Hesabım
    Can
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Can

    Yönetmenin dizi geçmişi filme yansımış.

    Yazar: Ali Ercivan

    Mesleki deformasyon, televizyon sektöründe çalışan yönetmen ve senaristlerin en büyük handikabı. Sinema alanında ürün veren ya da vermeye niyetli olan çok sayıda kişi, hayatlarını idame ettirmek adına televizyon sektöründe işler üretiyor, malum. Çoğunlukla da dizi yapıyorlar. Dizilerin de kendine özgü yapıları ve kuralları var. Seyircinin zap yapmaması, temel kaygınız mesela. Merak unsurunu sürekli canlı tutmak, tempoyu düşürmemek gibi mecburiyetleriniz var. Drama yapıyorsanız, entrika üstüne entrika arayışına giriyorsunuz. Üstüne bir de ülkemizde bölüm sürelerinin 90 ile 120 dakika arasında değiştiğini hesaba katın. Bilmemkaçıncı bölümden sonra, o entrikalar fantastikleşmeye başlar ister istemez. Benim diyen senarist için bile her hafta 90 sayfa entrika yazmak kolay iş değil. Set kısmında da süreyi uzatmak için numaralar başlar. Sinemasal anlatımın en önemli gördüğüm araçlarından biri olan kestirme mesela -ya da sinemasal zaman diyelim- rafa kalkar. İnsanların bir yerden diğerine gidişini uzun uzun izleriz bazen. Öyle ki zaman içinde yönetmenler bile doğrusunun böyle olduğunu düşünür hale gelir. İşin deformasyon olarak nitelediğim tehlikeli kısmı şudur ki, bu sektörde uzun süre çalıştıktan sonra, Türkiye'de dizi yapmanın mecburen dayattığı bazı alışkanlıkları birer doğru veya kural olarak görmeye başlayabilirsiniz.

    Raşit Çelikezer'in yeni filmi Can'da bir sinemasal zaman problemi yok. Buradaki problem, televizyonculuktan gelen Çelikezer'in senaryosunu inandırıcılıktan çok uzak dizi entrikalarıyla doldurmuş olması.

    Can, Anadolu'dan İstanbul'a yeni gelmiş bir çiftin yaklaşık 7-8 yıla yayılmış öyküsünü anlatıyor. Ayşe ve Cemal, çocuk istiyor ama başaramıyorlar. Çocuk sahibi olamayacaklarını öğrenince, Cemal evlatlık almayı öneriyor. Ayşe'nin gönülsüzlüğüne aldırış etmeden, bir takım illegal yollardan bir çocuk ediniyor. Ancak Ayşe bu çocuğu sevip bağrına basamıyor. Giderek ev işlerini de ihmal etmeye başlıyor. Film, o süreç ile şimdiki zamanda Can adlı oğlanın yedi yaşına geldiği günler arasında gidip gelerek dinamik ve merak uyandırıcı bir yapı kuruyor. Şimdiki zamanda Cemal yok mesela. Çocuğa Ayşe tek başına bakıyor. Arada neler yaşandığını, nasıl o noktaya geldiklerini öğrenmeyi ilgiyle bekliyoruz. Bu paralel yapı, filmin en başarılı fikri.

    Neticede belli bir noktaya kadar merakla izleniyor Can. Kadın erkek rolleri ve ilişkilerine dair biraz sığ kodlar üzerinden ilerlese de eli yüzü düzgün bir popüler sinema örneği ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Ancak dediğim gibi, sadece bir noktaya kadar.

    Filmin gözlerimizin önünde yıkılmaya, darmadağın olmaya başladığı ilk nokta, Ayşe'nin umursamazlığına daha fazla dayanamayan Cemal'in çekip gitmesi. Yönetmen "Bu gibi zor durumlarla karşılaşınca birçok erkek kaçıp gider" demişti İstanbul Film Festivali'ndeki gösterimde. Filminizin erkekler üzerine böyle bir kelamı olmasını isteyebilirsiniz elbette. Hayatta bunu dayandırabileceğiniz çok örnek de vardır belki. Ancak kendi adıma filmin bana karakterin neden böyle davrandığını anlatabilmesini isterim. Çocuğu bu kadar çok isteyen, bunun için en yakınlarına bile yalan söyleyen, Can'ın bakımıyla neredeyse tek başına ilgilenen Cemal'in birdenbire çekip gitmesi, bir daha hiç dönmemesi, ailesini arayıp sormaması, farklı bir isimle kendine başka bir hayat kurması sadece bana değil, çok kişiye inandırıcı gelmedi.

    Fakat asıl problem, filmin ilerleyen kısımlarında Cemal'in yeni hayatını gördüğümüzde karşımıza çıkan tablo: Cem adıyla yeni bir hayata başlamış, zengin bir iş adamının kızını tavlamış, onunla evlenmiş ve şirketlerinde önemli bir mevkiye getirilmiş, lüks içinde yaşıyor artık. Kimse kusura bakmasın ama bu çok basit bir dizi öyküsü. Fantastik denebilecek ölçüde de inandırıcılıktan uzak.

    Filmde inandırıcılık problemi olan tek unsur senaryo değil üstelik. İyi bir oyuncu olan, teknik olarak yine düzgün bir performans veren Selen Uçer de taşradan gelen, cahil bir kadın olarak ikna edici sayılmaz. Burada belki kendi fiziksel özelliklerinin fazla kentli olması da bir etken. Ama açılış sahnesi gibi çok Avrupai sinemasal tatlar içeren bazı fikirler de bu inandırıcılığı gözümde zedelemiş olabilir. Film aslında Ayşe'nin anneliği öğrenme sürecini anlattığı için, karaktere inanıp inanmadığınız, filmin de işleyip işlemediği noktasında önemli. Bir parantez açıp hakkını verelim. Tüm problemlere rağmen, Ayşe'nin Can ile yakınlaşması ve onu çocuğu olarak kabul etmesini başarıyla aktarıyor Çelikezer. Filmin esas derdi buyken, belki Cemal'in fantastik yan öyküsüne gerek bile yok aslında.

    Hepsinin gelip bağlandığı nokta, problemlerin büyük ölçüde senaryodan kaynaklandığı. Yoksa gayet düzgün çekilmiş bir film Can. Sadece yönetmenin dizi geçmişi ve dizi entrikaları kurmaya meyli yüzünden zarar görüyor, vasat bir melodram çerçevesine hapsoluyor.

    twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top