Gerçek hikaye, klişe polisiye...
Yazar: Melis ZararsızÜlkemizde bu hafta vizyona giren filmler arasında Wolverine’den sonra en çok Karanlık Cinayetler/Frozen Ground dikkat çekiyor. İki sebebi var bunun, birincisi filmin başrollerinde John Cusack ve Nicolas Cage gibi deneyimli ve popüler iki oyuncunun yer alması, ikincisi de filmin gerçek bir hikayeden yola çıkan bir film olması şüphesiz.
80’li yıllarda Alaska’da yaşanan gerçek bir olayı senaryolaştırıp filmleştiren Scott Walker‘ın ilk uzun metraj film denemesi bu. Robert Hansen isimli seri katil, 17-40 yaş arası 20 küsur kadına tecavüz ettikten sonra onları av tüfeğiyle vurarak öldürüyor. Polis ise birkaç ceset bulsa da kesin deliller elde edemiyor. Hansen’ın elinden kurtulmayı başaran bir genç kadın ise o dönem bu işin başına yeni getirilmiş ve aslında emekliliğinden önceki son işi olan polis memuruna (Nicolas Cage) yaşadıklarını anlatınca katilin kim olduğu açığa çıkıyor. Fakat evli, çocuklu ve toplum içinde gayet prestijli, sevilen sayılan biri olan Robert Hansen’ı yetersiz delille suçlamak istemiyorlar. Kahraman polis ise kendi hayatını ve ailesini dahi riske atarak var gücüyle bu adamın suçlu olduğunu kanıtlamak için uğraşıyor ve sonunda başarıyor da…
Filmin konusu da, gerçek hikaye de aynen böyle işliyor. Filmde sapık seri katil olarak John Cusack karşımıza çıkıyor, bunu söyleyerek filmle ilgili bir sürprizi açığa çıkarmış değiliz zira film kimin kim, neyin ne olduğunu saklayan, sürprizli bir film değil.
Filmde teknik olarak beni rahatsız eden kamera hareketleri oldu. Hareketli, titreyen, sallanan, hızlı kamera hareketleri gerçekten can sıkıcı, gereksiz derecede fazla ve yorucuydu. Tabii ki yönetmen bunu düşünecek değil filmini çekerken ama özellikle filmi sinemada altyazısıyla takip etmek durumunda olanlar için büyük eziyet böyle çekimler. Hikayeyi yaşatmak, gerçek kılmak adına yapılan bir yöntem bu evet ama keşke arada, bazı gerekli sahnelerde kullanılsaymış, filmin neredeyse bütününde olmasaymış. Hikayenin Alaska’da geçiyor olması ise şüphesiz filme güzel görüntüler, etkileyici planlar olarak geri dönmüş. Oyunculuklar da sıkıntısız, özellikle katilden paçasını kurtarabilen genç kız rolünde Vanessa Hudgens, performansıyla filmde epey dikkat çekiyor.
Yaşanmış hikayeden yola çıkan filmlerde sanırım seyirci olarak artık biraz farklı hikayeler öğrenmek istiyoruz. Elbette yaşanan her hikaye kendine has ve önemlidir, aslında internette Alaska-1983- Robert Hansen gibi aramalar yaparsanız yaşanan gerçek olayla ilgili karşınıza çıkanlar daha çok ilginizi çekebilir, Hansen’ın neden böyle bir sapık katile dönüştüğüne dair izler bulabilirsiniz örneğin. Fakat sinemada bu konu çok fazla işlendi ve yeni bir şey söyleniyor değil. Bir sapık vardır, ortada cinayetler ve işkenceler vardır, bir polis genelde bu konuya çok fazla kafasını takar ve olaylar çözülür ya da nadiren çözülmez. Bu tarz filmlerde merak unsuru ya da ters köşeler varsa ilgi çekici olabilir ancak. Özellikle bu polisin de kendi hayatında hassas noktalar olur hep nedense, ya kızı vardır, ya birini kaybetmiştir... Nicolas Cage verdiği bir röportajda o polisle cidden tanıştığını ve neler yaşandığını birebir kendisinden dinlediğini anlatmıştı, dolayısıyla o polisin özel hayatının detayları gerçek mi yoksa yönetmenin senaryoya eklediği bir örgü mü bilmiyorum ama her halükarda izleyici için bir klişe! Nicolas Cage ve John Cusack’ı karşılıklı izlemeyeli çok oldu, polisiye de severim diyorsanız, belki tatmin edici olacaktır bu film.
twitter: blossomel
e-posta: blossomel[at]gmail.com