Neo liberalizmin diktatörü reklam silahıyla nasıl devrildi?
Yazar: Ali Ulvi Uyanık4 Kasım 1970'de seçimle işbaşına gelen ilk Marksist devlet başkanı olan Salvador Allende, Şili'nin komünist olmasına seyirci kalamayacak ABD yönetiminin müdahalesi sonucu, 11 Eylül 1973'te devrildi ve teslim olmayı reddederek intiharı seçti. Yüzlerce CIA uzmanının yardımlarıyla darbeyi gerçekleştirip, anayasayı lağvederek diktatörlük kuran kişi olan General Augusto Pinochet, 11 Mart 1990'a kadar ülkeyi yönetti ve yönettirdi. Neo liberallerin laboratuarı olan Şili'de, doğaldır ki, bir diktatörlüğün tipik marifetleri sergilendi: Haksızca tutuklananlar, işkencelerden geçirilenler, kaybolanlar, sürgüne gönderilenler, öldürülenler... Baskı, şiddet, yıldırma!
Buraya kadar çok tanıdık değil mi?
Diktatörlüğün üçüncü yılında doğan yönetmen Pablo Larraín, üçlemesinin ilk filmi olan "Tony Manero"da (2008) John Travolta'yı taklit ederek ünlenmeye çalışan orta yaşlı bir seri katilin çıkışsızlığıyla diktanın şiddetini vurguladı. "Santiago 73, Post Mortem"de (2010) ise, bir dansçıya umutsuzca aşk besleyen morg çalışanının siyasi gerçeğe çarpmasıyla darbenin soğuk yüzünü yansıttı.
Üçlemenin sonuncusu olan "No", diktanın süresinin dolduğuna kanaat getiren uluslararası güçlerin baskısıyla, Pinochet'nin, yönetimde kalıp kalmaması yönünde referandum kararı vermesinden sonraki kampanya sürecine odaklanıyor (1988). Demokrasi ve tam kapitalizm için en uygun iklim , "hayır" oylarının yüksek çıkıp Pinochet'nin gitmesi ya da dar bir alana sıkıştırılmasıyla sağlanacağından, dikta karşıtı koalisyon, yıldızı parlak bir reklamcıyı kampanyanın başına getiriyor. Yani, Batı Bloku'nda seçimle işbaşına gelen ilk sosyalist lider Allende'yi deviren Pinochet, bir referandumla gitmek zorunda kalan ilk diktatör oluyor: Hem de kapitalizmin işleyişindeki güçlü araçlardan biri olan reklamcılık marifetiyle!
Yönetmen Larraín, Antonio Skarmeta'nın gerçek kişi ve olaylardan esinlenerek yazdığı bir oyunundan yola çıkılarak çekilen "No"da, diğer iki çalışmasında olduğu gibi ülkesinin yakın tarihine ayna tutuyor. Genç ve başarılı reklamcı René Saavedra karakteri, dönemin etkili "hayır"cılarından iki kişinin bileşimi. Filmin yüreğinde, diktacıların uygulayacağı hileler yüzünden kaybedileceğine kesin gözüyle bakılan kampanyada, Saavedra'nın ateşleyip toplumsal dinamikleri harekete geçirdiği bir fikir yer alıyor. O fikir, her bir vatandaşın hayallerinin canlandırılması ve özellikle, kampanya için her gün on beş dakika yararlanma hakkı verilmiş televizyon ekranlarında mutluluğa vurgu yapılması yönündedir.
Siz hiç rakip ürünü karalayan, kötümser bir reklam gördünüz mü?
Birlik ve beraberlik ruhu içinde demokrasiye geçme fırsatından öte, herkes için olumlu anlamları ve çağrışımları olan mutluluğa ulaşmak fikri! İşte bu fikirle diktatörün sonunun gelmesinde en büyük paya sahip Saavedra, özellikle Hollywood filmlerinden tanıdığımız, çevresindeki herkese rağmen fark yaratan karakterlerin bir benzeri. Ona, polisin sık sık tartakladığı, muhalif eski eşi ve çocuğunun annesi Verónica (Pablo Larraín'in gerçek yaşamdaki karısı Antonia Zegers oynuyor) inanmıyor..."Evet" kampanyasını yürütenlerden biri olan patronu ise sert biçimde karşı çıkıyor. Fakat onun bir fikri; sadece bir fikir, ülkesinin kaderinde önemli rol oynuyor.
Bu noktadan hareketle söyleyebiliriz ki, referandumun sonu belli olsa da bu fikrin yayılması sürecinin heyecan yarattığı "No", hızlı sayılabilecek bir ritme sahip. Ve bu ritim, yaklaşık iki saatlik süresinde bir saniye bile sekteye uğramıyor. Yönetmen, 1988'in teknolojisi olan analog U-matic video kamerayla da çalıştığı filmde tam bir gerçeklik yakalamış. Stilini de gerçek spot, haber vb görüntülerle kurgulayarak, flaş patlamaları, parlamalar, bozuk sayılabilecek bazı görüntülerle, seyirciye tam bir kampanya ritmi duygusu geçirmiş.
Ve Gael García Bernal,: 'En İyi Yabancı Dilde Film' kategorisinde Şili'nin Oscar adayı olan "No"da, karakteri gibi, bir dinamo oyuncu. Politikayla değil bir ürünü satmakla ilgiliyken, kampanyayla birlikte politik bir duruşa yönelen René Saavedra'yı nüanslarla yorumluyor; yer aldığı sahneleri enerjisiyle yükseltiyor; entelektüel birikimini canlandırdığı karaktere geçiriyor...
Yılın değerli filmlerinden "No"da, bir ayrıntıya da dikkat çekmek isterim. "Evet"(Sí) kampanyası için spot çekmek isteyen karşı taraf oynayacak kayda değer sanatçı bulamaz; çünkü neredeyse tüm sanatçılar "No!" kampanyasındadır!
Sonuç: Diktatör Pinochet %44.01 oranıyla kaybetti ve 91 yaşında, hakkında açılan davalara rağmen yargılanamadan öldü!
Sonuç: 1990'da giden Pinochet'den sonra 20 yıl solun yönettiği Şili'ye, 2010'da nihayet(!) kapitalist bir başkan, Sebastián Piñera seçildi!