Doğanın dengesi de savaş ve barış üzerine!
Yazar: Banu BozdemirFilmin teknik arızasından dolayı takılan ve benim minimal animasyon (ilginç olabilirdi, uzun uzun doğa görüntüleri içinden bir karıncanın sırtında yüküyle ağır ağır geçip gitmesi) sandığım Kayıp Karıncalar Vadisi, doğanın tam da içine sızan belgeselleri andırıyor. Filmin tezi baştan kendini belli ediyor, insan parçası olduğu doğaya olumlu ya da olumsuz etki eder diyor ve pikniğe gelen bir ailenin bıraktıklarının doğadaki paylaşımlarının izini sürüyor. Fransız yapımı animasyon, Hollywood tarzı hareketli yapımlar yerine sakin bir anlatımı tercih etmiş, doğayı yönlendirmeye çalışmak yerine doğanın izini sürmenin daha anlamlı olduğunu hissettiriyor.
Alaycı sinek ailesi, ailesinden bir anlığına koparak yolunu kaybeden ve daha sonra kanatlarından birini kaybeden uğurböceği ve her zaman akıl, çalışkanlık ve nizamlarıyla öne çıkan karıncalar bu filmin kahramanları diyebiliriz. Kanadını kaybeden uğurböceği artık uçmadığı için siyah karıncaların sürüsüne katılıyor. Bir nevi karınca oluyor. Sürünün başındaki karıncanın bir dostluk nişanesi olarak uğurböceğinin kabuklarına antenlerini vurmasıyla çıkan ses iletişimi gerçekten de çok hoş. Bir kutu küp şekerin başında kırmızı ve siyah karıncalar arasında başlayan savaş aslında doğanın kendi içindeki acımasız düzenine de işaret ediyor.
Şekeri gurur (aynı zamanda lezzet nesnesi) meselesi yapan iki grup arasındaki savaşta yönetmenler hayal güçlerini gayet yaratıcı kılmışlar. Aslında bir yandan da şunu söylemek istemişler. Hayvanlar, ‘bizler savaşırız ama insanların bize bıraktıkları artıklarla’ diyor. Yani savaşın medeniyet koşullarını insanların yarattığını vurguluyor. Havada kürdanlar, kibrit çöpleri, fişekler, kulak pamukları uçuşuyor ve hayvanlar insanlara ait malzemelerle savaşıyor. Bu da bir çeşit ironi elbette! Kırmızı karıncaların saldırgan yapıları olduğu aşikar ama filmde yine de ufacık bir itiraz noktanız olabiliyor, şeker için de olsa neden hayvanların savaştığını görüyoruz? Şeker paylaşımı daha farklı (eşit ve barışçıl) bir şekilde halledilemez miydi sormadan edemedim kendime!
Filmde en çok Karınca Tepesi ilgi çekiyor, kraliçe karıncaların daha büyük olması, yumurtlama alanlarının da olması için tepeye doğru uzayan koloniler kuruyorlar. Koloniyi fethetme hali, tepeyi devirmek için atılan taşlar siyah karıncaları zor durumda bırakırken uğurböceği de tekrar uçabilmenin yollarını arıyor. Kayıp Karıncalar Vadisi’nde insan sesi, konuşması yok. Hayvanlar da insan sesleriyle konuşup dertlerini anlatmaya çalışmıyor. Kendi sesleriyle üzüntü, sevinç ve kızgınlıklarıyla pekala belli ediyorlar. Zaten ormanın derinliklerine sık sık göz atan bir filmden de bu beklenirdi. Az kahramanla çok şey anlatan, doğanın kendi içindeki dengesi ve dışarıdan gelen etkileri arasında bir anlatım tarzı olan film, sakin bir macera sunuyor. Doğanın kendi içindeki devinimini de es geçmeden… Tavsiye edilir.
twitter.com/BanuBozdemir