En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ersan_Kaan
8 değerlendirmeler
Takip Et!
2,0
18 Mayıs 2020 tarihinde eklendi
"Sıkıcı Fransız filmleri"nde bugün :) Minimalist Fransız sineması buysa teşekkürler kalsın. Claudel gibi bir ismi, Rodin'in baş ilhamını al, hikayesini sadece en acı çektiği akıl hastanesiyle sınırlandır, durağan, uzun, teatral ve kasvetli sahnelerle hayal gücümüzü de öldür. Binoche harika da, Claudel böyle mi anlatılır? Bu filme 2 yıldızdan fazla veren arkadaşları o sıkıcı hayatları ile başa başa bırakmak gerek :)
“Şansa bakın, Camille Claudel´in hastaneye yatırılışı ile ilgili bir kitap okuyordum ki bunu Juliette ile aynı yaştayken yaşadığını öğrendim. Beynimde bir şimşek çaktı ve ‘işte bu!’ dedim. Hayatı hakkında, hastaneye yatırılışı hakkında tıbbi kayıtlar hariç hiçbir şey bilmemek hoşuma gitti. Elimde hiçbir şey olmaksızın bir senaryo yazmak da öyle.” diyor Bruno Dumont, tarihin en başarılı ve yaşamı en hüzünlü kadınlarından birini anlattığı son eserinin hayata geçirilişi hakkında. Daha önce Isabelle Adjani’nin beyazperdede hayat verdiği ünlü heykeltıraş Claudel, bu sefer yaşayan en büyük aktrislerden Juliette Binoche’un bedeninde hayat buluyor. Dumont’un eseri, Claudel’in Rodin tarafından terk edildikten sonra şizofreni ve paranoya belirtileri göstermesinin ardından bir akıl hastanesine yatırılmasının ertesinde küçük bir zaman dilimini anlatıyor. Sanat tarihinin en çok konuşulan ve üzerinde henüz bir haklılık-haksızlık konsensüsüne ulaşılmayan Rodin-Claudel aşkının, sanatın yönünü ne derece değiştirdiğini bilen herkes Claudel’in acı ve hüzünle yoğrulmuş 30 senelik akıl hastanesi öyküsünü de bilir.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.