1942 yılında İngiliz savaş üssü olan Singapur, Japonlar'ın eline geçer. Askerler Thai/Burma demir yolu yapımında çalıştırılırken mühendis olan bir grup asker ülkelerinden haber alabilmek için bir alıcı yaparlar. Japon askerleri tarafından fark edilen durum karşısında askerlere eziyet edilir. İngiliz askerlerinden Eric Lomax (Colin Firth) suçu üzerine alır. Trenlere ve tren yollarına aşırı merakı olan Lomax, yaptıkları demir yolunun haritasını çıkarır. Japonlar tarafından Çinlilere haber ve bilgi vermekle suçlanan asker, ağır işkencelere maruz kalır. Savaşın üzerinden uzun yıllar geçmiş, Lomax bir tren yolculuğu sırasında tanıştığı Patti (Nicole Kidman) ile evlenmiştir. Geçmişin acılarından kurtulamayan adam, sık sık eski günlerine dönmektedir. Kocasının haline üzülen kadın, en yakın silah arkadaşı olan amca lakaplı Finlay (Stellan Skarsgard) ile konuşur ve kocasının acı geçmişiyle yüzleşir. Kadın kocasının arkadaşı olan Finlay'den onlara işkence yapan adamın halen daha hayatta olduğu öğrenir. Bunu duyan kadın, kocasının geçmişiyle olan hesabını kapatmasını ister. Kendisine işkence eden askerin hayatta olduğunu öğrenen Lomax, yıllar sonra Singapur'a döner.
Singapur, İkinci Dünya savaşı sırasında İngilizlerin ana üssüyken 1942 yılında Japonya'nın saldırısı ile İngilizlerin komuta ettikleri orduları içerisinde şimdiye kadar teslim olan asker sayısının en yüksek olduğu yer olmuştur. İngilizlerin Thai/Burma demir yolunu yapma planları Japonlardan daha eski olmasına rağmen, birçok insanın canına mal olacağı endişesiyle vaz geçmişlerdir (köle bulabilseler sorun olmazdı). İşte yapım karar iptal edilen Thai/Burma demir yolu ya da günümüzde bilinen adıyla ölüm demir yolu, Japonlar'ın ellerine geçirdikleri İngiliz askerleri ile tamamlanmış ve filmde geçtiği gibi bugün turistlere gezdirilmektedir.
Eric Lomax- "Demir yolu inşa etmek zor, berbat bir iştir. Genelde fakir göçmen işçiler tarafından yapılır. Büyük Amerikan demir yolları Çinli köylülerce, İngiliz demir yolları da kıtlıktan kaçan İrlandalı işçilerce yapıldı."
Film konusundaki duygu yoğunluğuna rağmen oldukça ağır aksak ilerliyor. Çok daha vurucu olabilecek sahneler oldukça yüzeysel, oldukça yavan. Müthiş oyunculukların ve görselliğin filme kattığı duygu yanında, kanımca yanlış seçilmiş bir yönetmen, filmdeki o havayı alıp götürüyor. Çok daha ağır, çok daha duygular üzerinden gidilebilecekken iki saat biraz boşa harcanmış.
Demir Yolu Adam, ne İngiliz cesareti, ne de Japon zalimliğini işlemeyen bir film. Kimse masum ya da suçlu değil. Asıl suçlu olan savaşın kendisi. O japon askeri bir İngiliz eline düşseydi farklı bir durumla mı karşılaşacaktı. Muhakkak ki hayır. İngiliz karanlık tarihi bize bunu gösteriyor. Peki filmin amacı neydi? Savaşta iyi yada kötü diye bir şey yok. Aslında kazanan da yok.
Trendeki insanlara su veren yerli halkı gördüğümde, savaşın insanlar değil, ülkeler ve çıkarları üzerine olduğunu bir kez daha anladım. İnsanlık tarihinin şiddet ve zalimlik üzerine kurulu bir düzen olduğunu bir kez daha hatırladım. İnsanoğlu tarih boyunca hep bu kadar zalim miydi?
Biri bana bu şekilde işkence yapsa onu affedebilir miydim? Bugün kalbimizi kıran, hayatımıza kötü anılar katan insanları affedemezken. Bütün bir hayatımızı yok eden birini affedebilir miyiz?
Filmin IMDB puanı, 7,2.