Senaryosunu kaleme alan Özcan Alper'in yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu “Gelecek Uzun Sürer”; Gaye Gürsel'in başarıyla canlandırdığı Sumru karakterinin, tarihsel bir dönem, farklı kültürler ve o kültürlerden bir kısmının yavaş yavaş yok olmaya başladığı coğrafyalara doğru yapmakta olduğu siyasi bir yol hikayesi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 9 Eylül 2011 tarihindeki dünya prömiyerinin; Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapılmasının yanı sıra nitelikli film yapmanın paradan çok "vizyon ve entelektüel kapasite" gerektirdiğinin...
Oldukça net bir biçimde anlaşıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film, özgürce koşuşturmakta olan bir atın; silahla vurularak öldürüldüğü, anlamlı bir sahne ile başlar...
***
Üniversitede aşık olduğu ve sürdürülmekte olan devrimci mücadeleye katkı vermek amacıyla Hakkâri’ye geçen erkek arkadaşı Harun'un (Osman Karakoç), ayrılırken kendisine bıraktığı...
“Hakkında pek bir şey bilmediğimiz bir gelecekte değil; çoktan başlamış bir gelecekte, bizim adımızı taşıyan bir gelecekte...” yazılı...
Umut kırıntıları da içeren, hüzünlü veda mektubunu okuyan müzikolog Sumru; "ağıt" derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için tren yolculuğu ile, birkaç aylığına İstanbul'dan...
Kürtler için Amed, Ermeniler içinse Dikranagerd olan Diyarbakır'a doğru gitmektedir...
***
Vardığında, ilk gününü Leyla'nın (Güllü Özalp Ulusoy) evinde geçiren Sumru...
Ertesi gün soluğu, Helin'in (Asiye Dinçsoy) yöneticiliğini yaptığı; kadınların el işi ve sanat faaliyetlerinde bulundukları, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği'nde alır...
Zira...
Amacı, o kadınlarla birebir görüşerek...
Kayıt altına alacağı mülakatlar yapmaktır...
***
Kendine...
Çalışmalarını, rahatça sürdürebileceği bir ev de kiralayan Sumru, elindeki ses kayıt cihazıyla; bir binanın duvarındaki "Umut, zaferden daha değerlidir..." yazısının da süslediği, Diyarbakır sokaklarında dolanmaktadır...
***
Sumru'nun, bu gezintileri esnasında Özcan Alper...
12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinin simgesel işkence mekanlarından biri olan Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu, gözlerimize sokmayı da ihmal etmez...
***
Derken...
Sumru, numarasını Helin'den aldığı sokaklarda korsan DVD satan Ahmet'i (Durukan Ordu), telefonuyla arar...
Ve...
Faili meçhul yakınlarıyla yapmış olduğu video kayıtlar hakkında, kendisiyle görüşmek istediğini söyler...
***
Buluşarak...
Yudumladıkları çaylar eşliğinde konuştuklarında, o kayıtları eş dost arkadaşa dağıttığı anlaşılan Ahmet; bulabildiklerini geri aldığında, bu kez Sumru'ya da verebilecektir...
***
Ardından da...
Televizyondaki bir sahnesi aracılığıyla...
Yunanlı usta sinemacı Theodoros Angelopoulos'un "To vlemma tou Odyssea / Ulysses' Gaze" (1995) filmine, sökülmüş Lenin heykeli içeren bir saygı duruşu da yapılır...
***
Bir sonraki gün...
Sumru ile Ahmet birlikte...
Şehrin merkezindeki kütüphanenin üst katındaki; içinde pek çok ses ve görüntü kayıt kasetlerinin, dağınık halde bulunduğu Musa Anter Görsel ve İşitsel Hafıza Merkezi'ne gider...
Ve...
Hemencecik göz atmaya da başlarlar...
***
Çok geçmez...
Sumru'nun yolu, "Surp Giragos Ermeni Kilisesi"nin bekçisi Ermeni Antranik Dayı (Sarkis Seropyan) ile de kesişir...
Dakika 40...
Her birinin kapsamlı birer yorumunu, yine bu mecrada paylaştığımız Pablo Larraín'in "Şili Üçlemesi" lezzetindeki...
Irkçı tiplerin asabını ziyadesiyle bozacak olan filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; görüntü yönetmeni Feza Çaldıran'ın nefes kesen görüntülerinin süslemeye devam edeceği, 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,