FAZLA BEKLENTİYE GİRMERDEN İZLENECEK GÖRSEL BİR FİLM
Çin Seddi filminin yönetmen koltuğuna 1951 Çin doğumlu ” Kızıl Darı Tarlaları (1987), Kırmızı Fenerler (1991), Qiu Ju’nun Öyküsü (1992), Yaşamak (1994), Şangay Üçlüsü (1995), Sakin Ol (1997), Bir Öğrencim İçin (1999), Eve Dönüş Yolu (1999), Mutlu Zamanlar (2000), Kahraman (2002), Parlayan Hançerler (2004), Riding Alone for Thousands of Miles (2005), Altın Çiçeğin Laneti (2006), Kadın, Silah ve Enişte (2009), Alıç Ağacının Altında (2010), Savaşın Çiçekleri (2011) ve Coming Home (2014) ” gibi ses getiren filmlerinden tanıdığımız Zhang Yimou oturmuş.
Çin Seddi, bugüne kadar İngilizce olarak tamamı Çin’de çekilen ilk Hollywood ortak yapım olma özelliğini taşırken oyuncu kadrosu da kayda değer cinsten. Yapımcılar ve yönetmen, Oscar’a defalarca aday olmuş teknik ekip üyeleri ile tek tek anlaşarak bu film için birlikte çalışmışlar.
Çin Seddi Antik Kuzey Çin’de para için savaşan asker William Garin, savaşta yaralanmış beş savaşçının lideridir. Zenginlik, güç ve zafere aç olan 5 arkadaş, savaşan çöl eşkiyalarından kaçmaktadır. İçlerinden Bouchard ismindeki Fransız, yeni bir silahın bilgisine sahiptir ama silahı etkin hale getirecek olan patlayıcı toz yani barut, Çinlilerin elindedir. Barut, o zamanlar savaşın ”kutsal Hazinesi olarak isimlendirildiği için uğruna ölünecek kadar değerlidir. Bir çöl kabilesinin saldırısından kurtulan ekip, gece dinlenirken görülmeyen bir düşman tarafından saldırıya uğrarlar. Garin(Matt Damonn) ve Tover(Pedro Pascal), saldıranın kesilmiş pençesini ve manyetik taşı (mıknatıs) ele geçirmiş olarak kurtulurlar. İnsanları dışarıdaki kötülüklerden korumak için ”Kale şehri” diye anılan, ileri teknolojinin kullanıldığı Çin Seddine ulaşan ikili, ”İsimsiz Düzen” denilen savaşçı ordusuna teslim olurlar. Tutuklanan iki arkadaş, kale içindeki üç lider tarafından sorgulanır. Kestikleri yaratık pençesi ve buldukları mıknatıs, liderlerin ilgisini çeker. Kesik pençe, ”Tao Tei” ismi verilen, Jade Dağı derinliklerinde yaşayan ve 60 yılda bir uyanarak 8 gün boyunca insanlıkla beslenip insanoğlunun hırslarını cezalandıran efsanevi bir yaratığa ait. Liderler, mıknatıs ve barutu kullanarak yaratığı öldürmek için Garin ve Tover’ı affederler ve iş birliği yaparlar…
Yönetmenin daha önceki filmlerine baktığımda iyi bir film izleyeceğim düşüncesindeydim. Ancak, bu film beni hayal kırıklığına uğrattı. Başka bir deyişle dağ fare doğurdu. Ben Çinlilerin, Çin Seddi’ni Türklerden korunmak ve ülkeden kaçışları önlemek için yaptıklarını sanıyordum. Demek ki başka tehlikelerde mevcutmuş:) Zaten yönetmen de, bu durumu bildiğinden film başlar başlamaz ”bu bilinmeyen bir hikayedir” diyerek seyirciyi bilgilendiriyor. Ben, Efsane hikayelerine, yaratıkların ve canavarların katılmasını sevmiyorum. Bu tür filmler Gerçeklik duygusunu yok ederek çocuklara masallara dönüşüveriyor ne yazık ki.. Ünlü Çinli yönetmen, Çin Seddinin gerçek hikayesini anlatabilseydi süper olurdu diyeceğim ama geçmişten gelen ”Türk nefreti ve korkusu” buna engel oluyor maalesef.
Film, görselliği, aksiyonu, estetiği ve ilginç bulduğum Çinlilere özgü renklerle bir nebze olsun adından söz ettirebilir ama konusu ile beş para etmez. Sinema, sadece görsellik, bilgisayar destekli görüntüler ve estetikten ibaret değil ki. Adı üzerinde 7. sanat. Bu nedenle, para için bu işe soyunan usta yönetmen Yimou’ya kızgınım. Kendisine yakıştıramadım doğrusu. Kafama takılan diğer bir konu ise şu. Yapımcı, oyuncu ve yönetmen Çinli. O zaman, başrol oyuncusu neden Çinli değil de dışarıdan ithal? Bu hikayeye neden bir Amerikalı, Fransız ve İspanyol karıştırılmış? Çinliler, yabancılar olmadan kendilerini tehlikelerden koruyamıyor mu? Onların aklı ve yardımı olmadan canavarları yenemiyor mu? Bence bu filmle, özlerini inkar etmiş ve kendi kalelerine gol atmışlar.. Filmin oyunculuklarını ve müziklerini beğenmedim. Kurgusu fena değildi.
Sözün özü: Çinlilere özgü renklerle bezenmiş canavar hikayesi sizi mutlu eder mi bilmiyorum ama aksiyon sahneleri ve görselliği ile akıcı bir eğlencelik olduğu kesin. İyi seyirler.