Hesabım
    Gelecek Uzun Sürer
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Gelecek Uzun Sürer
    Yazar: Kaan Karsan

    2008'de, sinema çevrelerinin pek de tanımadığı Artvin'li genç bir yönetmen, tüm zamanların en iyi ilk filmlerinden biri olarak kabul gören Sonbahar (Herbst) ile çıkageldiğinde, bu toprakların anlatacağı ve anlatılması lazım gelen birçok öyküye sahip olduğuna bir kez daha ikna olmuştuk. Politik sinemamızın taze bir başyapıtı olarak akıllara kazanan "Sonbahar"dan sonra Özcan Alper'e ve onun sinemasına karşı duyulan beklentiler katlanarak arttı ve en sonunda "Gelecek Uzun Sürer" ile beklenen vakit geldi.

    18. Altın Koza Film Festivali'nin kapanış töreninde yaptığı konuşmayla hem cesur hem de entelektüel kimliğini bir kez daha gözler önüne seren Özcan Alper, "Gelecek Uzun Sürer"de alışılageldik sinema kalıplarından uzakta seyreden, biraz deneysel, biraz didaktik, biraz belgesel ve biraz da kurmaca bir eserle karşımıza çıkıyor. Müzik araştırmaları yapan Sumru'nun ağıtlar üzerine yaptığı tez çalışması için yola çıkması ve yolda tanıştığı insanlarla ilişkileri, yol filmi atmosferiyle işleniyor. Sumru'nun içinde sakladığı acılar da, tanıştığı insanların acılarıyla beraber yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve Türkiye'nin kısa ve acılı tarihi sinemamızda görmeye hiç alışık olmadığımız bir sanatçı cesaretiyle belirginleşmeye başlıyor.

    Özcan Alper'in kısa aralıklarla kısır döngülerin bataklığına saplanıp kalan ve genel bağlamda sürekli bir şeylerden ve birilerinden çekinen sinemamız için ne kadar önemli bir sanatçı olduğu ortada. Birkaç sene önce "Açlık (Hunger)" filmini onun sayesinde vizyonda izlemiş olmamız bile, kendisinin sanatçı duyarlılığını açığa vuran cinsten. Zaten "Gelecek Uzun Sürer" de, birçok kişinin yapmaya hiçbir koşulda cesaret edemeyeceği bir sinema eseri sunuyor bize. Yüzleşmekten kaçındığımız, paspas altına süpürdüğümüz, görünce başımızı başka yöne çevirdiğimiz meseleler, karanlık bir salonda yüzümüze çarpıyorlar adeta. Özcan Alper, güneydoğu topraklarımızı elindeki kürekle kazarken, aslında son derece insancıl bir beklenti içerisinde. Bu beklentinin adı da "adalet".

    Özcan Alper'in sinemaya hakim ve yetkin anlatım dili, riskli yollara sapmasına karşın tutarlılığını koruyor; ancak yine de filmin yer yer tempo sorunları yaşadığını söylemek gerek. Bazen kurmaca kalıplarından yabancılaştırıcı biçimde uzaklaşan filmin belgeselvari tavrı, bazı izleyenleri itebilir. Filmin kendine özgü rahatsız ediciliği ise, filmin yergi hanesinden çok övgü hanesinde bana kalırsa. Zira eminim ki geride kalıcı bir şeyler bırakmak isteyen Özcan Alper'in öncelikli amaçlarından biri de, izleyeni rahatsız etmek ve bu filmi seyredilmiş bir filmden öte arada sırada hatırlanacak, kalıcı bir anı haline getirmekti. Zaten, insanoğlu olarak tarih boyunca tecrübe ettiğimiz kadarıyla, düşünsel devrimler, yıkılan tabular düzen için her zaman için rahatsız edicidir.

    Durukan Ordu'nun Altın Koza'lı oyunculuğu ile Gaye Gürsel'in filmin ruhuna çok şey katan performansı ve naifliği oyunculuk kompozisyonlarının üst düzey olmasını sağlamış. Zaten bir filmde karakterler iyi çizilmişse ve sizi kendilerine inandırabilirlerse, söylediklerine de inandırabilirler. Bu da kimi ağızlarda gereksiz bir lirizm gösterisine dönüşebilecek olan diyaloglar "Gelecek Uzun Sürer"e çok şey katıyor. Görüntüleri de tıpkı "Sonbahar"da da olduğu gibi Feza Çaldıran'a emanet eden Özcan Alper, Çaldıran'ın müthiş yardımlarıyla filmini bir sinematografi başarısına da çevirmeyi başarıyor. Feza Çaldıran'ın hem kasvetli hem hafif görüntü yönetimi, filmin hissettirmeye çalıştığı tüm insancıl duyguların dili oluyor.

    Filmi "Sonbahar" ile karşılaştırmak veya "Gelecek Uzun Sürer"in içerisinde "Sonbahar" aramak bir sinemaseverin bu filmle ilgili yapacağı en büyük hatalardan biri olacaktır zannımca. Zira Alper'in filminin içerisinde, her zaman devam edeceğini düşündüğüm sanatçı tutarlılığıyla birlikte bambaşka bir hikaye ve bambaşka bir sinema var. Sonbahar'a oranla daha geniş, cesur ve biraz da öfkeli bir tavırla çekilmiş olan "Gelecek Uzun Sürer" kesinlikle farklı beklentilerle, çok fazla ciddiye alınarak izlenmeli.

    Sonuç olarak karşımıza ilk filmiyle sinemaya özenilecek bir ilk adım atan Özcan Alper, daha sert bir dille, oldukça iyi bir ikinci film çekiyor. Politikayı, kendi karakterleriyle dramatize etmeyi samimi bir şekilde gerçekleştiren yönetmen, kesinlikle sinemamızın büyük bir ihtiyacını karşılayabilecek, boşluğumuzu doldurabilecek bir yönetmen."Sanatçı toplumun aynasıdır" önermesiyle beraber, "sanatçı toplumun karşısındaki aynadır" ifadesini bu kadar net sunabildiği için bile, kendisine bir teşekkür, sinemasına da hak ettiği ilgiyi borçluyuz. Bu ülkeye ise bunlardan çok daha fazlasını...

    kaankarsan@gmail.com twitter.com/kkarsan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top