Fırtınanın içinden çıkıp gelenler…
Yazar: Banu BozdemirAfet filmlerinin üst düzey gerilimli aksiyonuna alışkınız elbette. Bir yandan insanoğlu bu durumdan çaresizce kurtulmaya çalışırken bir yandan da son saatlerinin hesaplaşmasını yapar. Fırtınanın İçinde bir afet-gerilim filmi olarak ele alındığında gayet iyi. Filmi izlerken 1996 yapımı Twister / Kasırga filminin akla gelmemesi ise kaçınılmaz. Babasını hortuma kurban veren Jo’nun hortumla giriştiği garip ilişkiyi anlatan Kasırga bu filme bir anlamda öncülük etmesi açısından da önemli. Görünen o ki hortumun içine girmek, o girdaba takılmak bir tutku neredeyse kasırga araştırmacılarında. Pete’de de aynı tutkuyu görüyoruz. Kasırga filminde Jo’nun kasırgayla giriştiği iletişimin arka planı olarak babasını kaybetmesi veriliyor ve film Jo’nun bu hırsı yüzünden hayatından uzaklaşan insanlarla olan denklemi kurmaya çalışıyordu.
Fırtınanın İçinde ise birinci şahıs kamera konseptiyle hem belgesel hem de kurmaca tadında bir filme imza atıyor. Filmi izlerken (biz de hortumla tanışan bir ülke olarak) az da olsa iklim değişiklikleri, küresel ısınma ve dünyanın gidişatına taş koyan insanoğlunun taşkınlıklarına gönderme yapan doğa gibi mesajlar beklesem de yemyeşil bir kasabada hortumlar ancak ‘doğa /üstü olayı’ etkisi yapıyor. Belgesel kanallarında sıkça rastladığımız, şimşek, hortum meraklıları, hortumun neredeyse içine kadar girip çekip yapmak isteyen doğa/maceraseverler filmin önemli bir kanadını oluşturuyor. Hırslı Pete ve onun hortum merakının peşinde helak olan ekibine iki oğluna analık babalık yapmaya çalışan bir babanın macerası da eklemlenmiş oluyor.
Filmin tüm duygusal açmazlarını, yükselme ve alçalmalarını bir kanara fırlatırsak aslında doğanın peşinde ona çaresizce ama delice eşlik etmeye çalışan bir ekibin macerasından keyif alabiliriz. Film hortumlardan kaçan insanlar yerine ona ulaşmaya, onu çekmeye çalışan insanların peşinde olduğu için seyircideki adrenalini ve merakı da olabildiğince arttırıyor diyebiliriz.
Belgeselci Pete zırhlı ve hortuma dayanan aracıyla ciddi bir hortum avcısı olarak karşımıza çıkarken, hayattan daha amatör ve youtube tarzı keyif ve like almaya çalışan iki kafadarın hikayesi de bu ciddiyeti kırıp filme daha farklı bir tat katma derdinde! Hava durumunu takip eden Allison’ın uzak düştüğü kızıyla, okul müdürü Gary’nin ergen iki oğluyla kurmaya çalıştığı aşırı bağlar filmin gerçekçi duygusuna etki ediyor ve filmin gerilimli halini az da olsa aşağılara çekiyor.
Ama diğer insanları umursamayarak, kişisel hırslarını dayatma fikrini zaman zaman kırsa da son hamlede ceza vermeyi de başarıyor film ve klasik bakış açısına bir yenisi de eklenmiş oluyor. Bu tarz filmler çıkış noktası olarak genelde aileyi kurtarma fikrine abanır, filmin farkı şehri terk etmeye çalışan araba konvoyları, güvenliği sağlamaya çalışan kolluk kuvvetleri, televizyondan kıyamet alameti tarzı haberler geçmeden derdini sakince halletmesi. Kamerayı bir karakter gibi filmin içine yerleştirmesi düşük bütçeli bir film sempatisi yaratmaya çalışsa da karşımızda teknik sorunlarını neredeyse sıfıra indirgemiş bir film var. Fırtınanın içine girip biraz da olsa adrenalin kazanmaya çalışanlara tavsiye edilecek bir film.
twitter.com/BanuBozdemir