Hesabım
    İstanbul
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    İstanbul
    Yazar: Banu Bozdemir

    Antalya'da izlediğim, yapımcıları ve yönetmeni Türk olsaydı belki de ulusal yarışmanın sonuçlarını değiştirme gücü olabilecek filmlerden biri İstanbul. Ulusal yarışmaya dahil olamadığı için şansını uluslararası yarışmada denedi. Naif ve iddiasız aslında ama filmin birkaç dikkat çekici yanı var. Öncelikle başrolünde Yavuz Bingöl var. Oyunculuğa gittikçe ısınan Bingöl ağzında yanık türküsüyle inşaat işçisi Halil'i de güzel canlandırıyor. Karşısındaki oyuncu ise 90'lı yılların yıldızı (Hollandalı) Johanna ter Steege. Kendisi Macar yönetmen Istvan Szabo'nun oyuncusu olarak adını duyurdu ve yönetmenin Tatlı Emma, Sevgili Böbe ve Venüs'le Buluşma gibi filmlerinde rol aldı.

    Macar sinemasına düşkünlüğünü göstermek için yine bir Macar yönetmenin Ferenc Török'in İstanbul'unda yer alıyor Steege. Onu Katalin olarak ülkemiz topraklarına getiren İstanbul, tam bir kesişme ve buluşma filmi. Yönetmenin hayatından kesitler taşıdığını da ekleyelim hemen. Zira Török'ün annesinin yolu da boşandıktan sonra İstanbul'a düşmüş. Filmdeki gibi yağız bir inşaat ustasına rastlamış mı onu bilmiyoruz ama Török'ü bu esinlenmeye sevk edenin bir acı ve hüzün hikayesi olduğu kesin.

    Tabii benim yıllardır hayretler içinde baktığım bir konuyu ele alıyor olması da ilginç! Konu bir aldatmayla şekilleniyor. Kocasını kendisini aldattığını öğrenen Katalin soluğu hızla İstanbul'da alıyor. Bu yollar kat ettiren dayanamama hali inandırıcılık açısından herkese göre değişir, bizler daha yerleşik kültür olduğumuz için bu aldatma mevzusunun yaralarını ülke sınırlarında hallederiz genelde! Katalin'in uzaklaşmak için İstanbul'u tercih etmesi doğru yolda olduğumuzu gösteriyor yine de... Katalin yollarda öldürülen Picca Bacca gibi kendisini kamyon şoförlerinin vicdanına teslim ediyor, neyse ki yönetmen kötü niyetli değil. Kamyon şoförü babacan bir amca! Tabii yabancıların bu kadar saf ve iyi niyetli yaklaşımlarına da karşıyım. Bu kadar rahat olmaya gerek yok!

    Yıllarca güzel güzel yabancı kızların yanında (özellikle de tatil beldelerinde) gördüğüm kara kuru Türk erkeğinin gizemini merak edip durmuşumdur. O kızların görüp de bizim göremediğimiz ne olabilir bu erkeklerde diye. Tam düşünmeyi bırakmıştım ki 'pat!' diye bu film çıktı karşıma. Yavuz Bingöl'ün canlandırdığı Halil karakterinin hiçbir falsosu yok, hatta gel gör ki o katılıksız bir taşralı. Katalin'e ihtiyaç duyguyu ilgiyi, sevgi ve hazzı veren adama dönüşmesi de bir hayli güzel tabii. Sahiplenme, onu koca şehirde yalnız bırakmama hali, birçok Avrupa ülkesinde işlemeyen bir değer. Török'ün hikayesini İstanbul'a ve aynı zamanda bu insani duyguya bağlaması ve bizim gibi yorumlaması takdire şayan doğrusu. Aynı şeyi Theroun Patterson'ın yönettiği Bahtı Kara'da hissetmiştim. Türk halkının doğalını, esprisi ve dramıyla tam olarak yakalamıştı. Tabii bunda Patterson'ın bir süredir İstanbul'da yaşıyor olması da etkili.

    Yavuz Bingöl ve Sonbahar (Herbst)'ın yapımcısı olan Serkan Acar'ın da ortak yapımcı olarak dahil olduğu film İstanbul sokaklarını arşınlarken, geçmişten günümüze kadar yapılmış ve İstanbul'a adamış olan filmleri de akla getiriyor. Ve bunu işin içine komedi katmasına rağmen karikatürize etmeden yapıyor ve naif anlatımıyla farklı ve güzel bir seyirlik sunuyor. Ama her film gibi bir gizem barındırıyor ve ‘Bir İstanbul Masalı' hikayesi bir yerlerde kırılıyor!

    (banubozdemir@gmailcom)

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top