Hesabım
    Foxcatcher Takımı
    Ortalama puan
    3,5
    28 Puanlama
    Foxcatcher Takımı hakkında görüşlerin ?

    9 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    6 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    30 Ocak 2015 tarihinde eklendi
    Yılın "gerçek olaylara dayanan" filmlerinden. İlk saniyesinden itibaren yarattığı atmosfer, "güreş"i de filmin bir karakteri haline getiriyor. Kullanılan renkler, müzikler, mekanlar, hepsi sizi yakalamayı ve bu "ilginç", hatta filmin ardından internet ortamında yaptığımız araştırmalar sonucunda ikna olmasak "kurgu" olduğunu zannedeceğimiz hikayeye dahil etmeyi başarıyor. Channing Tatum şimdiye dek genellikle "hafif" olarak niteleyebileceğimiz rollerde çıktı karşımıza. Uzun yıllar akılda kalıcı drama performansları sergilemese de, hep belli bir çıtayı tutturmayı başardı, kendini izletti kısacası. Özellikle de "kavgalı, dövüşlü, kaslarını gösterebileceği, maskülen" filmlerde. Aslında burada da çok farklı bir karakteri canlandırmıyor. Ancak hem aynı sahneleri paylaştığı aktörler, hem de genel olarak filmin havası ve seviyesi daha üst düzeylerde. Bu durum onu da etkilemiş olacak ki, özellikle belli bölümlerde gerçekçi, başarılı bir çizgi tutturuyor. Ancak tabii filmin asıl ağır topları, Akademi Ödülleri'nde de adaylık kazanan Carell ve Ruffalo. Hakikaten çok başarılılar. Özellikle John du Pont'u gerçekten hafızalarımıza kazıyan bir performans ile, üstelik hiç de alışık olmadığımız halleriyle karşımıza çıkan Steve Carell. Karakteristik burnunun da (filmde biraz da abartılmış bu fiziksel özellik ve bilinçli vurgu yapılmış sanırım) yarattığı havayla, ses tonu, yürüyüşü, kıyafetleri, her şeyiyle aklınıza kazınıyor du Pont, Carell'in üst düzey performansı sayesinde. Tabii bir de final var. Herhangi bir haber okumadan, araştırma yapmadan izleyin filmi, izledikten sonra yaparsınız. Bu çok önemli bir nokta çünkü. Yan rollerde Vanessa Redgrave ve Sienna Miller var. Kendine has tonuyla, başarılı oyuncu ve yönetmen performanslarıyla senenin görülmesi gereken, Akademi Ödülleri'nde de ismi geçen yapımlarından.
    Furkan E.
    Furkan E.

    Takipçi 73 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Şubat 2015 tarihinde eklendi
    Bir filmi bazen sadece çok etkilendiğinizde değil o filmin okuması çok yönlü olduğunda da yazamayabilirsiniz. Öncelikle bu filmi izleyin. Hiçbir şekilde konusunu ve eleştirilerini okumayın. Baştan uyarayım film çok yavaş ilerliyor ve soğuk bir üslubu var. İzlediğiniz bütün olayların dramatik yapısı da aslında çok düz ilerliyor ama alt metin o kadar katmanlı ki okuması kolay ama anlatması, aktarması zor. Birden fazla çatışma var bir kere filmde. Spor filminden çok daha öte şeyler. Senaryo ve yönetmenlik gerçekten ayarında. Özellikle John du Pont karakteri ve bazı sahneleri çok etkileyici. Bunda Steve Carell'In büyük payı var. O yüzden çok gevelemeden bu filmi izleyin. Sonra film hakkında ne kadar referans varsa okuyun.
    Deniz O.
    Deniz O.

    Takipçi 170 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    25 Ocak 2015 tarihinde eklendi
    Filmde bahsi geçen Du Pont ailesi Amerika’nın en zengin ailelerinde biri... Servetlerini Bağımsızlık Savaşı sırasında silah imalatında kullanılan barut ile kazanıyor. Bu barut ile savaşlar beslenirken, insanlar can veriyor... Bunun adına da “Vatanseverlik” diyorlar. Böyle bir aileden gelen anne Jean Du Pont kendini atlara verirken oğlunu hiç görmüyor, bir şekilde doğaya olan borcunu da ödermiş gibi ama paralize bir halde yaşıyor. Oğlu John Du Pont ise bir şekilde görülmek ve ailenin milli törelerini devam ettirmeye çalışmaktadır. Ama ne yaparsa yapsın annesi onu görmez, bu durum onu çileden çıkarır. John vaz geçmez ve sınırsız mali kaynaklarını ile Amerika milli güreş takımını, kendi takımı olan Foxcather’ın bünyesine dahil eder ve kendini de takımın koçu gibi gösterir. Anyı zamanda onların babası gibi olduğunu söyler basına... Devamı Blog'da...
    Arribas
    Arribas

    Takipçi 38 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    30 Mart 2016 tarihinde eklendi
    Gercek hayattan uyarlanmasi filmin en onemli avantaji ve bu avantaji kusursuz oyunculuklarla, cekimleriyle ve sadeligiyle iyi kullaniyor etkiliyor. Son yillarda cekilmis en iyi biyografi filmlerinden biri kacirmayin derim. 10/10
    martinscorsese
    martinscorsese

    Takipçi 125 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    14 Mart 2017 tarihinde eklendi
    Filmi tavsiye ederim. Konusundan bahsetmeyeceğim, karakterlerin hepsi çok ilginç, filmin oyunculukları başarılı hepsi çok farklı rollerde karşımıza çıkıyorlar.
    Kağan Y.
    Kağan Y.

    Takipçi 58 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    7 Mart 2015 tarihinde eklendi
    Spor filmlerini aklıma getirdiğim zaman aklıma bu zamana kadar gelen ilk film hep Moneyball olmuştur. Tıpkı Foxcatcher filmi gibi Moneyball'un da yönetmeni olan Bennett Miller, Brad Pitt'in muhteşem performansıyla filmi sürüklediği yapımı çok etkileyici bir şekilde sunarak bir başyapıt ortaya koyuyor ve de benim açımdan ayrı bir yer edinmeyi başarıyordu. Spor filmleri hakkında söylenebilecek yegane şey ise neredeyse hepsinin bir dram filmi olması veya aynı tarzda yapımlar olması. Fakat Foxcatcher, ciddi bir gerilim dozajı çerçevesinde ilerleyen bir film olarak karşımıza çıkarak bizi baştan meraklandırmayı başarıyor. Filmin fragmanını Eylül'de izlemiştim sanırsam ve de o zamandan beri Foxcatcher filmini merakla bekliyordum. Filmin gerçekte yaşanmış olması da internetten araştırma yaptırttı bana. Ocak ayının ortasında seyrettiğim Foxcatcher ile ilgili söylemek istediğim şey ise üç performansın (özellikle Channing Tatum olmak üzere bunun yanında Steve Carell ve Mark Ruffalo) çok etkileyici olması. Bennett Miller bu filminde ise izleyiciye hem gerilimli hem de karakterleri çok etkileyici bir şekilde tarayıp anlatarak Moneyball'un da üzerine koyduğunu bu şekilde göstermiş oluyor. Hikaye hakkında detay vermek hiç istemiyorum. Film izleyiciyi ilk saniyesinden itibaren etkileyici bir şekilde içine almak ile beraber, ağır tempoda yani slow-burn yapısıyla ilerlediğinden belli izleyici kitlesinin de beğenmeyeceği bir iş olabilir. Akademi'den de adaylık alamamasının sebebini buna bağlayabiliriz açıkçası. Ancak listelerde aday olarak gösterileceğine inanılan Foxcatcher, daha önceden sanırım The Theory of Everything'in eleştirisinde de dile getirdiğim gibi, rahatlıkla özgün senaryo aktarımlarıyla American Sniper ve The Theory of Everything'in yerini (Nightcrawler ile) alabilecek bir yapım. Keza diğer iki filmine (Capote ve Moneyball) nazaran Amerika'da 12,1 milyon dolar ile düşük bir hasılat yapmasına karşın, Moneyball ile kıyaslandığında, hem diğer filmlere nazaran temelinde ciddi biçimde bulunan gerilim dozajı, Bennett Miller'ın etkileyici hikaye anlatımlarının üzerine bir de karakter anlatımlarını ve oyunculuklarını bu denli önemsediği ve de hatasız bir şekilde anlatılıp aktarılarak altından başarıyla kalktığı bir yapım. 2014'ün en iyi 10 filmi arasına bence girmeyi hak eden Foxcatcher, 7.2 IMDB puanından daha fazlasını hak ediyor. Yaklaşık olarak 8 puan da denebilir.
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.330 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    2 Mart 2015 tarihinde eklendi
    Filmi konusuna bile bakmadan izledim , bana sürpriz olan 1988 Seul olimpiyatlarında Necmi Gençalp'in Mark Schultz'u yendiği güreş maçının da olması ve bu maçı kaybetmesinin Mark Schultz'un güreşi bırakıp kafes dövüşüne itmesi oldu. Birçok sahnede Türkler ve Türkiye ilgili semboller var.. Steve Carell filme muhteşem uymuş ve mükemmel bütünleşmiş , birleşmiş.. Altın küre almasının (en son aday olmuştu , noldu hiç takip etmedim biliyo musun?) etmenleri de tamamiyle Amerikan yanlısı bir film olarak gösterilmesi.. Ağır tempodan ötürü 1 puan kırdım..
    Şakir Y.
    Şakir Y.

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    4,5
    2 Şubat 2015 tarihinde eklendi
    Benet Miller, önemli kişilikler ve yaşanmış konuları anlatma geleneğini üçüncü filmi Foxcatcher ile devam ettiriyor.

    İlk filmiyle Oscar'a aday olan ve başrol oyuncusu Philip Seymour Hoffman'a En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandıran Miller, 2011 yılında gösterime giren Moneyball filmiyle de başarısının tesadüf olmadığını kanıtlamıştı. Ve yazımızın konusu olan son filmi Foxcatcher ülkemizde nihayet vizyona girdi.

    Baştan söyleyeyim, Foxcatcher; bir güreş filmi değil. Bol aksiyonlu, hareketli, baş döndüren bir film bekleyenlere göre bu anlamda bir hayal kırıklığı yaşayabilir. Zaten yönetmenin Avrupa sineması çizgisine de ters olurdu bu. Ama bu durum, filmin sıkıcı ve ruhsuz olduğu anlamına gelmiyor. Bilakis tüm filmin içine sirayet etmiş tekinsiz hava ve oyuncuların harikulade performansları uzun süresine rağmen bizi filme bağlı tutup son 10 dakikaya kadar bile merakımızı diri tutuyor.

    Gelelim filmin konusuna:

    Film gerçek bir hikayeden uyarlandığı için internette yapacağınız kısa bir araştırmayla hikayenin başını sonunu öğrenebilirsiniz. Ama film, kimyasını bir gizem üzerine kurmadığı için sonunu biliyor olmanız önemli değil. Çünkü Miller, tıpkı Moneyball'da yaptığı gibi Foxcatcher'da da olaylardan çok yaşanan olayların karekterler üzerindeki yansıması ve karekterlerin piskolojisine ayna tutuyor.
    Film kaba haliyle, Amerikanın en zengin ailelerinden olan Du punt ailesine mensup John Du punt'un 88’deki Dünya Olimpiyatlarına katılmak için hazırlık yapan Mark Schultz’a sponsorluk sağlayarak Foxcatcher isimli bir güreş takımı kurmasını ve Du Punt'un hem Mark'la hem de dünya güreş şampiyonu abisi David ile olan rahatsız ve tuhaf ilişkisini anlaıyor. Konuyu böyle anlatınca banal durdu ama yukarıdada söylediğim gibi film, karekterlerin piskolojisi ve yaptıkları şeylerin arkasındaki ya da ruhlarındaki sebeplerini deşiyor.

    Başta filmin kahramanının Mark (Channing Tatum) olduğunu düşünsek de yönetmen büyük bir ustalıkla kamerasının ana hatlarını Du Punt'a (Steve Carrell) çeviriyor.
    Başka birinin elinde sulu bir drama dönüşecek hikaye, Miller'ın elinde insan ruhunun karanlık tarafına yapılan enfes bir yolculuğa dönüşüyor. Dupont'un davranışlarını, annesiyle olan işikisini acite etmeden sadece 2 dakikalık bir sahneyle özetleyerek anlatması ise bize sinemanın en kadar görsel bir sant olduğunu hatırlatıyor.

    Bitirmeden oyunculuklara da kısaca değinelim.

    Steve Carrell, ağır makyajı altında abartılı yine de güzel bir oyunculuk sergiliyor. Filmde göründüğü ilk andan itibaren insanda, az önce cinayet işlemiş de cesedi hala gömememiş hissi uyandırıyor.
    Mark Rufallo ise yine çok yerinde ve iyi bir oyunculuk sergilemiş. Bu ikilinin aksine Oscar'a aday olamayan Channing Tatum'un ise hakkının yendiği kanaatindeyim. Çok az replikle sergilediği minimal ve başarılı performan en azından bir adaylıkla ödülledirilebilirdi.

    Foxcatcher'a gidin. Az'ın çok olduğunu ve sinemanın ne kadar büyüleyici bir sanat olduğunu size tekrar hatırlatacak.
    eren s.
    eren s.

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    11 Şubat 2015 tarihinde eklendi
    Sıkıcıydı ama sonu etkiledi beni birde gercek hikaye oldugunu hatırlayınca etkileyici ama sıkıcı
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top