En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
demre79
Takipçi
1 değerlendirme
Takip Et!
4,0
24 Kasım 2013 tarihinde eklendi
Filmi tavsiye ederim fakat ilk filmdeki tarzdan daha uzak, oldukça farklı, güzel ve ilgi çekici bir film. Film, siyasi ve politika yönünden güçlü, dram ve gerilim vede dengelenmiş aksiyon sahneleriyle de seyircinin ilgisini canlı tutan sürükleyici ve hatta şimdiden serinin 3. filmini bekleyenlerdenim eminim ki sizlerde izledikten sonra aynı kanıda olacaksınız. Bence V For Vandeta dan sonra bir başka fenomen daha doğuyor.
Öncelikle bu film ilk filmden kat ve kat üstündü. Gerçi her filmde olduğu gibi bu filminde eksileri ve artıları var. Eksileri: İlk filmdeki gibi Katniss yine alev saçan elbiseler giyer (gerçi onun lakabı olsa ve kitapta da böyle gözükse de insan biraz sıkılıyor), arena sekanslarının kısa tutulması (biraz uzatılsa iyi olabilirdi), arenada hep Katniss böyle söyledi, onu yapalım mantığı ve bir konudan başka bir konuya hızlıca geçiş yapmak. Artıları: Hep birlikte olup başkana karşı gelmek, arenada dövüş sahneleri fazla olmasa da ilk filmdeki gibi vahşetli değil, filmin çoğunun kitabın aynısı olup ilk filmdeki gibi geçiştirmemek, yönetmenin kamera sallamayışı (küçük bir ayrıntı), oyunculukların da gayet yerinde olması...
Sonuç olarak bu filmi size tavsiye ederim ana ilk film tarzında olduğunu zannetmeyin, oldukça farklı, güzel ve ilgi çekici bir film sizleri bekliyor. Kaçırmayın derim. 4/5
Merhaba arkadaşlar bu benim ilk yazım o yüzden yapabilmem mümkün olan yanlışlardan dolayı sizden özür dileyerek başlı konumuz "The Hunger Games".Filmden henüz cıkmama ragmen bu yazıyı yazmama hatta bu yazıları devam ettırmeme sebeb olacak film. Aslında böyle çok buyuttugume bakmayın yani bardağı taşıran damla diyelim. Peki hazırsanız sanırım anlatabilirim. Filmin orjinal adı "The Hunger Games" Türkçeye çevirilişi harbiden hoş.Ama neden hunger game denmiş hala anlamış degilim . Acaba mıntıkalardaki insanların aç olması ile mi alakalı bilmiyorum ama sefalette oldukları kesin. Adını cokca duymus olmama ragmen klasik fantastık-genclık romanı sandığım için okumamakta direndim . Tabiki bunda okuyan insanların kişilik ve tarzları etkiliydi . Kısacası Twilight serisi gibi basit bir seri bekliyordum.O yuzden ilk filmi bir beklentim olmadan vakit geçirmek için izledim . İlk film sanırım tüm olayların hazırlayıcısı oldugundan mıdır nedir beni derinden sarstı diyemem hatta sarstı diyemem . Ama basit bi ölüm kalım savasının bu şekilde The Hunger Game olarak süslenmiş olması gercekten hoş. Spoiler vermek istemiyorum o yüzden içerikle ilgili bilgileri atlayarak anlatacagım; filmin içerisinde ne olacak gercekten basit olarak anlasılıyor beni de sarsan bu oldu. Aslında bu seriye devam etme kararımı Jennifer Lawrence e borcluyum sanırım ona olan hayranlıgım bu filme itti film cıkar cıkmaz izledim ve ilk filmden sonra gercekten fıkırlerım degıstı.Basit bir fantastık filmden farklı olarak gizli demeyeyim de ipuclarının iyi takip edilmesi ten begendım . Efektler ortam ve sizi sasırtacak bircok sey mevcut . Tabiki bu filmi guzel bir ortamda izleyin yani muhtemelen bu yazıyı daha sonra yayınlayacagım ama umarım filmi sinemada izlersiniz. Neyse artık toparlamam gerek. Ve diyorum ki Cathing Fire gercekten bir hikayenın tam gelişme paragrafı.Bu yuzden suan son fılmde ne olacak merakla beklıyorum ve bu merakım yuzunden sanırım en kısa surede kitabını okuyacagım .Gercekten izlenmeye deger "John Carter" dan sonra izledigim güzel bir fantastik bana kalırsa daha derin ipucları. beklemeyin ve derhal bu seriyi izleyin . Saglıcakla . Vesselam...
Başta senaryo olmak üzere oyunculuktan yönetmen ekibine, dramatik sahnelerden aksiyon sahnelerine kadar Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak ilkinden çok daha iyi bir devam filmi olduğunu belli ediyor. Kitapları okumamış olsam da filmlerden anlaşıldığı kadar Suzanne Collins ikinci kitaba çok daha fazla önem vermiş. Bunun yanında güvenilmez bir yönetmen diyebileceğimiz Gary Ross'un bir nevi kurbanı olan Açlık Oyunları'nın devam filminde koltuğu Francis Lawrence'ın devralması kanımca filmdeki en zekice değişiklik ve en önemli gelişme.
Francis Lawrence akıllı bir yönetmen olduğu için aşk, mizah, aksiyon, gerilim ve korkunun harikulade bir şekilde dengelendiği ve en önemlisi eleştirel bir yaklaşım sergileyen, daha kuvvetli, etkileyici bir film yapmayı seçmiş. Bu sayede hem daha çok para kazanabilecek hem de daha çok beğenilecek bir film ortaya çıkmış.
Film, politik ve siyasi yönden güçlü olduğu gibi dram, gerilim ve mizah ile dengelenmiş aksiyon sahneleriyle de seyircinin ilgisini canlı tutmayı başarıyor. Özellikle filmin sürpriz sonuyla harika bir nokta konulan belli bir strateji içinde gelişen olaylar 146 dakika boyunca tempoyu pek düşürmeden devam ettiği için seyircinin gözünde filmin çekiciliğini arttırıyor. Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak, serinin hayranları için mükemmel bir film olmayı başarıyor. Hatta ilk filmi beğenmeyenlerin bile bu filmi izledikten sonra üçüncü filmi sabırsızlıkla bekleyeceklerini düşünüyorum. Zira üçüncü film de Francis Lawrence tarafından yönetilir ve yine bu filmin özelliklerine sahip bir 'son halka' hazırlanırsa kanımca ilk filmin ergen tavrının kolayca unutulacağı güçlü bir üçleme ortaya çıkar. 8,6/10 -Yazının tamamını okumak için siteme göz atabilirsiniz.
Uyarlandığı kitaba göre oldukça hızlı bir başlangıç yapan ve inişlere izin vermeksizin seyir zevkini finale kadar yükselten bir tempoyla devam eden Ateşi Yakalamak, sinemada Açlık Oyunları algısını Francis Lawrence’ın ellerinde çok daha farklı bir boyuta taşıyor. İlk filme göre çok daha profesyonel bir ekiple çalışıldığı ve oyuncuların da karakterleriyle daha sıkı bütünleştikleri rahatlıkla hissediliyor. Danny Boyle’un Slumdog Millionaire ve 127 Hours filmlerinde kendini kanıtlamış olan Simon Beaufoy ile aslında bilim kurgu türündeki ilk denemesi olan Oblivion’da sınıfta kalan Michael Arndt tarafından kaleme alınan senaryo, kitabın yazarı Collins’e hikaye öyle değil böyle yazılır dercesine iddialı bir işe imza atıyorlar. Elbette filmin öyküsünün tartışmaya açık noktaları var. Misal tüm yaşananların Katniss’in etrafında döndüğü hissi azalırken karakterin özellikle aşk hayatına yapılan vurgular dikkat çekiyor. Aslında Collins’in okuyucuları çileden çıkaran Katniss-kararsızlığını yansıtmak için dozunda adımlar atıldığı kabul edilmesi gereken bir durum olsa da az çok hissedilen distopik bir yapımı sansasyonel bir aşk öyküsü olarak sunma girişimi çok da tatmin edici durmuyor. Öte yandan yönetmenin ele aldığı bu hikayeyi kendince şekillendirerek işlemesi ve anlatımı aksi bir duruma işaret ediyor. Seyircinin kafasında soru işareti bırakmadan, kaotik olaylar silsilesini kopukluklara izin vermeksizin tamamlayan Lawrence, daha şiddetli ve politik imgelerin ön plana çıkacağı devam filmleri için de beklentiyi arttırmış oluyor. Alaycı Kuş, Collins’in üçlemedeki en üstünkörü işiydi ve öyle gözüküyor ki iki parça halinde uyarlanacak olan filmler seyirciyi kitaplara göre çok daha fazla tatmin edebilir.
Açlık Oyunları serisinin bir sene boyunca merakla beklediğimiz ikinci sürümü olan Ateşi Yakalamak için kıvamı tutturmuş demek mümkün. Tüm ögeleri birbirini tamamlayan film, türler arası gezinen benzer yapımlar göz önünde bulundurulduğunda rahatlıkla bir bütün olarak değerlendirilebilir. Elbette bunda en büyük katkıyı yönetmen Francis Lawrence yapıyor. Ellerinde yeniden şekillendirdiği seriye tatmin edici bir soluk kazandırmakla kalmıyor, çerezlik olarak değerlendirilebilecek bir film kültünü de bu ithamdan kurtarıcı hamleyi yapıyor. Bize de Julianne Moore ile zenginleşecek yeni filmleri, yani 2014 ve 2015′i beklemek düşüyor.
Çok güzel bir ıca kitapları bir başyapı filmin Oyuncuları sayesinde rekor kıracağına inanıın ve filmin bağımlısıyım.Çoğu kişinin de böyle olduğuna inanıyorum çünkü herkes bu filmden bahsediyor.Kısacası bu filmin tüm Dünya'da fenomen haline geleceğine inanıyorum...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.