Şalteri kapatın, bu şaheserle eğlenmeye bakın!
Yazar: Oktay Ege KozakTransformers veya Battleship gibi yüksek bütçeli bilim-kurgu aksiyonları tembel ve mantıksız olmakla suçlayıp bu filmlerin seyirciyi aşağılayarak kolay yoldan para koparmaya uğraştığını yazdığımda, hayranları her zaman ‘Ne diye bu kadar düşünüyorsun, inceleyip üzerine gidiyorsun kardeşim? Bu filmler boş eğlencelik, beyninin 'off' tuşuna basacaksın, salona gireceksin, iki saatliğine dertlerini unutacaksın’ gibi yorumlarda bulunur.
Fakat bence her tür film, ‘boş eğlencelik’ olsun olmasın, belli bir kaliteye sahip olabilir ve sırf "eğlencelik olması gerekiyor, olabildiğince büyük çapta genel seyirciyi çekmesi lazım" diye aptallaşmak, seyircisinin zekasını aşağılamak zorunda değil. Galaksinin Koruyucuları’nın eski usül bir uzay macerası blockbuster yaratmaktan, her karesinde seyircisini eğlendirmekten başka bir amacı yok, fakat bu amacına mükemmel birer ustalık ve yaratıcılık ile ulaşıyor.
Yazar/yönetmen James Gunn, tür sinemasını en ince detaylarına kadar bilen ve aktaran, fakat aynı zamanda klişelerini altüst etmekten haz alan bir sinemacı. Son filmi Super’de Gunn, normal bir vatandaşın birden bir süper kahramana dönüşmesinin gerçek hayatta oluşacak vahşetini tipik bir süper kahraman filmi hikaye yapısına oturturuyordu. Gerçek yaşam ve sinematik fantezi arasında mükemmel bir denge yakalayan Gunn, aynı tonu yakalamaya uğraşıp başarısız olan Kick-Ass’e ders veriyordu adeta.
Galaksinin Koruyucuları ile Super’in yüz katı bir bütçe ile çalışan Gunn, Marvel evreninin gereksinimlerini anlayıp aynı zamanda kendine öz stilinden ödün vermeyerek klasik uzay macerası şablonuna benzeri zor görülen birer orjinallik ve enerji katıyor. Film, yüzeyde Yıldız Savaşları stili, renkli özel efektler, yaratıcı uzaylı yaratıklar ve heyecanlı uzay gemisi savaş sahneleri ile dolu bir uzay fantezisi yaratmakta gayet başarılı oluyor.
Açıkçası filmin teknik başarısını ilginç karakterler, yaratıcı diyaloglar ve usta bir senaryo ile desteklemesi hayal kırıklığı yaratan Yıldız Savaşları prequel'larından bu tarz bir yetenek beklediğimizi düşündürdü. Aslında Jedi’ların yokluğunu umursamazsanız ve Yıldız Savaşları’nda hiç bir zaman kabul edilmeyecek bir kaç küfürü duymazlıktan gelirseniz hak ettiğimiz prequelları sonunda bu film ile izlediğimize kendimizi inandırmak zor olmayacaktır.
Yüzeyde türün gereksinimlerini mükemmel bir biçimde yerine getiren Gunn, bu noktadan sonra kendine öz espri anlayışını ve stilini de muazzam bir denge ile serpiştiriyor filme. Seyircinin bir süre yanlış filme girdiklerini bile zannedebilecekleri, türü akılda tuttuğumuzda beklenmedik ciddilikte bir drama sahnesi ile açılıyor film. Hikayenin kendini beğenmiş insan ana karakteri Peter Quill’in (Chris Pratt) çocukluğundaki bir trajediyi gösteren açılış sahnesi, türün limitlerini test etmek bakımından ilk X-Men filminin beklenmedik Auschwitz açılışını hatırlattı.
Hikayenin açılışındaki trajik olaydan sonra çocuk yaşında uzaylılar tarafından kaçırılan Quill, 20 yıl sonra galaksiler arası usta bir hırsız olmuştur ve esrarengiz bir küreyi çalar. Galaksiyi yok etmeyi amaçlayan kötü uzaylı Ronan’ın (Lee Pace) bu küreye ihtiyacı vardır ve küre hakkında kendine ait planları olan kızı Gamora’yı (Zoe Saldana) Quill’i bulmakla görevlendirir.
Napolyon kompleksli konuşan rakun Rocket (Bradley Cooper) ve kendi vücudunu yenileyebilen, kelime bilgisi ‘Benim adım Groot’ ile sınırlı olan yaşayan ağaç Groot’tan (Vin Diesel) kurulu suçlu avcıları da Quill’in peşinden gidince bütün grup kendisini galaktik bir hapiste bulur. Hapisten Ronan’dan intikam almaya ant içmiş kaslı uzaylı Drax’in (Dave Bautista) yardımı ile kaçan grup, bencilliklerini bir kenara atıp galaksiyi kurtaracak mıdır?
Sırf özel efektlerin etkileyiciliğine dayanarak karakter bakımından basitçe bilim-kurgu/uzay macerası arketipleri yaratabilirdi Gunn. Bunun yerine Galaksinin Koruyucuları’nı oluşturan beş ana karakterin her biri orjinal birer sese ve hikayeye sahip.
Drax’in metaforun ne olduğunu bilmemesi filmin en komik diyaloglarını yaratıyor. Yüzeyde safi komedi karakteri olsun diye yaratılmış izlenimi veren Rocket’ın psikolojisini inceleyen derin bir sahne bile var filmde. İşin sonunda çoğunlukla mimiklerle yaratılan bir CGI ağacın bile seyirci tarafından bu kadar sempati görmesi olağanüstü bir yaratıcık gösteriyor.
Filmin 80'lerin Hollywood çocuk filmlerini hatırlatan küfürbaz ve rahat tonu hiç bir an ukala bir meta parodiye dönüşmüyor. Türün klişelerini bilen Gunn, bu klişeleri kullanmaktan kaçınmazken kendini o kadar da ciddiye almayarak gerçek anlamda bir eğlencelik yaratıyor. Filmin en stilize anlarında bile kendine ait bir espritüelliği var. Karakterlerin bir takım olarak ilk defa göründüğü karizma yavaş çekimde bile birinin esnediğini görebilirsiniz. Tyler Bates’in etkileyici müziğine komplimanda bulunan, hikayeye organik bir biçimde oturtulan 70'ler ve 80'ler pop şarkıları da hoş ve türe göre orijinal bir sürpriz sunuyor.
Galaksinin Koruyucuları, türün en tipik anlarında bile yaratıcılığı elden bırakmıyor. Kocaman kötü uzay gemisinin iyi adamlarla dolu küçük uzay gemilerine karşı savaştığı tipik üçüncü perdesi bile küçük gemilerin kocaman bir ağ yaratması gibi ilginç görselliklerle destekleniyor. Galaksinin Koruyucuları, işte tam Transformers vs. savunucularının söylediği gibi beyninizi kapatıp eğlenmeye bakacağınız bir modern bilim-kurgu/uzay macerası şaheseri. Türün hayranlarına ısrarla tavsiye edilir.