El kadar pencereleri demirlerle örülü, büyük mavi kamyonlar...
Yazar: Alper Turgut“Mavi Ring”, siyasi bir film. Hani yollarda karşınıza, el kadar pencereleri demirlerle örülü, büyük mavi kamyonlar çıkar, işte onlar ya hastaneye, ya mahkemeye, ya da bir başka cezaevine mahkûmlar taşır. İşte bu film, o mavi taşıtlarla, 25 yıl önce yaşanan kanlı bir sevki anlatıyor.
Gerçek bir yaşanmışlıktan beyazperdeye taşınan Mavi Ring’e geçmeden önce, meseleyi anlaşılır kılalım; siyasi tutuklu ve hükümlüler, 12 Eylül cuntasının açtığı sayısız yarayı tam anlamıyla saramadan, “tabutluk” adı verilen Eskişehir Özel Tip Cezaevi açıldı. Meşhur 1 Ağustos Genelgesi’yle de tüm cezaevlerinde, Tek Tip Elbise (TTE) uygulaması dayatıldı. Yüksek güvenlikli cezaevlerinin anası denilebilecek bu hapishaneye, 1989 senesinde ardı ardına nakiller başladı. Mahkûmlar, baskı ve şiddetin yakıcılığını, böylelikle bir kez daha derinden hissetme şansızlığına kavuşmuş oldular. Uygulamaya karşı durup, hücrelere tıkılmayı reddederek direnişe geçtiler. Ve kan çeşmesinin musluğu tekrar açıldı. Aydın Cezaevi’nden Eskişehir’e sevk edilen açlık grevindeki Hüseyin Hüsnü Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya isimli iki tutuklu yolda katledildi. Yıldırma politikaları karşısında susmak yoktu, toplumsal muhalefetin güçlü olduğu dönemlerdi. Etki tepkiyi doğurdu ve direniş büyüdükçe büyüdü. Genelge, verilen mücadelenin ardından fiilen kaldırıldı.
Ömer Leventoğlu’nun çektiği Mavi Ring’in senaryosu; Bayram Balcı (çok sevdiğimiz Press filminin öyküsünü yazmıştı) ile Leventoğlu’na ait. Filmin görüntü yönetmeni ise Lefteris Agapoulakis… Ezgi Çelik, Kemal Ulusoy, Nazmi Kırık, Şerif Şahinler, Sezgin Cengiz, Volkan Yıldız, Mehmet Aşkın, Bilal Bulut, Mirza Metin ve Selahattin Taşdöğen’in oyuncu kadrosunda yer aldığı Mavi Ring, çok uzun bir sürenin ardından nihayet gösterime girdi. Bu film, kurmaca yerine bir belgesel olsaydı, keşke… Çünkü dar alanda çekilen bir kurmaca, oyunculuk performanslarının en üst seviyede olmasıyla, duyguyu verebilir, inandırıcılık ve akıcılık sorununun üstesinden gelebilir. Haliyle prodüksiyon bütçesi düşük, sesin, görüntünün ve geri kalan işçiliğin amatör hali, projenin acemice hayata geçirilmesine neden oluyor.
Bu büyük bir problem mi? Kesinlikle, hayır. Bu film seyredilmeli, özgürlükler uğruna insanlar ne bedeller ödedi ve hala ödüyorlar, görülmeli… Asker ne düşünür, mahkûm ne hisseder, bilinmeli… Açlık grevindesiniz, üstüne dövülmüşsünüz, bedenen ve ruhen güçsüz düşmüşsünüz, bir tek inancınız ayakta… Daracık bir alana, kelepçelerle tıkmışlar sizi, üstünüze sürgüyü çekmişler, klima arızalı, havalandırma yok, bunalmışsınız, nefessiz kalmışsınız, artık yoldasınız. Hissetmeyi deneyin, empati yapın, üstüne düşünün. Yasaklar dünyasında, emir demiri kesmesin diyerek, mal gibi taşınanın “can” olduğunu bilerek…