin birbirine sahip çıkması üzerine. Kırmızı Başlıklı Kız ile annesini kaybedip yetim kalan Jack’e de fırıncı tarafından sahip çıkılıyor. Film her ne kadar ormanda (karanlık ve tekinsiz) geçen bir hikaye sunsa da sonunda masalların çocuk dünyasına ait olduğunu da fısıldamayı ihmal etmiyor. Belki büyükler ya da masal sevmeyen büyükler için fazla zorlama gelebilir ama eninde sonunda çocuk filmi havasına bürünüyor. Karışık gibi görünse de naiflikten fazlaca uzaklaşmıyor. Masal kahramanlarının öne çıkan özelliklerini bir amacın parçası yapıyor ki mesaj olsun izleyenlere!
İşin müzikal kısmına gelirsek filmin neredeyse yarıdan fazlası bu tatta! Konuşmalar müzikale dönüşüyor, sonra normalleşiyor ama filme etkisi bir hayli fazla. Ama sevilmeyeceğini düşünmüyorum. Filmin uzunluğu da şundan kaynaklanıyor, film neredeyse iki farklı hikaye sunuyor gibi. İlkinde cadının istediklerini elde etme ve mutlu sona ulaşma, ikincisinde de hikayenin yeni bir aksiyona kavuşma hali var. Bu da filmi inişli çıkışlı bir duruma neredeyse bitmiş bir yerden tekrara ayağa kaldırmaya benziyor ki, bu yükseltmenin başarılı olduğunu söylemek mümkün. Filmde Meryl Streep faktörü ve ormanın kurdu olarak az da olsa karşımıza çıkan Johnny Depp var. Depp fantastik rollerin adamı kesinlikle, az ve öz bir tat katmış filme.
Sihirli Orman çeşitli masal kahramanlarından karma ve başka bir hikaye yaratmış ve ortak mekan olarak da ormana atmış onları. Çocuk ruhuyla masalları sevenlere tavsiye edilir.
twitter.com/BanuBozdemir