Hesabım
    Hızlı ve Öfkeli 7
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Hızlı ve Öfkeli 7

    Tüm serinin en iyisi!

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Geçenlerde bir film eleştirmeni arkadaş pek bilmediği, hatta beğenmediği bir türden bir filme nasıl eleştiri yazabileceği hakkında danıştı. Bu tür durumlarda yaklaştığım filozofimi aktardım kendisine. Kanımca önemli olan hem türe karşı kişisel fikirlerimizi dürüstçe anlatırken türün hayranlarını tatmin edecek özelliklere sahip olup olmadığını da inceleyecek bir denge kurmak.

    Farklı nedenlerle hepsini izlemiş olmama rağmen ‘Petroseksüeller için Uzay Yolu’ olarak tanımladığım Hızlı ve Öfkeli serisinin büyük bir hayranı olduğumu söyleyemeyeceğim. Yeni bölümün özel gösteriminden önce poster vs. kazanmak için serinin araba, kurşun ve kırık kemikler seven hayranları filmlerin en küçük detayı hakkındaki soruları cevaplamak için birbirini yerken farkına vardım ki, bir sporcu, arabacı alfa erkek bir Trekkie fuarına gitse benim bu gösterimde hissettiğim gibi yanlız hissedecek.

    Seri hakkındaki kişisel hislerimi aradan çıkardıktan sonra yedi filmi de izledikten sonra artık ister istemez bir Hızlı ve Öfkeli uzmanı ve de serinin tüm gereksinimlerinin farkında olduğumu güvenle beyan edebilirim. Bu bakımdan Hızlı ve Öfkeli 7, bu markanın hayranlarını baştan sona tatmin edecektir ve aslına bakarsanız belki de serinin en iyi filmini temsil ediyor.

    Tahminimce Hızlı ve Öfkeli 7’nin yapımı sırasında ‘Neden olmasın abi?’ sorusu günde en az on defa tekrarlanmış. Film, aşırılık kelimesinin anlamını yeniden yazmakla kalmıyor, abartının limitlerini o kadar zorluyor ki, içindeki delice gerçek dışı ama aptalca eğlendiren aksiyon sekanslarını tarif edecek güçte bir kelime sözlükte yok. Bir zamanlar pahalı blockbuster aksiyon filmlerini bitiren türdeki aksyon sekanslarından en az dört adet var filmde. Yani araya pek bir hikaye girmeden peşpeşe onlarca aksiyon filmi finali izliyoruz. Bu yaklaşım etkileyici bir enerjiye sahip, ama zaman içinde de baş ağrıtmıyor değil.

    Her zamanki gibi konu inanılmaz basit. Bu sefer gayet ince bir intikam hikayesi etrafında oluşuyor bu bölüm. Geçen filmin kötü adamının abisi (Jason Statham), Dom (Vin Diesel) ve ‘ailesi’nin peşinden gidiyor. Bu kötü adamı yakalayıp kemiklerini toz duman edebilmek için Dom ve ekibi dünyadaki her kamerayı hackleyebilen bir cihazı bulmak zorunda kalır.

    Bu noktadan sonra film, ekibin cihazın peşinde dünyanın dört köşesine gitmesiyle Görevimiz Tehlike’nin steroidli ve daha az zeka kırıntısına sahip bir versiyonuna dönüşüyor. Bir gökdelenin tepesinden milyonlarca dolarlık bir arabayı çalması gereken Dom ve Brian’ın (Paul Walker) o kadar ultra gelişmiş teknoloji ile işi hallederken görevin son safhasının tamamen Dom’un kaslarına bağlı olması güldürmedi değil.

    Genelde bu filmlere 2 yıldız veririm. Bu sefer bir ekstra yıldız korku sinemasından gelen yönetmen James Wan’a gidiyor. Korku yönetmenleri genelde iyi aksiyon filmleri çekerler çünkü türün limitlerini ne kadar zorlayacaklarını bilirler. Wan, serinin hayranlarının beklediği testosteron oranını ne kadar abartabileceğinin farkında bu bakımdan bayağı eğleniyor gibi. Kaslı karakterlerden birinin sağlıklı kolunu kullanmadan diğer kolunu alçıdan çıkardığı bir filmden başka ne beklenir ki?

    Wan, ayrıca serinin en kötü elementi olan pembe dizi dramalarını çoğunlukla bir kenara atarak araya bir kaç adet ekstra deli aksiyon sekansı sıkıştırıyor. Konu duygusallık olduğunda geçen sene Paul Walker’ın kaybetmiş olan ekibin filmin finalinde onu saygıyla uğurlaması bekleniyordu zaten.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top