"The Thin Red Line" (1998) ve "The Tree of Life" (2011) ile üç kez aday olmasına karşın, şeytanın bacağını kırarak Academy Ödülüne bir türlü ulaşamayan usta sinemacı Terrence Malick'in hem senaryosunu yazıp hem de yönetmen koltuğunda oturduğu “Knight of Cups”; başrol karakteri Rick'in (Christian Bale) "geçmişteki anıları" ile netliği tartışma konusu olabilen "rüyalarının", akan zamanın içindeki yaşanan "gerçeklerle" iç içe geçerek birbirlerine karıştıkları destansı bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, Terrence Malick'in yıllardır birlikte çalıştığı prodüksiyon tasarımcısı Jack Fisk ile üç Academy Ödüllü görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki'nin hünerlerinin de yardımlarıyla; özel olarak kurgulanmış pek çok sahne ile o sahnelere özenle yerleştirilmiş, "sağlam mesajlar" içeren ilginç objelerin yanı sıra John Bunyan'ın "The Pilgrim's Progress"i (1678), Mark Frost ve David Lynch'in efsanevi TV dizisi "Twin Peaks"i (1990-1991) ile İnci İlahisi'ne (the Hymn of the Pearl from the Acts of Thomas) ciddi göndermelerin de yapıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film:
"Seyyah'ın seyahati; bu dünyadan bir diğerine, bir rüya gerçekliğinde iletilir... Burada keşfedilen şey; tehlikeli yolculuğunda, amaçladığı diyara güvenle ulaşmasında ortaya koyduğu tutumlardır..."
"Kendimi dünyanın yabanına bıraktığımda, özellikle bir sığınağın olduğu yere ulaşmaya çalışır ve orada uykuya dalarım... Ve uyur uyumaz da bir rüya hayal ederim... Üzerine paçavralar giymiş, kendi evinin belli bir bölgesinde dikilen; elinde bir kitap ve omuzlarında büyük bir yük taşıyan bir adam görürüm..."
Şeklindeki, aralarında Ben Kingsley'in de bulunduğu anlatıcılardan (narrator) birinin çarpıcı giriş tümceleriyle başlar...
***
"Onca yıl boyunca, başka birinin hayatını yaşamak... Farkında bile değildim..." diyerek alkolün su gibi aktığı ve uyuşturucunun haddinin hesabının sorgulanmadığı partilerde, etrafını saran kadınlarla çılgınlar gibi eğlenen başarılı Hollywood senaristlerinden Rick bir sabah, evini şiddetle sallayan bir depremin gürültüsüyle uyanır...
Ve...
Aynen şaşkınlığını atlatamayan diğer insanlar gibi; sürekli yukarıdaki bir şeylerin devrilerek üzerine doğru gelmekte olduğu evinde durmak yerine, kendini dışarıya atar...
Sonrasında da, film çekimlerinin yapılmakta olduğu Hollywood stüdyolarının birindedir...
***
Derken...
Sekizinci son bölüm "Özgürlük" hariç, başlıklarının adını Tarot kartlarından alan hikaye birden başlayıverir...
***
- Bölüm 1: Ay -
Rick, gözlerinin güzel olduğunu söyleyerek iltifat ettiği Della (Imogen Poots) isimli bir kadından; mektup yazarak gönderme gerekçesiyle, adresini istemektedir...
İltifatının karşılıksız kalmayacağını bilen Rick; diğer kadınlarla olduğu şekilde, Della ile de hoşça vakit geçirecek hatta Los Angeles'ın gözde mekanlarından Akvaryum'a (Aquarium of the Pacific) dahi gideceklerdir...
Bununla yetinmeyen Rick; İngilizce bilmediği için tercüman kullanan bir Tarot kart serisi okuyucusu kadının (Slavitza Jovan) karşısına oturmak suretiyle, geleceğine dair bir şeyler öğrenmeye çalışacaktır...
Böylelikle de; yıllar içinde yitirdiğini düşündüğü yönünü, yeniden bulabileceğine inanmaktadır...
***
- Bölüm 2: Asılan Adam -
Bu bölümde, Billy adındaki kardeşi ölmüş olan Rick'in; diğer kardeşi Barry (Wes Bentley) ve babası Joseph (Brian Dennehy) ile yaşadıklarına odaklanılıyor...
Öyle ki, bu aile birlikteliği; hayattaki tüm varoluş hedeflerini kaybeden Rick'in, nefretiyle de yüzleşmemize yol açmış olacak...
Dakika 30...
Oldukça zengin yapıdaki castingindeki, Cate Blanchett, Natalie Portman, Antonio Banderas, Freida Pinto, Isabel Lucas, Teresa Palmer, Jason Clarke, Dane DeHaan, Shea Whigham, Ryan O'Neal, Cherry Jones ve Nicky Whelan gibi yıldız oyuncuların da sırayla sahne alacakları, filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; "Keşiş", "Yargı", "Kule", "Baş Rahibe", "Ölüm ve "Özgürlük"ten oluşan altı bölümün yer alacağı, 87 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Bitirmeden...
Daha bir gün önce "Amsterdam" (2022) filminin yorumunda kullandığımız; "En başından en sonuna kadar aynı konuyu işleyen tek düze klişelere sahip filmlerden hoşlanan entelektüel seviyesi düşük sıradan sinema seyircilerinin, tüm fabrika ayarlarını bozmaya devam edecek" biçimindeki vurgulamamızı, bu sıra dışı film için de ödünç alarak kullanmış olalım...
Zira bu tespitimiz, yine "cuk" diye yerli yerine oturuyor...
Keyifli seyirler,