Hesabım
    Transformers 5: Son Şövalye
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Transformers 5: Son Şövalye

    Topyekün metal yorgunluğu!

    Yazar: Fatih Yürür

    Michael Bay’in kendisinin de açık seçik bir biçimde bıkıp usandığını yinelediği fakat bir türlü vazgeçemediği bol yağlı bir eğlence sineması kapısı olmakla; Mark Wahlberg’in kariyerine ötenazi uygulama projesi olma arasında gidip geleceğini sandığımız Transformers serisinin yeni halkası olan Transformers: Son Şövalye de arayı fazla uzatmadan izleyiciyle buluştu. Muhtemelen yapımcıların ufak tefek cesaret örneği sergilediklerini umdukları, dünyanın belli başlı ülkelerinde düzenlenen barbekü partileri sırasında çekilen bir dolu görüntünün bir araya toparlanarak kurgulandığı izlenimi veren bol patırtılı bir kolaj olma özelliğini bir süre daha muhafaza edecekmiş gibi görünüyor.

    Geçtiğimiz yıllarda Transformers mevzusundan yeterince soğuduğunu ve bu seriden yakasını ilelebet sıyırmak istediğini söyleyen Michael Bay; seyircilere önce Pain and Gain gibisinden, kendi kariyeri açısından ilginç sayılabilecek bir nanik çekmiş, geçtiğimiz yıl ise 13 Saat: Bingazi’nin Gizli Askerleri filmiyle –belki de kariyerinin en parlak filmine imza atmayı başarmıştı. Artık ciddiye almak için fazla özensiz, görmezden gelebilmek için ise fazlasıyla dallanıp budaklanmış bir silsile haline gelen Transformers serisi ise üzerindeki nihai laneti taşımaya büyük bir inatla devam ediyor.

    Nihayetinde üç filmlik bir seri olarak bile nefesi yeterince teklemiş bir malzemeyi biraz daha uzatmanın derdine düşen her yaratıcı ekibin girdiği çukura girmek “zorunda kalan” bir yapım duruyor karşımızda. Bu kabız döngünün farkında oldukları için de mecburen “ortaya karışık” diyerek beş koldan beslenmek istenen bir kalori deposu çıkıyor ortaya. Bu bakımda Transformers: Son Şövalye, dört dörtlük bir yanlış beslenme vakası! Kelimenin tam anlamıyla obez bir yapım duruyor karşımızda!

    Peki zaten abecesini bildiğimiz bir seriyi bu kadar şişiren nedir? Mitolojik temelli bir öykünün kritik noktalarına Transformers’ları iliştirmek mi yoksa en olmadık anda Dan Brown’a öykünen zoraki bulmacalar mı? Eğer “seçilmiş kişi” klişesini en yavan haliyle izlemekten memnunsanız, filmin seyir ömrüne birkaç dakikalık kredi daha bahşedebilirsiniz fakat bu haliyle entrikasından bile keyif alınamayan topyekün bir metal yorgunluğu duruyor karşımızda!

    Bu konuda Micheal Bay’e yüklenmek ne kadar doğru ona emin değilim. Zaten hazır alıcısı bulunan ve tıkır tıkır işlediğini düşündüğü metotları, eğlence sinemasının en yavan örnekleri için bile fazlasıyla çağ dışı kalmasına rağmen keyifli bulduğuna şüphe yok. Fakat serinin öncül filmlerinin hiç değilse lineere yakın bir kurgu rotası izlediği düşünüldüğünde; bu son halkanın neredeyse Bay’den bile bağımsız hareket ettiğini söylemek çok da saçma kaçmaz. Başka bir projenin öğle aralarında hızlıca aradan çıkarılmış izlenimi veren kurgusu, görsel anlamda serinin imajının üzerine bir taş dahi koymaya gerek duyulmayan işçiliği sayesinde Transformers: Son Şövalye; serisinin zaten son 2-3 filmde olduğu gibi ağabeylerinin mirasını tüketmekten fazlasını yapma gereği duymuyor.

    Bütün bu dağınıklığı bir taraftan Antony Hopkins, diğer taraftan John Turturro, beri taraftan Stanley Tucci gibi isimlerle bir süreliğine de olsa kolektif kafalardan toparlamış gibi görünse de; Transformers: Son Şövalye, içerik skalasının genişliğinden beklenmeyecek bir hazımsızlıkla yine her zamanki gibi izleyicisini eğlendirmekten ziyade yormayı tercih ediyor. Özellikle ergen izleyicinin sinema salonuna damlamasını garantileme gibisinden bir kare ası olduğu düşünülse de; sinema perdesinde an itibariyle 10 yılı geride bırakmış olan bir seriden de hiç değilse eski izleyicisini yakalamak adına ufak tefek hamleler yapmasını umuyoruz ister istemez.

    Michal Bay her ne kadar serinin bu beşinci halkasının, yönetmenliğini üstleneceği son Transformers filmi olduğunu iddia etse de; Teoman’ın müziğe döndüğü gibi her an serinin pilot kokpitine kurulabilir. Bariz bir şekilde yeni üçlemenin finaline ve belki de çok sonrasına göz kırpan Transformers, Micheal Bay’in –geç de kalmış olsa, kendi kendisinin parodisine soyunması ve girizgah kısmındaki epik fantezi manevrası açısından biraz daha dikkate değer kabul edilebilir. Bunun dışında, kurgu ve içerik karmaşasının ucunun kaçması sebebiyle iki buçuk saatlik bir gaz, toz ve demir yığınına dönüşen filmin hedef kitlesi olan gençlere bile zor anlar yaşatması muhtemel…

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top