Hesabım
    Tımarhane
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Tımarhane

    Tımarhanede her bulduğunuz kasedi sinemada göstermeyin!

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Bu yaşa gelene kadar hangimiz bir masa etrafında toplanıp dehşetli hayalet hikayeleri anlatmadık/dinlemedik ki?

    Herkesin kendini oynadığı yeni korku kurmaca belgeseli / mockumentary'si Tımarhane işte böyle bir sohbetin ortasında başlıyor. Masada bir grup genç insan ve ünlü yönetmen Oliver Stone var. Oğlu Sean Stone ve arkadaşlarına bu heyecanlı muhabbette önce ses çıkarmadan eşlik ediyor ama sonra sazı eline alıp bir tür kamp ateşi anlatıcısı konumuna bürünerek kendi gençliğinden gelen bir hayalet öyküsü olan Deli Kate'in lanetini anlatmaya başlıyor. Epey iddialı bir yere varan bu sohbetin ardından gruptaki cevval gençlerden Alex hastalara/kurbanlara lobotomi yapılmasıyla ünlenen ve hakkında epey bir söylenti dolanan Graystone akıl hastanesine girip çekim yapma fikrini ortaya atıyor. Daha önce arkadaşı Jon'la oraya gittiklerinden ama içerideki hayaletlerden rahatsız olup kaçtıklarından dem vuran bu heyecanlı arkadaşa Oliver'ın oğlu Sean pek inanmıyor ve sırf onun anlattıklarını çürütebilmek için bu maceraya evet diyor. Sean'ın kız arkadaşı Antonella' da ekibe dahil olunca yeni bir lanet öyküsü için gerekli kurbanlar seçilmiş oluyor. İzlediği filmlere fazla güveniyor Sean Stone... "Ne olacak ki? Aramızdan biri mutlaka sağ kurtulacak, hayaletler bizi korkutabilir ama dokunamazlar" gibi boyundan büyük laflar eden genç adamı bekleyen şey izlediklerinden daha fazlası... DVD arkası yazısı gibi oldu ama öyle gerçekten...

    Daha önceki kritiklerimde de yazar dururum; ABD' de çekilen ve sonradan bulunan buluntu film/found footage'lar bizdeki düğün kasetleriyle yarışacak kadar çoğaldı. Blair Cadısı (The Blair Witch Project) ile başımıza bela olan bu türe parası olan, (Canavar (Cloverfield), Son Ayin (The Last Exorcism), Doğaüstü (Chronicle)) olmayan (Paranormal Activity, Grave Encounters) herkes atlıyor.

    Oliver Stone gibi ünlü ve güçlü bir yönetmenin oğlunun asıl kariyeri olan oyunculuğu bir kenara bırakıp neden bu kadar denenmiş bir başlangıç yapmak istediğini anlamak güç. Üstelik benzerleri 3-5 bin dolara çekilen bir film için 2 milyonu nereye harcadığını da anlayamadım.

    Tımarhane ya da bilinen diğer adlarıyla SecretStone, Graystone, Greystone Park hızlı bir başlangıç yapıyor. Macera arayan gençler Graystone akıl hastanesi denen metruk binaya gitmek için hiç vakit kaybetmiyorlar. Bunun epey heyecanlı geçecek bir gelişme bölümüne yol açacağını düşünerek yanıldım. 80 dakikalık filmin ilk 60 dakikası boyunca aynı çemberde dönüyoruz. Karaltı görerek heyecanlanma, tıkırtılardan huylanma ve ani bir çığlıkla koşturmaca.... Bir değil, iki değil kimbilir kaç kez aynı şey... Bari bu zaman zarfında Graystone akıl hastanesi ve oranın pek meşhur canisi Billy Lasher hakkında ahkam kessinler diye bekliyoruz ama o oda senin bu oda benim gezme derdinde kahramanlarımız... Benzer bir duruma, kurmaca belgesel serisi olarak epey bir bölümünü izlediğim Grave Encounters'dan alışığım. Bazı korkunç, ürpertici anlar yaşanmıyor değil ancak dilsiz bir ekip üyesi olarak katıldığımız bu maceranın kendi duygusallığı yüzünden o... Ne yani! Elimizde fener, gecenin bir yarısı terkedilmiş bir akıl hastanesinde dolaşıp korkmamak mümkün mü? Sean Stone elindeki kıymetli malzemeyi biraz daha işleyebilse en azından vaadini gerçekleştiren bir filme imza atabilirdi.

    Önceki yıllarda tek tük örneklerini gördüğümüz found footage'ların artık bu kadar sık karşımıza çıkıyor olması şaşırtıcı. Bu teknik, ileri tüketici sınıfı (prosumer) kamera üretip satanların verdiği gizli destekten güç alıyor. Yüzbinlerce yetenekli ya da öyle olduğunu sanan insan fotoğraf makinesinden bozma sabit odaklı kameralarla uzun metraj filmler çekip ‘yırtmanın' derdine düşmüş durumda. Bu bolluk, buluntu filmin bulantı filme dönüşmesine yol açıyor mu? Bence öyle...

    Tımarhane'yi videoda yakalamış olsam oldukça sever, bağrıma basabilir, Oliver Stone'u böyle bir filmde görmenin ne hoş bir sürpriz olduğundan bile dem vurabilirdim ancak sinemada, kocaman bir perdede bu habire sallanan, cızırdayan, bağırış, çağırışlar içindeki kasıtlı olarak kötü kurgulanmış hengameyi hoşgörmek zor! Yine de izlediği her buluntu filmden hala orijinal bir numaraymış gibi arsızca keyif alanlara öneririm.

    Murat Tolga Şen / twitter.com/murattolga

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top