Bestiaire, hayvanların gözünün içine derin bir şekilde baktığımız sinemasal bir resimli kitap gibi. Onlar için ayrılmış alanlarda yaşayan sırtlanlar, zebralar, devekuşları, gergedanlar ve inekler var - kimileri buraya alışkın, kimileri oldukları yeri kabullenmiş, kimileri ise yaşadıkları yerde acı çekiyor sanki. Film, Ortaçağ Avrupası’nda ‘bestiarum vocabulum’ olarak bilinen ve her resmin bir hayvanın dünyadaki yerini ve anlamını betimlediği kitaplardan ilham almış. Bestiaire yumuşak bir film gibi gözükmesine rağmen rahatsız ediyor, hayvanları ve bakıcılarını izleyen bakışlarımız çok geçmeden bize geri dönüyor, ne gördüğümüzü (Yaşam? Kıstırılmışlık? Şaşkınlık?) ve ne hissettiğimizi (Sevgi? Saygı? Merak?) soruyor. Bir resim dersini, safari parkını ve doldurulmuş hayvanların olduğu bir atölyeyi kendine mekân olarak seçen film, biçimsel sadeliğiyle ruhlarımıza, zihinlerimize ve tarihimize bir ayna tutuyor.