Süresi boyunca insana dünya, doğa, hayvan ve aynı zamanda insan sevgisi kazandırıyor. Hushpuppy uzun süre unutulmayacak bir karakter haline geliyor, Wallis'in akıl almaz yeteneğinin de yardımıyla. Dwight Henry de profesyonel bir kariyeri olmadan, yaşayarak canlandırdığı Wink'te oldukça başarılı. Filmin tam olarak bir türü yok bana kalırsa. Hepimizin kullanmayı sevdiği bir tabir vardır; "büyüme hikayesi" diye. Bu şekilde özetleyebiliriz yine. Fakat onun da ötesinde, belgesele yakın bir yerde duruyor neredeyse film bence. New Orleans'ta, Bathtub denilen ve dünyada eşi benzerine az rastlanabilecek alışık olmadığımız bir mekanda yaşayan gerçek insanlar, gerçek hayatlar perdede gördüklerimiz. "Amerikan Rüyası" hemen yanı başlarında fakat aslında yaşam tarzları ve kişilikleriyle onlara o kadar uzaklar ki, filmin Afrika'da geçtiğine inanmak daha kolay. Zaten New Orleans, Louisiana gerçekte de kültürüyle, adetleriyle, yaşayışıyla çok farklı bir mekandır. Zeitlin bizleri bu insanlarla tanıştırıyor. Hushpuppy'nin büyüme, olgunlaşma yolculuğunda en az onun kadar önem verdiği bir diğer unsur Bathtub. Wallis'in özellikle bazı sahnelerde tavan yapan oyunculuğunu görmek için dahi izlenebilir. Finale doğru bana kalırsa ufak aksaklıklar bulunsa da, genelde tatmin edici. Zaten yılın en beğenilen, hoş sürprizlerinden biri. Oscar yarışında ne yapacağını da merakla bekliyorum. Değişik bir yer, değişik insanlar hakkındaki bu ilginç film, bazı kısımlarında içimizi ferahlatıp tebessüm ve iç huzur sağlarken, bazı kısımlarında umutsuzluk ve moral bozukluğu getiriyor. Sonuç olarak, içimizi ferahlatan kısımları ön plana çıkıyor yine de.