Vücut ilk defa Adana'da karşımıza çıktı. Antalya'da gösterildi ve sonrasında sanki sadece bu iki festivali hedeflemiş gibi bir daha karşımıza çıkmadı. Aslında Adana Altın Koza'da hatırı sayılır oyunculuk ödülleri aldı, hatta büyükten küçüğe sıraladı ödülleri. Hatice Aslan en iyi kadın ödülünü kucaklarken, Şeyla Halis en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı. Filmin genç oyuncusu Hakan Kurtaş ise umut veren genç erkek oyuncu ödülünü Gün Koper'le paylaştı. Filmin oyunculukları öne çıkaran bir yanı var. Filmin başlangıcında muhtemelen şimdi tuzla buz olmuş Tarlabaşı'nın arka sokaklarında çekilen sahne ‘kadının ezilmekten başka şansı yoktur' diye başlıyor. Leyla'yı betonlara atan yalvarışlar, bağırış çağırış ve acılar neredeyse film boyunca devam ediyor... Leyla 40 yaşlarında, gözden düşmüş, Almanya'da porno filmler çevirmiş, sonra da Yılmaz'la İstanbul'a dönmüş bir kadın. Yılmaz İstanbul'a gelir gelmez Leyla'yı sevgili olarak sepetlemeye çalışır ama nedense son bir film çekmeleri konusunda ısrarcı olur.
Sette İzzet'le tanışan Leyla'nın hayatla başka bir seansı başlar. İzzet annesi ve kız kardeşi şişman olan (şişmanlık trajik olarak sunulduğu ve karanlık bir geçmişe kadar uzandığı için önemli), içine kapanık ve içinde sevgi harmanı yapan bir genç.
Film Leyla'dan dağılan bir anlatım sunuyor. Kadınların dünyasını ve birbirleriyle kesişme noktalarını anlatıyor ama bir yandan da sebep olarak erkekleri koyuyor. Mesela Leyla'nın ablası Nurgül kardeşini hem kınayan, hem de ona özenen bir bakış açısına sahip. Kocası da baldızına odaklı bir karşılaştırma yapınca hepten kopuyor Nurgül'ün ‘normal' telleri!
Yılmaz'ın sevgilisi Meltem'le ilişkisi ise tamamen kopuk, sevgilisini çok seviyor ama bir yandan da sevişme sahnelerini kaydedip arkadaşlarına gösteriyor. Yani Yılmaz birlikte olduğu kadınların özeli olduğuna inanmıyor; Leyla'dan da idmanlı olduğu için Meltem'i ortaya saçıveriyor.
İzzet'in kızkardeşi şişmanlıktan muzdarip olduğu için ayrı bir bunalım içinde, okulda evde mutsuz, dayatılan güzellik anlayışının içinde içine kapandıkça kapanıyor. Tüm bunlar olurken İzzet ve Leyla arasındaki aşk hali iyice çığrından çıkıyor. Yaş farkı, yaşamı algılayış biçimi ve kadın erkek olmanın farkı bile bu ilişkide patlak veren, tutku yaratan ve anında dibe vuran bir hal takınıyor. Aslında samimiyetsiz, arabesk anlamda ‘yalan dünya'nın izini sürüyor yönetmen Mustafa Nuri. Ve elimizde fazlasıyla trajedi kalıyor. Kadın oyuncuların ağırlığı olan nadir filmlerden. Hepsi de bıçak sırtı roller üstlenmiş ve iyi oyunculuk ortaya koyuyorlar!
Ama filmin oyunculuk dışında yaslandığı konu olan, herkese göre değişen ‘vücut' algısı! Tabii burada kadın vücudu meta değildir gibisinden feminist söylemlere girmeyeceğim ama toplumsal olarak görünen köy kılavuz istemiyor. İzzet'in Leyla'ya bakış açısı da o! Sonuçta karşısındaki bir porno yıldızı! Film bütün bu bakış açılarını harmanlayıp genel bir yargı koyuyor ortaya. Dediğim gibi konudan çok oyunculuklar öne çıkıyor. Konu özellikle İzzet ve Leyla'nın hallerinde biraz yoldan sapıyor. Ama filmin can alıcı sahneleri de bu bağırış çağırış sahnelerinde ortaya çıkıyor.
Hatice Aslan cesur bir oyuncu olduğundan hem film için tercih edilmiş hem de rolünün hakkını vermiş, biraz o kırık ve dip halini Üç Maymun'daki Hacer'e benzettim. Değişik bir tutkusu vardı yine rolünün...
Bence vücudu çok takmadan, yaşı başı birilerine uydurmadan, var olan algıya kulak asmadan bakmak lazım hayata demeye çalışıyor ama derdini görsel olarak çok sokuyor gözümüze. Yine de kadının kadına, toplumun kadına bakışı olarak bir önemi hak ediyor.
(banubozdemir@gmail.com)