Hesabım
    Assassin's Creed 3D
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Assassin's Creed 3D

    Senaryo ile kaybeden, heyecanla kazanan bir Suikastçi serüveni...

    Yazar: Burçin Aygün

    Fransız oyun geliştiricisi Ubisoft’un son yıllarda sektörün en güçlü serilerinden biri haline getirdiği, ilk iyi oyunun elde ettiği muhteşem başarı sonrasında hikaye bazında da iyice genişlettiği evreniyle büyük hayran kitlesine kavuşan Assassin’s Creed en nihayetinde beyazperdeye de teşrif etti. Şimdiye kadar sayısız oyunla hem ana hikaye üzerinden devam eden, hem de bunun dışında kalan karakterler üzerinden asıl mitolojiye katkıda bulunduğu diğer yapımlarla ciddi bir başarı yakalayan stüdyo Ubisoft, bunun yanı sıra kitaplar olmak üzere farklı “platformlar”la markayı her daim besledi. Geçtiğimiz birkaç yılda işi seri üretime geçtiği yorumlarıyla karşı karşıya kalan şirket, bu eleştirilere kulaklarını da tıkamadı.

    Assassin’s Creed’in 2007 senesinde çıkan ilk oyunu ve 2009 tarihli “serinin en başarılı” bölümü olarak görülen Assassin’s Creed 2’nin ardından konuşulmaya başlanan film uyarlaması bugünden itibaren ülke çapında türün sevenlerini bekliyor. Üstelik projeye destek olan ve ilk ciddi Hollywood filmi olarak sektöre giriş yapan Ubisoft Motion Pictures, yapımın destekçisi konumunda. Başka bir deyişle, ipler işin yaratıcısının elinde diyebiliriz.

    Özellikle de muazzam detaylara sahip, olay örgüsü sağlam bir roman serisini aratmayan kalitesiyle kitleleri kendine aşık eden Assassin’s Creed’in film uyarlaması ise, ana serinin biraz dışında seyrediyor. Başrolünde Michael Fassbender gibi önemli bir aktörün yer aldığı film, ilk oyunun hikayesini baz almış ancak farklı karakterler ve alternatif bir dünya yaratarak hafiften tehlikeli sulara açılmış. Assassin’s Creed hayranlarının iyi bildiği Desmond yerine, Callum Lynch adlı bambaşka bir kişiyle tanışıyoruz. Geçmişi yüzünden başı dertte olan ve neticesinde idamı kararlaştırılan Callum’un kendisini tabut yerine Abstergo Industries adlı dev bir şirketin elinde buluşuna tanıklık ediyoruz.

    Tabii uygulanan değişiklikler sadece karakterin ismi ya da geçmişi gibi detaylarla sınırlı kalmıyor. Sophia Rikkin (Marion Cotillard) tarafından yürütülen Animus Project’in bir parçası olan Callum, oyunun aksine geçmişte de farklı bir karaktere bürünüyor. Animus adlı sisteme bağlanan kahramanımız, genetiğine işlenmiş “soyunun geçmişi” yüzünden kendisini bir tür alternatif gerçekliğe gönderilmiş buluyor. Suikastçiler’in soyundan gelen adam, kendisini İspanyol Engizisyonu döneminde, 15. yüzyılda buluyor. Bir kez daha Fassbender tarafından canlandırılan, o yüzyılda yaşamış Aguilar de Nerha’nın anılarını yaşayan Callum, böylece Abstergo’nun arzusunu yerine getirmek için içine atıldığı dönemde, Suikastçiler ile Tapınakçılar arasınaki savaşa da tanık oluyor. Ya bu dönemde Suikastçi’ler tarafından saklanmış kutsal bir kalıntıyı bularak özgürlüğüne kavuşacak ya da korkunç bir sonla karşılaşacak. Pek tabii işin içerisinde gizlenen gerçekler, büyük komplolar ve bolca bilinmez de var.

    Aslında özüne baktığımızda şimdiye kadar yüzlerce, belki binlerce kez işlenen “kayıp kutsal emanet” ve geleceği değiştirmesi için çıkılan yolculuk, Assassin’s Creed serisinin detaylı hikaye sunuşu sayesinde bir bakıma sanat eserine dönüşmüştü. Bunun sinema dünyasındaki temelini atması için girişilen ilk uyarlama ise bu konuda pek de başarılı değil.

    Michael Fassbender, Sophia rolündeki Marion Cotillard, babası Abstergo CEO’su Allen olarak karşımıza çıkan, oyunculuğu sayesinde yine alkışı hak eden Jeremy Irons ve hak ettiği süreyi alamayan 15. yüzyıl kahramanı Maria ile dikkat çeken Ariana Labed, filmin önemli artıları arasında. Aslında seyir zevkini yükselten, ilgiyi sürekli perde üzerinde tutmayı başaran öğelerin başında geliyorlar. Çünkü iş senaryoya gelindiğinde Assassin’s Creed bekleneni tam olarak karşılayamıyor.

    Callum’un kendini buluşu, arka planda dönen dolaplar, Sophia’nın gidiş gelişleri, Engizisyon dönemindeki karmaşa yeteri kadar iyi aktarılamadığı için, beklenilen sert darbe bir türlü gelmiyor. Pek tabii bu filmin sayısız alandaki başarısını tek başına gölgelemiyor. Kullanılan setler, kostümler, işin teknik kısmı, müthiş aksiyon sekansları ve seyirciyi perdeye mıhlayan kapışmalar yönetmen Justin Kurzel yeteneği sayesinde ışıldıyor. Kurzel’ın en büyük destekçisi ise True Detective adlı efsane dizide görev almış görüntü yönetmeni Adam Arkapaw! Işık oyunları, geçmişin nefes alıp veren gerçekliği ve başarılı atmosfere bir katkı da kostümlerden sorumlu olan Sammy Sheldon’dan geliyor. Kendisi V for Vendetta, X-Men: Birinci Sınıf, Hellboy 2, Kick-Ass ve Ant-Man’deki işleriyle de dikkat çekmişti. Müziklerin de daha önce yönetmenle Macbeth filminde bir araya gelen Jed Kurzel olduğunu not düşelim.

    Assassin’s Creed teknik açıdan son derece başarılı, çok sürükleyici, seyirciyi eğlendirmesini bilen bir film olmuş. Tek derdi ise asıl kaynağı olan oyunun sunduğu hikayeyi etkileyici biçimde kullanamayıp, karakterleri yeteri kadar işleyemeyişi.

    Gelme ihtimali bir hayli yüksek olan ikinci Assassin’s Creed filminde bu sıkıntının giderileceğini tahmin ederek, ilk filmi izleyeceklere şimdiden iyi eğlenceler diyelim.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top