Şarkı bahane, hayat yarım kalmasın!
Yazar: Hilal ÇetinderBir tanesi hayatının son günlerini yaşayan yaşlı bir çift hakkında ne çok film izlemişizdir, kim bilir… Aşk (Amour), noktayı koyanlardandı elbette! Yarım Kalan Şarkı (Song For Marion)’nın da duvar kenarına iliştirilmiş yemek masası ve başlangıç noktasında, hastalıkla boğuşan bir çifti var. Ancak boğazımızı düğümleyip huzursuz etmektense, barındırdığı tüm duygularla birlikte iyi hissettiren bir film karşımızdaki. Yeri geldiğinde gözlerimizi dolduran, öte yandan yakın dönemde izlediğimiz Dörtlü (Quartet) de olduğu gibi yaşlılığa karşı ‘müzik’ ve ‘gülümsetme’yle ittifak kuran…
London to Brighton’dan tanıdığımız İngiliz yazar-yönetmen Paul Andrew Williams, Kulübe ve senaryosuyla katkıda bulunduğu Histeri’nin ardından, yaşayan bir filme imza atıyor. Gemma Arterton’un canlandırdığı müzik eğitmeni gibi çok az sayıdaki genç nüfusa, neredeyse tamamı yaşlılardan oluşan bir ekip eşlik ediyor. Bir huzurevi kasabası sanki... Kanser hastası Marion ile kocası Arthur’un hikayesinde, kabuğuna çekilmiş Arthur’un aksine neşe kaynağı Marion arasındaki bağ, daha baştan yakalıyor izleyenini. Vanessa Redgrave ve Terence Stamp ikilisinin de katkılarıyla tabii. Bazen, yanındaki öylesine özeldir ki, onun etrafa yayılan büyüsüyle daha kasvetli görünür diğeri; Arthur gibi… Son günlerini yaşayan kadının tutkuyla bağlandığı yerel ‘yaşlılar’ korosu ve müzikle şenlenen film derin bir hüzün barındırıyor aslında içinde, hayata dair; aşka, ölüme dair. Karı-koca arasındaki ‘bağ’lılık, baba-oğul arasındaki o ‘olmamışlık’, çaresizlik ve elbette yitip giden zamansa söz konusu olan, söylenecek sözler vardır çoğu zaman. Ama büyük cümleler kurup bağırıp çağırmak yerine, karakterleri arasında doğru bir duygusallık kurup, oluruna bırakıyor her şeyi film. ‘İyi bir eş ve anne’ olan Marion’ın bakımını üstlenen Arthur’un, yalnızlığını en çok hissettirdiği anlarda bile… Yatağın boş tarafına konan sıcak su torbasıyla hüzünlenip, rock’n roll yapmaya çalışan ihtiyarların şovuyla gülümsüyoruz örneğin.
Sürprizsiz, başından sonuna tahmin edilebilir bir film Yarım Kalan Şarkı; şablonun dışına çıkmayan ama bunu başarıyla uygulayan… Klişeler yerinde kullanıldığında, güzeldir. Bir havuç da var elbette. Arthur’un değişim sürecini de kapsayan koronun, dünya için küçük kendileri için büyük adımları gibi… Umut Işığım (Silver Linings Playbook)’ın dans yarışması ile Anadan Doğma (The Full Monty)’nın mükemmele varamasa da iyi bir terapi haline gelen anları gibi.
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Yarım Kalan Şarkı (Song for Marion), bu hafta vizyonuna son anda dahil oldu. İyi ki de oldu... Charlie Rich’den ‘The Most Beautiful Girl’ ile başlayıp, Celin Dion’dan ‘Unfinished Song’la sonlanan film, düşe kalka da olsa, hep bir şeyler mırıldanıyor. Görünen köy kılavuz istemez haliyle. Müzik, beden yaşlansa bile, o hiç yaşlanmayan ruhun gıdasıdır ne de olsa. Hayatın içinden ve son derece mütevazi, yeri geldiğinde gözlerinizi doldurarak da olsa size kendinizi iyi hissettirecek öyküsünü düzgün anlatan bir film izlemek isterseniz, kaçırmayın. Şarkı bahane, hayat yarım kalmasın!
Twitter.com/hilalcetinder