Senaryosunu, aynı isimli kendi roman "üçlemesinden" (2008 - 2009 - 2010) uyarlayarak Patrick Ness'in Christopher Ford ile birlikte yazdığı "Chaos Walking", yönetmen koltuğunda "Edge of Tomorrow" (2014) ile ciddi bir çıkış yakalamış olan Doug Liman'ın oturduğu "insanın karanlıklarla dolu özüne" dair distopik bir drama...
Öyle ki, aksiyon dozu da yüksek olan bu drama da anlatılanlarda, ırkçılıktan soykırıma, manipülasyondan terörizme ve aşktan feminizme kadar ne ararsanız bulabiliyorsunuz...
Filmin ve konusunun ayrıntılarına girmeden aynı Patrick Ness'in, bir J.A. Bayona filmi olan "A Monster Calls"ın (2016) senaryosunu da yine aynı isimli kendi romanından (2011) uyarlayarak yazmış olduğunu da belirtmiş olalım...
E hal böyle olunca da insan, ekran karşısına büyük beklentilerle geçiyor...
Haydi gelin başlayalım isterseniz filmi yorumlamaya...
Galaksideki bir başka gezegen olan "Yeni Dünya" dayız ve tarihte 2257...
Todd Hewitt (Tom Holland), köpeği Manchi ile kendi "gürültüsünü" dinleyerek yürümektedir...
Yanından geçmekte olan "üşütük" Rahip Aaron (David Oyelowo), onun düşündüklerini duyarak atından iner ve gerisin geriye "yetim, bücür, istenmemiş ve aynen bir kadın kadar zayıf" olarak nitelendirdiği Todd'un yanına gelerek yumruğunu suratında patlatır...
Tabii hayatında hiç kadın görmediği için Todd, ne demek istediğini anlayamaz Rahibin...
Prentisstown kasabasının içinde bir köşede öylesine oturup pineklerken, kasabanın Belediye Başkanı David Prentiss (Mads Mikkelsen) ve yıldızlarının hiç uyuşmadığı açıkça görülen oğlu Davy Jr. (Nick Jonas) atları ile gelirler...
Bu arada Todd'un evlatlıkları olduğu, kendisini sahiplenerek büyüten üvey babaları Ben Moore (Demián Bichir) ve Cillian Boyd (Kurt Sutter) ile de tanışırız...
Ertesi gün tarlada Ben'e yardım ederken Todd, güvenle yaşanabilecek bir yerleşim alanı bulmak amacıyla keşif görevi yapmaktayken dünyalarına düşerek parçalanan uzay aracındaki hırsız sandığı Viola (Daisy Ridley) ile karşılaşır ve durumu koşarak Başkana haber verse de gördüğü "gürültüsü" olmayan kişiyi tanımlayamaz...
Ancak Başkan onun bir kadın olduğunu hemen anlayarak adamları ile beraber peşine düşmüştür bile...
Elbette çok sürmez ve yakalanır da avuç içi kadar küçücük olan bölgede...
Başkan ile Viola'nın aralarındaki sohbet esnasında, kasabadaki bütün kadınların Spark adındaki yerliler ile yapılan bir savaşta öldüklerini ve düşünce "gürültüsünün" de erkeklere özgü bir durum olduğunu öğreniriz...
Kadınlar da bulunmayan bu "gürültü" öyle bir şeydir ki, eğer kendinizi kontrol edemezseniz, aklınızdan geçenlerin tamamı diğer insanlarca da duyulmaktadır...
Yani özel hayat ve sırlar şeklindeki gizli saklı hiçbir şeyiniz olamıyor...
Herkes en ince ayrıntısına kadar neredeyse her şeyinizi biliyor...
Derken Davy'nin alışkanlık haline getirdiği bir "salaklık" sonrasında Viola kaçıp kurtulurken, Başkan ile Aaron arasında geçen konuşmada özet olarak, kendisini almaya gelecek olan ana gemiyi ele geçirmeye niyetlendiklerini de duyar...
Ki bu ana gemi, eski dünya terk edildiğinden beri içindeki dört bin insana tam altmış dört yıldır "yurt" olarak hizmet etmektedir...
O nedenle de insanlarını uyarması gerekmektedir...
Herkes yeniden Viola'yı aramaya koyulur...
Koyulur koyulmasına da...
Çok korkmuş olan Viola, Todd'ın ailesinin depo olarak kullandıkları ahırlarına sığınmıştır...
Ki bu durum, yalnızca Todd'un değil Ben ile Cillian'ın da bilgileri dahilindedir artık...
Ve Viola'yı Başkana teslim etmek istemeyen Todd'a Ben ile Cillian üstelik de bir daha geri dönmemek üzere, çok büyük bir hızla bu koloniden uzaklaşarak Farbranch'a gitmeleri gerektiğini söylerler...
Bir diğer önemli husus da Farbranch'a vardıklarında, Prentisstown'dan geldiklerini söylememeleridir...
Fakat Todd ile Viola yola koyulmadan Başkan ile adamları, Viola'yı almak üzere Ben ile Cillian'ın çiftliklerinin etrafını sarıverirler...
Dakika 30...
An itibarıyla "Maze Runner" serisini anımsatan sürpriz ve ters köşelerle dolu macera başlamaktadır...
Büyükçe bir kısmının görsel efektlere gittiğini anladığımız 100 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilmiş olan ve Mads Mikkelsen'in performansı ile göz doldurduğu bu filmi, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan izlemenizi öneririz...
Hele de türün meraklısıysanız...
Keyifli seyirler,