Adaletin ağır bedeli!
Yazar: Ali Ulvi UyanıkHeinrich von Kleist (1777 - 1811) Alman Edebiyatı'nın romantizm akımı içinde eserler vermiş, roman, oyun, öykü yazarı ve şairi. 34 yaşında sevgilisiyle birlikte intihar ettiğinde koyu bir mutsuzluk içindeydi. Eserlerinde de düşüncel mutluluğu aramıştır. 16.yüzyıl başlarında Branderburg - Cölln'de yaşamış, şerefli Hans Kohlhase'nin gerçek öyküsünden yola çıkarak yazdığı "Michael Kohlhaas" adlı romanında, adaletin tecellisi için şiddete başvurmaktan başka çaresi kalmayan adamın isyanını anlatmıştır. Aslında 1810'da tamamını yayımlattığı bu romanıyla, yaşadığı dönemin siyasi çalkantılarına dair düşüncelerini ifade etmiştir (Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun, 1806'da Napolyon Savaşları'yla tamamen yıkılması Avrupa tarihinde bir dönümdür).
1969'da Volker Schlöndorff'un "Michael Kohlhaas - Der Rebell" adıyla sinemaya uyarladığı eserde, bu kez, belgesel ve kısa filmleri de olan ancak Türk seyircisine aşina gelmeyen Fransız yönetmen Arnaud des Pallières'in imzası var. Ailesiyle birlikte dürüst bir hayat süren at tüccarı Kohlhaas, 1532'de Leipzig panayırına giderken iki siyah atına el koyan ve onları rehin tutmanın ötesinde işkence edercesine çalıştıran soyluya karşı yasal yollara başvurur. Soyluya yakın olan mahkeme heyetinin kararından sonuç alamayan Kohlhaas, adalet için prensese başvuran karısının da öldürülmesi üzerine etrafına topladığı sert adamlarla, bu gaddarlığa ve düzene karşı, kan dökerek mücadele etmeye başlar.
Reformist Martin Luther'le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas'ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten en ufak bir taviz vermeden yansıtıyor. Doğal ışıklarda bazen gözünüz nesneleri seçmekte zorlansa da, filmin olayları tüm etkisi ve duygusuyla seyirciye geçirmekteki başarısı tam. Ritim, çağının ritmine uygun.
Adalet İçin/Michael Kolhaas'ta adım adım Kohlhaas'ın güce karşı mücadelesindeki haklılığına katılıyor; şiddete başvurma zorunluluğunu anlayabiliyoruz. Ancak, tam da bu noktada tartışma başlıyor. Şiddet adi suçlara dönüştüğünde, adalet arayışının meşruiyeti tartışılmaz mı? Kohlhaas, isyan ederek sağladığı adaletin zedelenmemesi için bedelini ödemek zorunda kalacak mıdır?
Kleist, yönetimdeki erklerin kendi çıkarları ve keyfilikleri nedeniyle ağır bedel ödemek zorunda kalan, ancak hakkını da alan Kohlhaas karakterini öyle bir yazmış ki, her zaman diliminde, adalet arayışındaki herkes için hem umut, hem de derin bir umutsuzluğu temsil etmekte. Çünkü, devlet şiddetine ve terörüne karşı adalet için harekete geçtiğinizde, her daim, asi, giderek anarşist olarak damgalanacaksınız (çok mu tanıdık geldi?)!
Filmde, ilk bakışta insanı heyecanlandıran adalet tecellisi, bedelinin ödenmesine gelindiğinde, yerini moral bozukluğuna bırakıyor. Çok dramatik tabii. Yapıtı iyice özümsediğinizde, Kleist'ın intiharına giden yolu, sisler içinde de olsa fark edebilirsiniz.
Öykünün gerçekliğine müthiş katkılarıyla kimyamızın değişmesini sağlayan, Danimarka'dan uluslararası sinemaya, neredeyse bir armağan gibi sunulan Mads Mikkelsen başta olmak üzere, irili ufaklı rollerde filmin değerini yükselten isimleri anmak gerekir: Bruno Ganz, Denis Lavant, Sergi López, Amira Casar, Roxane Duran, David Kross, Delphine Chuillot.