Yılın "gerçek olaylara dayanan" filmlerinden. İlk saniyesinden itibaren yarattığı atmosfer, "güreş"i de filmin bir karakteri haline getiriyor. Kullanılan renkler, müzikler, mekanlar, hepsi sizi yakalamayı ve bu "ilginç", hatta filmin ardından internet ortamında yaptığımız araştırmalar sonucunda ikna olmasak "kurgu" olduğunu zannedeceğimiz hikayeye dahil etmeyi başarıyor. Channing Tatum şimdiye dek genellikle "hafif" olarak niteleyebileceğimiz rollerde çıktı karşımıza. Uzun yıllar akılda kalıcı drama performansları sergilemese de, hep belli bir çıtayı tutturmayı başardı, kendini izletti kısacası. Özellikle de "kavgalı, dövüşlü, kaslarını gösterebileceği, maskülen" filmlerde. Aslında burada da çok farklı bir karakteri canlandırmıyor. Ancak hem aynı sahneleri paylaştığı aktörler, hem de genel olarak filmin havası ve seviyesi daha üst düzeylerde. Bu durum onu da etkilemiş olacak ki, özellikle belli bölümlerde gerçekçi, başarılı bir çizgi tutturuyor. Ancak tabii filmin asıl ağır topları, Akademi Ödülleri'nde de adaylık kazanan Carell ve Ruffalo. Hakikaten çok başarılılar. Özellikle John du Pont'u gerçekten hafızalarımıza kazıyan bir performans ile, üstelik hiç de alışık olmadığımız halleriyle karşımıza çıkan Steve Carell. Karakteristik burnunun da (filmde biraz da abartılmış bu fiziksel özellik ve bilinçli vurgu yapılmış sanırım) yarattığı havayla, ses tonu, yürüyüşü, kıyafetleri, her şeyiyle aklınıza kazınıyor du Pont, Carell'in üst düzey performansı sayesinde. Tabii bir de final var. Herhangi bir haber okumadan, araştırma yapmadan izleyin filmi, izledikten sonra yaparsınız. Bu çok önemli bir nokta çünkü. Yan rollerde Vanessa Redgrave ve Sienna Miller var. Kendine has tonuyla, başarılı oyuncu ve yönetmen performanslarıyla senenin görülmesi gereken, Akademi Ödülleri'nde de ismi geçen yapımlarından.