Türk sinemasının uzaydan gelen süper kahramanlarla tanışıklığı eskilere dayanır. Bu türün ilk örneği Kunt Tulgar'ın 1979'da çektiği ve sinemamızda ‘kendiliğinden' uçan ilk adamın görüldüğü Süpermen Dönüyor filmidir. Paris'te ailecek Süpermen filmini izlerken babasının ‘Süpermen gibi bir film çek' demesiyle işe koyulan Tulgar, kahramanı uçurma sorununu Süpermen kıyafeti giymiş Barbie bebeğin aydıngerin arkasında hareket ettirilmesi ve onun projeksiyona yansıtılan görüntüsüyle halleder ve ilk Süpermen filmimiz ortaya çıkar. Süpermen Dönüyor, tüm absürtlüğüne rağmen kendini oldukça ciddiye alan bir filmken bu hafta gösterime giren SüperTürk, tıpkı Turist Ömer Uzay Yolunda ya da G.O.R.A. gibi fantastiğin ortasına ‘Türk' karakterini sokarak komedi yaratmanın peşine düşüyor.
SüperTürk, yerelleştirilmiş ve komediyle yüklenmiş bir Süpermen uyarlaması. Uzaydan Anadolu'nun küçük bir köyüne düşen Ekber'in hikayesini anlatıyor. Tabii Ekber ismi, onu kapsülden bulup çıkaran ailesinin taktığı isim. Gözlerinden yeşil ışıklar çıkaran ve hızıyla herkesi şaşırtan Ekber'in çocukluğu hızlı olmasıyla özdeş biçimde ışık hızıyla anlatılıyor ve karşımıza bir anda beyaz saçları, yeleği, topuğa basılmış ayakkabıları ve tüm babayiğitliğiyle Tamer Karadağlı çıkıyor. Sanırım dünyanın kır (ve hatta beyaz) saçlı tek süper kahramanı bir Türk! Köyünde mutlu mesut yaşayan, çocukluk aşkını bir türlü unutamayan Ekber'in hayatı, çocukluk aşkının bir öğretmen olarak tekrar köylerine dönmesiyle değişiyor.
Tamer Karadağlı'nın Recep İvedik benzeri bir halk kahramanı yaratmak istediği ortada. Onun gibi kaba saba değil, daha çok saflıktan beslenen ve masumiyetini kaybetmeden ‘kötü'lere haddini bildiren bir kahraman! Komedi piyasasının, üretim kabızlığıyla Pembe Panter özentisi filmleri kötü bir ısıtmayla önümüze sunduğu, şeytanla işbirliği yaptığı bir vizyonun içinde debelenirken SüperTürk'ün de seyirciye can suyu gibi geleceğini söylemek zor ama Tamer Karadağlı'nın ‘bu piyasada ben de varım' demesini az çok anlayabiliyoruz!
Filmin en göz alıcı kısmı, Yeşilçam'ın bütçesiz, gariban süper kahraman filmlerinde asla göremediğimiz kadar başarılı olan efektleri şüphesiz. Sanki patronlardan biri "efektler konusunda masraftan kaçınılmasın, geri kalanı alışılmış özensizlikte hallediverin" demiş gibi! Tamer Karadağlı'nın sinefil mertebesinde bir film düşkünü olduğunu ve fantastik sinemaya karşı ayrı bir ilgisi olduğunu biliyorum. Filmin inandırıcı teknik başarısının sırrı da sanırım bu olsa gerek. SüperTürk'ün havalanışı, uçuşu, gözlerinden ışıklar saçması gibi tüm meseleler Türk sinemasının standartlarının üstünde bir çabayla gerçekleştirilmiş. Temiz iş! Oyunculuklar da komik süper kahraman hikayesine uygun bir abartı içinde... Tamer Karadağlı'nın kontrolden çıkabilen oyunculuğu yine kendi yönetmenliğinde dizginlenebilmiş. Murat Serezli'nin canlandırdığı ‘ayrıntıcı' Uğur karakteri filmin en orijinal tiplemesiydi. Seyircinin sempatisini toplayacağı, hatta filmin sonraki bölümlerinde daha geniş yer tutacağı kesin!
Bu yıl izlediğim yerli komedilerden, özellikle Seninki Kaç Para?'dan yola çıkarak SüperTürk'e daha bir hoşgörüyle yaklaştım. Durum komedisinin en kaba örneklerini izleyip dururken sırtını bir şekilde fantastiğe yaslamış bu ilginç film belli bir ilgiyi hak ediyor ama niyetlendiği gibi seriye dönüşüp iyice ucuzlayacaksa vay halimize!
(banubozdemir@gmail.com)