Köy enstitülerini hatırlatmak kaygılı bir ilk film...
Yazar: Melis ZararsızBu hafta vizyona Türk yapımı bir ilk film giriyor. Yönetmen Ali Adnan Özgür 'ün ilk uzun metraj filmi olan Toprağın Çocukları, köy enstitülerini, daha doğrusu köy enstitülerinin "kapatılmasını" konu alan, bu konuda seyiryice bilgi veren bir film. Bilgi veren diyorum çünkü ekiple yaptığım röportajlarda kendilerinden öğrendiğim kadarıyla, filmin bir belgesel olarak çekilme fikri de varmış, zira bu konu, gerçeklere dayanan, üstelik sinemada daha önce işlenmemiş bir konu. Toprağın Çocukları kurmaca bir film, fakat bir belgeselden öğrenebileceğiniz kadar çok gerçek bilgiyi de içinde barındırıyor.
Film oldukça trajik ve etkileyici bir sahneyle açılıyor; Ankara'nın köylerinden birinde kırsal alana yerleşmiş çingeneler kendi hallerinde gülüp oynarken, birkaç eşkıya kılıklı adamın saldırısına uğruyorlar ve katlediliyorlar. Saldırıdan kaçabilen yaşlıca bir kadın (Suzan Kardeş) ve torunu (Müge Boz) ise köy enstitülerinde son sınıf öğrencisi olan Cevher'in (Ufuk Bayraktar) de yardımıyla enstitüye sığınıyorlar. Enstitü öğretmenleri çingenelerin öldürüldüğünü öğrenince bölge komutanına danışmak istiyorlar fakat çingeneleri, veba salgını bahanesiyle, köyden birkaç cahil çapulcuya öldürten de komutanın ta kendisidir. Üstüne üstlük komutan, köy enstitülerinin komünist yetiştiren yerler olduğunu öne sürmekte ve enstitüleri kapatmak istemektedir, bunun için elinden geleni yapacaktır.
Filmde köy enstitülerinin gerçek kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'u Bahtiyar Engin canlandırıyor. Filmin aynı zamanda yapımcılarından biri olan Erkan Can ise, bize Mustafa Kemal Atatürk'ü anımsatacak kadar cevval, lider ruhlu Kemal öğretmeni canlandırıyor başarıyla. Sevilen genç oyunculardan Ufuk Bayraktar ve Türkü Turan ise enstitünün en azimli son sınıf öğrencileri. Aralarında masum bir aşk var bu iki öğrencinin.
Ali Adnan Özgür, ilk filminde ciddi bir meseleyi ele alıyor. Zaman zaman esprilere yer verse de genel anlamda ciddi bir film, fakat dramatik yapısı ve sevilen oyuncuların da yardımıyla sıkıcılığa kaçmayan, akan bir film. Filmde İsmail Hakkı Tonguç'u canlandıran Bahtiyar Engin'in ağzından bir dış ses sürekli bizimle konuşuyor. Bu dış ses ve kişiler arası diğer diyalogların oldukça didaktik olduğunu söylemeliyiz. Bu anlamda filmin çoğu yeri kör gözüm parmağına hesabı bize "bu budur, şu şudur" diyor ve bu noktada dramatik, yer yer tiyatral yapısına rağmen fazla "öğretici" bir üsluba da sahip oluyor. Bu öğretici diyalogların bulunduğu bazı sahnelerin geçişlerinde ise problemler var. Gerçek bilgilere dayanan ve mesaj vermek isteyen bir filmin içine birkaç tane dramatik hikaye de koymak isteyince, yanyana sıralanan ama birbiriyle karışıp bir bütünlük sağlayamayan bazı sahneler çıkmış ortaya belli ki...
Kardeş Türküler'in üstlendiği müzikler, filmin etkileyici olmasında büyük unsur. Suzan Kardeş de söylediği şarkılarla ve yansıttığı karakterle filme epey renk katmış. Film, renkler ve doku itibariyle de dönemi çok iyi yansıtmış. Dekorlar biraz tiyatral olmakla birlikte inandırıcı. İmece usulü çekilen, bütçesiz bir ilk film olarak bu anlamda bundan iyisi olmazdı herhalde.
İlk film olmanın getirdiği bazı eksiklikler bir yana, günümüzde özellikle gençlerin hiç bilmediği, yaşını almış vatandaşların ise unuttuğu ya da unutturulduğu (!) bir konuyu; köy enstitülerinin o zamanki başarısını ve sonra kapatılma sebeplerini günümüze taşıdığı için takdiri hakeden bir yapım olduğunu düşünüyorum. Mesaj kaygılı, amaçlı bir proje bu aslında. Sinemanın bilgi veren yönü kullanılarak dramatik bir hikaye içinde "eğitim" konusuna değinilmek istenmiş. Yıl 2012 iken, günümüzde eğitim meselesi hala olması gerektiği gibi değilken ( atanamayan öğretmenler, sürekli olarak değişen eğitim ve sınav sistemleri, meslek kazandırmayan üniversite bölümleri, işsizlik, yetersiz derslik, paralı eğitim vs vs) 40'lı yıllarda aslında eğitime nasıl da akıllı çözümler bulunmuş, o sistem devam edebilseymiş bugünkü eğitimin geldiği yere nasıl bir etkisi olurmuş, bunları düşündürmesi ve insanı araştırmaya sevketmesi açısından faydalı bir iş. Derli toplu bir ilk film çekmiş olan genç yönetmen Ali Adnan Özgür'ün ileride nasıl filmler yapacağını da merak ediyoruz doğrusu.
Not: Ekiple yaptığım röportajı buradan okuyabilirsiniz.
twitter:@blossomel
www.about.me/meliszpirlanti