Küçük bir çocukken,film izlemeye yeni yeni başladığım zamanlar,henüz kendi başıma sinemaya gitmek için yetkin bir insan değilken babamın o yoğun iş temposu arasında ona hep kendi çabalarımla beni sinemaya götürmesi için söz verdirmeye çalışırdım.Babam da o yoğun iş temposu arasında beni savmak için tamam yavrum gideriz derdi.Çoğunlukla yine hep işi çıkardı ve hevesim kursağımda kalırdı.Aslında şimdi yeni yeni farkına varıyorum ki aslında babamın bana o yoğunlukta tamam götürecem demesi bile bir lütuftu.Neticede bazı günlerini bana ayırırdı.Bana ne yapalım diye sorduğu zaman hep bir önceliğim vardı:Sinemaya gitmek.Babam sinemaya gitmeyi,film izlemeyi sevmezdi.Ruhu sıkılır,içi daralırdı ki o zamanlar bir çocuk olduğum için dehşet bir sinema zevkim vardı.Tek amacım bir iki çizgi film izleyebilmek.Ama arada güzel,komik filmler de izliyordum.İlk ciddi anlamda izlediğim film ’’Jurassic Park’’tı.Daha sonraları sinema anlayışım farklı raylara oturdu.Artık çizgi filmler veya basit,ucuz komedi filmleri ilgi alanımdan fersah fersah uzaklara kaymaya başladı... Belki kendi yararlanmak istedi,belki de benim sinema konusundaki ısrarlarımdan kurtulmak istedi bilinmez ama babamın yaptığı en akıllıca şey eve cine5 decoderi almaktı.Mümkün olduğunca filmleri kaçırmamaya çalıştım.Sabah akşam film izledim.Bu nimetten yararlanmalıydım elbette.Önemli,güzel ve kaliteli filmler izledim diyebilirim.Sonra bir gün onu gördüm.Cine5te tüm zamanların en müthiş filmi diye lanse edilmişti.’’Tüm izlediğiniz filmleri unutun’’ diyordu.Ooo bu kadarı benim için çok fazlaydı.Kalbim dayanamıyordu.Bu film Matrixti.Adını ve methini duymuştum.Bu benim için yeni birşeydi ve akşama kadar bekleyemememe neden olan gerekli tüm merak ve heyecan duygularını aşırı dozda vücuduma enjekte etmişti.Evdeki herkesi örgütledim.Decoderin başına bir hal gelmemeliydi.Annem ve babam sabıkalıydı.Daha evvel decoderi birer kez yere düşürmüşlerdi.Fakat decoder inadına çalışmaya devam etmişti.Bu riski göze alamazdım.Akşama kadar koruma programıma almıştım.Filmin başlamasına yakın babama filmi övdüm.’’Böyle böyle diyorlar,tüm zamanların en iyi filmiymiş’’ dedim.’’Hadi ya izleyelim bakalım’’ cevabını aldım.Film başladı.Akan kodlarla birlikte koltukta ben de akmaya başladım.Bu nasıl bir filmdi beni neler bekliyordu.Filmin daha yarısına bile gelemeden babam aramızdan ayrıldı.Rüyalar aleminde yok oldu gitti.Bense izliyordum ama bir terslik vardı.Anlamıyordum.Ya da anlamaya çaba sarfetmiyordum.Çünkü bu benim için yeni bir şeydi.Daha önce hiçbir filmi anlamak için izlememiştim.Amacım sadece iyi vakit geçirmekti.Neticede umduğumu da buluyordum... Filmin aksiyon kısmı başlayınca kendimden geçtim.Müthiş bir aksiyon anlayışı vardı yönetmenlerin.Hele o efsane lobi sahnesi beni benden aldı.Orada çalan müziği ağzımda şekillendirmeye çalışıyordum.Son sahnelere doğru film su gibi geçti gitti ve son sahnede Neo’nun kurşunları durduğu anda işte ben de donakaldım.İçimden hemen favori liste oluşturup en tepeye bu filmi koymak geldi.Ama tabii felsefesini anlamadan... Matrix’i neden seviyorum?? Özünde kendi kendime sorduğum bir soru.Ama benim nezdimde hepinizin kendinize sormanızı istediğim bir soru.Matrix’i nasıl algılıyorum? Bunu 4 sıralı maddede açıklamak istiyorum.Filmin türlerinin benim için olan önem sırasına göre :1.Felsefik bir film olarak Matrix : Çoğu insan felsefe çok ağır ya nefret ediyorum diye bu tip konulara tenezzül bile etmez.Ama felsefe insanoğlu için gereklidir.Neyin,ne olup ne olmadığını tahmin etmek,fikir yürütmek,varsayımda bulunmak konusunda insanoğlunun ihtiyaç duyduğu en önemli fikir yürütme aracıdır.Açıkçası Matrix’in benim için en önemli yönü felsefesidir.Ki beni felsefenin varlığından haberdar eden,onun öcü olmadığını gösteren filmdir.Bu açıdan Matrix’e çok şey borçluyum.Gerçek olup olmadığını bilmesekte ihtimal dahilinde beyinlerimize kazıyan,filmi izleyen her insan evladını,kaşık var mıdır yok mudur? diye sorduran bir filmdir.Gerçeğin ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecek olsak da bu ihtimali bize sorgulatmaya itmesi yönünden Matrix’e çok şey borçluyum...2.Kara bir film olarak Matrix : Matrix’in bu yönü eminim ki pek konuşulmadı.Evet bir yönden de film noirdir Matrix.En azından film noir’in özelliklerinin büyük bir kısmını karşılamaktadır.Wachowskilerin filmin içine kattığı o kara mizah adeta Coenlerin filmlerinden çıkma bir hava ve atmosferle bütünleşiyor.Karizmatik duruşları,bakışları,sistemi eleştirişi hepsi de film noirin bir parmağından tutuveriyor.Ortaya eşsiz bir anti-kahraman(!) hikayesi çıkıveriyor...3.Bilimkurgu olarak Matrix : Matrix’in bilimkurgu özelliği taşıdığını herhalde bilmeyen yok.Filmin seyirciye satımındaki en önemli etiketi herhalde bu olsa gerek.Bilimkurgu meraklısı fazla sinemasever olmamasına rağmen sinema salonlarını hınca hınç doldurmayı bildi.Onu normal bir bilimkurgu filminden ayıran aslında birçok özelliği vardı.Bi kere çok titizlikle ve güzel çekilen aksiyon sekansları vardı.Çoğu bilimkurgu filminde aksiyon sahnelerinin çekiminde bu kadar temiz olması için büyük bir gayret sarf edildiğine rastlamadım.Makinelerin tasarımına ve gerçek dünyanın(!) tasarımına harcanan emek yenilir,yutulur cinsten değil.Ki devam filmlerinde mekanlar arasına katılan Zion ve makineler şehrinin tasarımı ise büyük bir alkışı hak ediyor.Bilimkurgu filmi olması açısından beslendiği bir sürü kaynak elbette var.Ama bunları taklit etmeyi değil,hepsini bir potada eritip özgün bir şeyler oluşturmayı deniyor Matrix ve eğer bana sorarsanız bunu layığıyla da yapmasını biliyor...4.Aksiyon filmi olarak Matrix : Aslında bu kısımda ne desem siz arkadaşlarım bana hak vereceksiniz.İlk film olsun,devam filmleri olsun en aksiyon filminden daha temiz ve daha yenilikçi aksiyon sahneleri içeren filmlerdi.Sinema dünyasına bu yönde kattığı yenilikler tartışılmaz.Ki çoğu insanı canevinden vurduğu ilk unsur kuşkusuz filmin aksiyon yönü.Meşhur lobi sahnesi,Trin.ty’nin havada donup kameranın 360 derece dönmesinin ardından attığı tekme,Neo’nun kurşunlardan kaçtığı sahne,Neo’nun helikopterle Morpheus’u kurtardığı sahne,Metrodaki meşhur dövüş sahnesi ve herşeyin nihayete erdiği Neo’nun kurşunlara hükmettiği ve ajan smith’i yok ettiği eşsiz sahne.Hepsi de hafızalarımıza kazınmış ve sinema tarihine geçmiş sahneler.Filmin her karesini izlemek büyük bir zevk.Büyük bir çalışmanın kendinden büyük ürünü...Filmin müthiş müziklerini,soundtracklerini unutmamak gerek.Rammstein,Deftones,Rob Zombie,Rage Against The Machine,Rob D,Ministry ve daha bir çoğu müthiş eserlere imza attılar.Hepsi repeate alınası,tekrar tekrar dinlenilesi derecesinde eşsiz,leziz soundtrackler.Ben Matrix’i neden seviyorum? Kendim sordum kendim açıkladım.Bir nevi içimi döktüm.Evet Matrix’i seviyorum ve hiç utanmadan,sıkılmadan Top 10’umda zirveyi ona ayırıyorum.İlerde bir gün neden Matrix senin için bu kadar önemli diye bir soru sorulursa şayet bana,bu yazı dizisi o şahıslara kaynak olsun...The Director...