Senaryosunu da yazan J.C. Chandor'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “All Is Lost”; Robert Redford'un başarıyla canlandırdığı "kazazede" bir adamın Hint Okyanusundaki hayat da kalabilme mücadelesinin anlatıldığı, aksiyon dozu yüksek bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 8.5 milyon dolarlık bütçesine rağmen yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerinde, dublör oyuncuların performanslarına da yaslanılarak büyükçe bir kısmı; Meksika'nın Rosarito Sahilindeki, "Titanic" (1997) filminde kullanılmak gayesiyle inşa edilmiş olan Baja Stüdyolarında çekilen ve vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlemiş olduğumuz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Endonezya'daki adalardan biri olan Sumatra'nın 1700 deniz mili açıklarında; tarih 13 Temmuz ve saat de 16.50 dir...
Sadece yarım günlük erzakı kalan ve tüm umudunu yitirmiş, son derece üzgün bir adam, okyanusun ortasında çaresiz ve yapayalnız kalmıştır...
Neden mi?
Bunu öğrenmek için sekiz gün öncesindeyiz...
***
Uyuklamakta olan adam aniden, Virginia Jean isimli teknesinin su almakta olduğunu fark ederek yerinden fırlar...
Zira koşturarak güverteye çıktığında göreceği gibi bir yük gemisinden düşmüş olan "kurgusal (fictional)" Ho Won firmasına ait bir metal konteynır, çarptığı teknenin gövdesinde kocaman bir deliğin açılmasına sebep olmuştur...
Bir deniz çapası kullanmak suretiyle adam; konteynırın irtibatını keserek ondan kurtulsa da, tekne halen su almaya devam etmektedir...
Üstelik su; teknenin aydınlatma, telsiz, navigasyon ve elektrikli pompa sisteminin bozulmasına da yol açmıştır...
Bulabildiği malzeme ile deliği tıkamaya, el sintinesi ile de teknenin içindeki suyu boşalmaya çalışan adam; uyumak amacıyla da kendine bir salıncak yapmıştır...
Adamın çabaları, şimdilik fayda etmiş gibidir...
Çünkü yaptığı pek de sağlıklı görünmeyen yama sayesinde tekneye su girişi dururken; boşalttığı su sonrasında adam, yerlere paspas atmaya dahi başlamıştır...
Derken...
Teknenin aküsü ile telsizi yeniden aktif hale getirirken adam elindeki kitaptan gökyüzündeki yıldızlar aracılığı ile yönünü nasıl tayin edebileceğini öğrenmeye çalışır...
Ancak telsiz randımanlı bir biçimde kullanılamamaktadır...
Onun için teknenin direğindeki, yuvasından çıkmış olan antene müdahale edilmesi gerekmektedir...
Fakat o da nesi?
Direğin tepesine çıktığında adam, yaklaşmakta olan müthiş bir fırtınayı fark etmesin mi...
Bakalım bu şiddetteki bir fırtınaya, teknede yaptığı yama dayanabilecek midir?
***
Fırtına geldiğinde su geçirmez kıyafetlerini giyinerek güverteye çıkan adam; fırtına flokunu kaldırmak için pruvaya doğru sürünürken, okyanusa düşse de biraz çabalayarak yeniden tekneye çıkar...
Çıkar çıkmasına da...
Biz, "Acaba yama dayanacak mı?" diye düşünür...
Ve...
"Asıl teknenin bizzat kendisinin bu fırtınaya dayanıp dayanmayacağına kafa yormanın zamanı gelmiştir" derken...
Güverteden düşen adam kendini bir kez daha suların içinde bulur...
Evet...
Tam da tahmin ettiğimiz şekilde yama patlamış ve tekne yeniden su almaya başlamıştır...
İşlerin tekne için pek de yolunda gitmediğini fark eden adam kendini, tekneye bağladığı şişme bir cankurtaran salının içine atıverir...
Ertesi sabah geri döndüğünde, teknenin kullanılabilecek hali kalmadığını gören adam; bulabildiği yiyecek ve içecek ile Hayatta Kalma Ekipmanı çantasını da yanına alarak tekrardan sala geçer...
Zaten can çekişmekte olan tekne, birazdan batacaktır da...
Dakika 54...
Geride sizleri, heyecanın hız kesmeden süreceği 52 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,