Hesabım
    Gelecek Uzun Sürer
    Ortalama puan
    3,1
    28 Puanlama
    Gelecek Uzun Sürer hakkında görüşlerin ?

    4 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    10 Temmuz 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu kaleme alan Özcan Alper'in yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu “Gelecek Uzun Sürer”; Gaye Gürsel'in başarıyla canlandırdığı Sumru karakterinin, tarihsel bir dönem, farklı kültürler ve o kültürlerden bir kısmının yavaş yavaş yok olmaya başladığı coğrafyalara doğru yapmakta olduğu siyasi bir yol hikayesi olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 9 Eylül 2011 tarihindeki dünya prömiyerinin; Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapılmasının yanı sıra nitelikli film yapmanın paradan çok "vizyon ve entelektüel kapasite" gerektirdiğinin...

    Oldukça net bir biçimde anlaşıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film, özgürce koşuşturmakta olan bir atın; silahla vurularak öldürüldüğü, anlamlı bir sahne ile başlar...

    ***

    Üniversitede aşık olduğu ve sürdürülmekte olan devrimci mücadeleye katkı vermek amacıyla Hakkâri’ye geçen erkek arkadaşı Harun'un (Osman Karakoç), ayrılırken kendisine bıraktığı...


    “Hakkında pek bir şey bilmediğimiz bir gelecekte değil; çoktan başlamış bir gelecekte, bizim adımızı taşıyan bir gelecekte...” yazılı...


    Umut kırıntıları da içeren, hüzünlü veda mektubunu okuyan müzikolog Sumru; "ağıt" derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için tren yolculuğu ile, birkaç aylığına İstanbul'dan...

    Kürtler için Amed, Ermeniler içinse Dikranagerd olan Diyarbakır'a doğru gitmektedir...

    ***

    Vardığında, ilk gününü Leyla'nın (Güllü Özalp Ulusoy) evinde geçiren Sumru...

    Ertesi gün soluğu, Helin'in (Asiye Dinçsoy) yöneticiliğini yaptığı; kadınların el işi ve sanat faaliyetlerinde bulundukları, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği'nde alır...

    Zira...

    Amacı, o kadınlarla birebir görüşerek...

    Kayıt altına alacağı mülakatlar yapmaktır...

    ***

    Kendine...

    Çalışmalarını, rahatça sürdürebileceği bir ev de kiralayan Sumru, elindeki ses kayıt cihazıyla; bir binanın duvarındaki "Umut, zaferden daha değerlidir..." yazısının da süslediği, Diyarbakır sokaklarında dolanmaktadır...

    ***

    Sumru'nun, bu gezintileri esnasında Özcan Alper...

    12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinin simgesel işkence mekanlarından biri olan Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu, gözlerimize sokmayı da ihmal etmez...

    ***

    Derken...

    Sumru, numarasını Helin'den aldığı sokaklarda korsan DVD satan Ahmet'i (Durukan Ordu), telefonuyla arar...

    Ve...

    Faili meçhul yakınlarıyla yapmış olduğu video kayıtlar hakkında, kendisiyle görüşmek istediğini söyler...

    ***

    Buluşarak...

    Yudumladıkları çaylar eşliğinde konuştuklarında, o kayıtları eş dost arkadaşa dağıttığı anlaşılan Ahmet; bulabildiklerini geri aldığında, bu kez Sumru'ya da verebilecektir...

    ***

    Ardından da...

    Televizyondaki bir sahnesi aracılığıyla...

    Yunanlı usta sinemacı Theodoros Angelopoulos'un "To vlemma tou Odyssea / Ulysses' Gaze" (1995) filmine, sökülmüş Lenin heykeli içeren bir saygı duruşu da yapılır...

    ***

    Bir sonraki gün...

    Sumru ile Ahmet birlikte...

    Şehrin merkezindeki kütüphanenin üst katındaki; içinde pek çok ses ve görüntü kayıt kasetlerinin, dağınık halde bulunduğu Musa Anter Görsel ve İşitsel Hafıza Merkezi'ne gider...

    Ve...

    Hemencecik göz atmaya da başlarlar...

    ***

    Çok geçmez...

    Sumru'nun yolu, "Surp Giragos Ermeni Kilisesi"nin bekçisi Ermeni Antranik Dayı (Sarkis Seropyan) ile de kesişir...

    Dakika 40...

    Her birinin kapsamlı birer yorumunu, yine bu mecrada paylaştığımız Pablo Larraín'in "Şili Üçlemesi" lezzetindeki...

    Irkçı tiplerin asabını ziyadesiyle bozacak olan filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; görüntü yönetmeni Feza Çaldıran'ın nefes kesen görüntülerinin süslemeye devam edeceği, 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    amid a.
    amid a.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    10 Aralık 2011 tarihinde eklendi
    izlemeyi düsündügüm güzel bir film kanaatimce doguda neler oldu bitti doksanlarda bilmeyenler var bu film onlara orda neler yasandigini anlatiyor ancak bu kadari da olmaz diyenler bi türlü inanmak istemiyorlarr vbu yuzden filmin yanli olduguna inaniyorlar yönetmeniii ve filmin kadrosunu tebrik ediyorum böyle bir gerçegi yansittiklari için
    Yunus Emre Doktas
    Yunus Emre Doktas

    1 değerlendirme Takip Et!

    2,0
    27 Kasım 2011 tarihinde eklendi
    filmi izlemek istiyordum açıkcas.Bugun izleme fırsatım oldu.gercekten uykumun geldigini hissettim.hatta film in 2. yarısında gidenler bile oldu.Konu bakımı dısında yapmacık dolu bir film.gercekcilik yok malesef.
    light
    light

    10 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    18 Kasım 2011 tarihinde eklendi
    Film çok çok sikici bir filmdi.Oldukça basarili olan Sonbahar filminden sonra yönetmenden böyle bir rezalet yapim beklemezdim.Film tutuk, konu kisir ve senaryo çok çok donuk.izlerken sikilmamak elde degil.Film tam bir PKK ve Sosyalizm propoganda filmiydi. Jitem tarafindan zamaninda yakinlari katledilen insanlarin acilarini sosyalistlerin nasil sömürdügünü açikça görebiliyorsunuz filmde.Yakinlari öldürülen insanlar hep muhafazakar ve temiz anadolu insanlari ama onlari organize edip sömürenler devrimci ruhlu Marksistler... Bunu filmde açikça görüyorsunuz. Bölgede zamaninda yasanan acilari kendi çikarlari için kullanmaya çalisan sözde PEKEKE yandaslarinin çevirdigi bir film. Film çok çok yanli bir film izleyince bunu hemen anliyorsunuz. Tek güzel olan tarafi ise müzikleri. Kesinlikle para verip izlenecek bir film degil.Bu ülkede barisa ve kardeslige zerre kadar katkisi olmayacak bir film. Mahsun Kirmizigül'ün filmlerinden sonra film çok çok sönük.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top