Gerçekte zevkle izleyebileceğiniz bir film.Oyunculuklar harika,filmin konusu çok güzel.Bu filme gitmeden önce Enigma adlı bir şifreleme makinasından haberim yoktu ve o makinanın II.Dünya savaşının sonuçlarını ne önemle etkilediğini gördüm.Alan Turing isimli anakarakterin şuan elimizde kullandığımız bilgisayarların temel düşüncesini ortaya koymuştur.
Merhabalar. Bugün sizlere tarihin gizli kalmış gerçek bir öyküden uyarlanan bir film anlatacağım.
The Imitation Game: Enigma (The Imitation Game), bu hafta Pinema'dan gösterime girdi.
The Imitation Game (bizdeki çevirisiyle The Imitation Game: Enigma), bizleri Alan Turing ve arkadaşlarının II. Dünya Savaşı döneminde Alman Ordusu'nun kullandığı Enigma adı verilen bir şifrenin çözmelerini konu alıyor. Bu dorukta dünyanın gelmiş geçmiş en iyi matematikçilerini toplayan Alan Turing, şifreyi çözmeye çalışırken yeni bir teknoloji harikasının da hayatımıza girmemize sebep oluyor.
Fazla konuşmak istemiyorum, bu filmde oyunculuklar mükemmel. Benedict Cumberbatch ve Keira Knightley'in oyunculukları eşsiz. Filmin yönetmeni Morten Tyldum (Hodejergene (Kafa Avcıları)'nin yönetmeni). Filmin senaryosunda Graham Moore. Bu filmde dahası En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar ödülü aldı.
Kısadan hisse: Hikayesiyle tam bir başyapıt. Oyunculuklar mükemmel, müzikler tüylerinizi diken diken edecek. II. Dünya Savaşı'nda silah olarak Teknolojilerle kullanıldığını öğrenebilirsiniz.
Oyunculuk çok iyi ve inandırıcı, zaten bu bir biyografi filmi; çok fantastik beklentilere gerek yok. Sıkılmadan izletiyor. Svaş filmi değil, öyle bir beklentiniz olmasın.
Oktay'ın eleştirisine katılıyorum. Filmi sıradan biyografilerden farklı kılacak bir anlatım yok. Çok klişe. Hatta bence Benedict Cumberbatch'ın Sherlock'taki oyunculuğu buradakinden daha üstün. Oscar adaylıkları Hollywood gay/lezbiyen lobisinin kuvvetine bağlı bence.
The Imitation Game bu yıl Oscar ön listelerini eylül ayında görmeye başladığımız andan itibaren hep ismi konuşulan bir film oldu. Hatta belli listelerde uzun süre 1.sıradaki yerini de korudu. Ancak sonra The Imitation Game arka planlara düştü, ortaya Boyhood, Birdman, American Sniper, Whiplash ve Amerika'da tekrar gösterime giren The Grand Budapest Hotel çıktı. Hatta Selma'nın fragmanı ilk çıktığında The Imitation Game'in birinci sıradaki yerini kapmıştı. Özetleyecek olursak Oscar adayları için Kasım-Aralık ayı civarında diğer Oscar adaylarına nazaran pekala The Theory of Everything ile daha az ilgi gören The Imitation Game, Oscar'a aday olan bu sekiz film içinde (Birdman ve Selma'yı hala seyredemedim.) American Sniper ile The Theory of Everything'den daha başarılı olduğunu söylemem gerek. Hatta Oscar'a aday olması gereken bir yapım. Ancak yarınki Oscar ödül töreninde The Imitation Game'den bir sürpriz bekleyen arkadaşlar bu sürprizini bir kenara bıraksın. Filme gelecek olursak, açıkçası filmi izlemeden önce Alan Turing'in kim olduğunu bile bilmiyordum ve filmden sonra ise gerçekten bu kadar önemli bir insanı nasıl bilmediğimi düşündüm ve de okullarımızda bilgisayar biliminin kurucusu olarak kabul edilen Alan Turing'i işlememek beni şaşırttı diyebilirim. Sadece bu sebeple değil, II.Dünya Savaşı'nın normal biteceği zamandan çok daha erken bitmesini sağlayan Alan Turing, on binlerce insanın daha ölmesini engelledi. Filmdeki performanslara değinecek olursak, filmin hiç şüphesiz en başarılı performansı Benedict Cumberbatch'a ait. Benedict Cumberbatch, sergilediği performansla bizleri ara ara hoş bir şekilde güldürüp ara ara da hüzünlendiren bir performansa imza atıyor ve adeta -cuk oturuyor filme. Oscar'a aday olmayı da kesinlikle hak ediyor diyebilirim. Keira Knightley'nin de ortalama bir oyunculuk sergilediğini fakat onun da performansıyla güzel özdeşleştiğinin hakkını vermek lazım. Bunun dışındaki performanslara gelecek olursak genel olarak ortalama ve başarılı performansların sergilendiğini dile getirmek lazım. Morten Tyldum'un da sergilediği yönetimin gerçekten başarılı olduğunu söylemek de yarar var. Bu denli önemli bir kişinin bu kadar geç sinema filminin çekilmesi enteresan hakkaten. Ancak bu filmi Andrew Hodges'ın kitabından bu kadar başarılı bir şekilde senaryolaştıran Graham Moore'a da gerçekten teşekkür etmek lazım. Kısacası The Imitation Game 2014 yılının en başarılı filmlerinden bir tanesi, savaş filmi izlemek isteyenler için güzel bir biyografi savaş filmi. Savaş filmleri içinde de güzel bir yere ileride sahip olacaksa da bir başyapıt olmadığı ve en başarılı savaş filmleri arasına konmayacağını da dile getirmek lazım. Vizyondayken gitmenizi tavsiye ederim.
film için zaten herkes birşeyler yazmış.. gerek kitapdan uyarlama senaryoso gerek kurgusu kostümleri müzikler oyuncuları ve özellikle genç turing i oynayan Alex Lawther benden 10/10 puan aldı.. benim söylemek istediğim; bugün yaşıyorsak, nazi istilası bitmiş ve sadece o iki yılda 14 milyon insan (ki bugün bu rakam 100 milyondan fazla eder) kurtulmuşsa bu Turing sayesindeydi ve o adam eşcinsel olduğu için resmen hukuksal olarak eziyet edilerek intihara sürüklendi.. korkunç olan bu filmi izledikten sonra hala homofobik yorumlar yapan insanalrın var olması.. asıl hadım edilmesi gereken homoseksueller değil homofobik insanlar..
kendisi bir heteroseksuel olmasına rağmen medyayı hatta ülkesindeki yargı sistemini ve tüm kraliyet ailesini karşısına alıp eşcinsel haklarını savunan Benedict Cumberbatch den biraz olsun insanlık öğrenin.. saygılar
Filmi izlerken aklınıza A Beautiful Mind filmi geliyor.O filmde hikayesi anlatılan John Nash ile bu filmde hikayesi anlatılan Alan Turing arasında ciddi benzerlikler var.Sanırım bu matematikçilerin hayatı algılayış tarzları ile ilgili bir durum.Bu benzerliği kötü anlamda söylemiyorum zira ikisi de çok iyi filmler. Bu filmi tek cümle ile özetlemek istesem şöyle derdim: Casusluk,bilim,savaş,dostluk,kahramanlık,aşk,eşcinsellik gibi farklı konuları bir arada işlemeyi başarabilen sağlam bir biyografi.
Morten Tyldum henüz görmediğim ama merak ettiğim "Hodejegerne" ile ismini duyurmuştu son yıllarda. Dünyaca ünlü matematikçi, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Enigma'yı kırmayı başaran ekibin lideri, günümüzde kullandığımız bilgisayarların mucidi denebilecek bir adam Alan Turing. Aynı zamanda cinsel tercihi nedeniyle de hep konuşulan ve ölümünün arkasındaki gizem perdesi hala aralanamamış bir isim. Turing'in hayatını kesitler halinde sunuyor yönetmen. Özellikle de Enigma'nın kırılışı sürecini merkezine almış tabii ki. Başta Cumberbatch olmak üzere kadro başarılı. Yeni nesillerin de tanıması, bilmesi gereken biri Alan Turing. Oscar yarışından nasıl çıkar bilmiyorum ama yılın görülmesi gereken filmlerinden olduğu kesin.
The Imitation Game filmini boş bir zamanım olduğu ve 8 dalda Oscar'a aday gösterildiği için izledim. Pişman mıyım? Hayır, çok düşük beklentiler ile izlenebilir. Peki iyi bir film mi? Hayır, iyi bir film olmayı hak etmiyor diyebilirim. Üstelik bir de bu film 8 dalda Oscar'a aday gösterildi. (Bu Oscar ekibini de anlayamadım gitti, Lego Filmi için bile En İyi Animasyon Filmi kategorisinde aday bile göstermemişler) Hatta filmin şu anki IMDb puanı 8.2/10 ve tüm zamanların en iyi 250 filmi içinde 206. sırada? Cidden bunlara aldanmayın, değeceğini sanmıyorum.
Filmin konusu, Alan Turing'in kırılamaz Nazi kodlarını kırmak için bir alet icat etmesini konu alıyor. Ama en basit şekliyle. Hatta hikaye bir süreden sonra öyle bir yalpalıyor ki, ileride ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz ve hatta sıkılabiliyorsunuz bazı yerlerde. Ayrıca yönetmen Morten Tyldum da bir türlü tutturamamış geçişleri. Bazı geçişler çok yavaş, bazı geçişler ise büyük boşluklara sahip. Yani filmin akıcılığı da olmamış maalesef. Hatta Keira Knightley, bu film ile Oscar'a aday gösterildi. Harbiden mi? Knightley'in pek filmini izlemem ama oyunculuğunu genellikle başarılı bulmuşumdur. İlk defa bu filmde onu çok yapmacık buldum. O da olmamış işte. Ayrıca filmin temposu biraz yavaş ilerlerken sonunda öyle bir gaza basıyor ki hemen oldu bittiye geliyor ve biraz şaşkınlıkla filme bakıyorsunuz. Bence önümüzdeki yıllarda bu konuyu anlatan daha iyi bir film çıkacağını düşünüyorum. Bu filmden daha etkili olacaktır bence.
Filmin herhalde hatırda kalan tarafları Benedict Cumberbatch'in başarılı performansı ve enigma kodlarını ilk çözme anı olacaktır. Başka da aklıma gelmedi aslında. Demek ki o kadar da etkileyici değilmiş film bu konuda.
The Imitation Game, 20 Şubat'da ülkemizde vizyona girecek haberiniz olsun ama ortaya 8 Oscar adaylığı olmasına rağmen iyi bir film çıkmamış ortaya. Tam sınırda kalmış. Ama illaki izlemek isterseniz filmi, evde izlemenizi daha çok tavsiye ederim. Vakit geçirmek istiyorsanız tavsiye edebilirim. Aksi taktirde türünün hayranları için de başarılı bir deneyim olmayabilir. İyi seyirler.
Robert Harris’in çok satan romanından beyaz perdeye uyarlanan film, savaş sırasında büyük önem taşıyan şifreli mesajların çözümlenmesini nefes kesici bir tempoda anlatıyor.
ENİGMA NEDİR? Almanların 2. Dünya Savaşı sırasında özellikle denizaltılarda kullandıkları karmaşık şifreli iletişim Enigma olarak adlandırılıyor. Mekanik ve elektronik bölümlerin yardımıyla oluşuturlan bu kodun deşifre edilmesi, sonsuz olasılıklar içerdiği için neredeyse olanaksızdı.
Çok sıkı korunan Enigma kutuları, düşman eline geçse bile Enigma’yı kırmak için gereken matematik bilgisi hiçbir ülkede bulunmamaktaydı. Almanların bilmediği ise Enigma’nın gerçekten düşmanın eline geçtiği ve matematikçilerin ve dahilerin bu kodu kırmak için takımlar halinde bir araya getirildiğiydi. Tarihte ilk kez basit elektronik bilgisayarlar çözümler bulmak ve test etmek için bu tarihlerde kullanılmıştır. 1941 Temmuz’unda ilk meyveler toplanmış ve Amerikan yardım gemileri Alman denizaltıların gözlerinden kaçarak Avrupa’ya ulaşmıştı. Sonra 1942 Şubat’ında kod değiştirildi. Adı hala Engima’ydı ama yeni bir düzen getirilmişti. Aralık ayında müttefiklerin kayıpları 4 katına çıkmıştı. Savaşın kaderini değiştiren en büyük etmenlerden biri olan Enigma şifrelerinin çözümü müttefiklerin tam 10 ayını aldı. Sonra Atlantik Savaşı müttefiklerin lehine döndü ve hep öyle kaldı.
KÜNYE Yönetmen: Michael Apted Senaryo: Robert Harris (Roman), Tom Stoppard Görüntü Yönetmeni: Seamus Mc Garvey Oyuncular: Dougray Scott .... Tom Jericho Kate Winslet .... Hester Wallace Jeremy Northam .... Wigram Saffron Burrows .... Claire Romilly Nikolaj Coster-Waldau .... ‘Puck’ Pukowski Tom Hollander .... Logie Müzik: Jenny Shircore
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.