Hesabım
    Mama
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Mama

    Benim annem bir hayalet!

    Yazar: Fırat Ataç

    Ürkütücü masallar anlatmayı, kendi anlatmadığında ise anlatanlara arka çıkmayı seven Guillermo del Toro, yapımcılık macerasına eklediği yeni halka olan Mamá ile alışkanlıklarına devam ediyor. El verdiği Andres Muschietti'nin 2008'de çektiği iki buçuk dakikalık kısa film Mama'dan çok etkilenen del Toro, hayranlığını iş ortaklığına dönüştürmekte gecikmemiş. Beş sene hiç de yabana atılacak bir zaman zarfı olmamasına rağmen, iki buçuk dakikayı yüz dakikaya yaymak da pek kolay olmasa gerek.

    Kısa filmi izleyenler Andrés Muschietti'deki ışığı hemen farketmişlerdir. Neredeyse tamamı tek bir plandan oluşan kısa Mama, gerek yarattığı atmosfer gerek altı doldurulabilir hikayesiyle ilgi çekici bir deneyimdi. Filmi uzun metraja döndürme macerasının senaryo ayağında yine kardeşi Barbara Muschietti'yi yanına katan Andrés Muschietti, yüksek ihtimal del Toro isteğiyle Neil Cross ile tanışmak zorunda kalmış. Eee kısa filmi beğenmek, bir yapımcı için gözü kapalı güven anlamına gelmiyor tabii... Cross'un bir editör gibi çalıştığını tahmin etmek çok da zor değil.

    Muschiettiler, daha önce yarattıkları karakterler ve perili ev hikayesine fiziksel bir boyut ekleyerek uzun metraja alan açmaya karar vermiş. Cinnet halindeki bir babanın, eşini ve eşinin iş ortaklarını öldürdükten sonra iki kızını alıp kendini dağa taşa vurmasıyla açılıyor film. Orman içinde bulduğu bir kulübeyi gözüne kestiren baba, burada cinnetini tamama erdirmeye kararlı. O zihinsel durumda buna plan diyemesek de, olacaklar basit: Önce kızlarının kafalarına birer tane sıkmak, sonra da kendinin... Tam bu anda ortaya ruhani bir varlık çıkıp kızları kurtarıyor, babalarını pek umursamıyor. O günden sonra da iki kız kayıp statüsüne yerleşiyorlar.

    Peki bu kızların başka sevdicekleri, başka akrabaları yok mu? Gotik kız arkadaşı Annabel (her haliyle güzel Jessica Chastain) ile yaşayan amcaları (Nikolaj Coster-Waldau,) aradan geçen beş seneye rağmen kızlardan asla vazgeçmiyor. Vazgeçmemenin ödülünü aldığında ise gördükleri pek hoş değil. Kızlar vahşi yaşama ayak uydurmuş, fiziksel olarak değişmiş ve insan formatından (!) uzaklaşmış durumdalar. Daha da kötüsü doktorların hayal dünyası ve şizofreniye bağladığı ancak bu kayıp döneminde onlarla gerçekten ilgilenen bir ikinci anneleri var. Mama dedikleri bu varlık, onlarla birlikte amcalarının yanına yerleşmekten de pek utanç duymuyor.

    Mama, stile içerikten daha çok önem veren filmlere güzel bir örnek. Bazılarının biçimci diyip yok saydığı bu yaklaşım, korku filmleri için doğru bir tercih. Yine de film daha az ile hiç arasındaki büyük farkı anlamış görünüyor ve hikayeyi kabul edilebilir temellere oturtuyor. Kızların onları büyüten Mama'ya olan bağlılıkları gayet normal. Bu süreçte yaşanan, "Annabel'i kabullenme zorluğu" da katmanları arttırıyor. İlk etapta kızları üzerine yüklenmiş gereksiz bir sorumluluk olan Annabel'in anaç duygularının ortaya çıkması aceleye getirilmemiş. Tek problem kızlardan Victoria'nın uyum sürecinin biraz yavan durması.

    Gizemi çözme konusunda ciddi faydaları olan doktor karakterinin pozitif bilime olan sarsılmaz inancının darbeler alması alışıldık bir numara. Bu alışıldık numarayı irrite etmeyecek bir şekilde sunmayı başarabilmesi de Mama'nın bir diğer başarısı. Bütün ürkütücü olayların  Guillermo del Toro duyarlılığını gözler önüne seren masalsı bir tona bürünmesi harika bir sekansla nihayete erdiğinde, Mama'nın başarılı bir korku filmi olarak anılması için daha fazla ayrıntıya gerek kalmıyor.

    Andrés Muschietti'nin yönetmenliği bazı ilk film amatörlükleri dışında göz kamaştırıcı. Kısasını oluşturan sahneyi film içerisinde neredeyse birebir şekilde yeniden canlandıran yönetmen, kimi anlarda 'daha iyisi olamazdı' diyebileceğiniz 'jump moment'lar konusunda ise sınırı çizememiş. Bu anlar tamamen Mama'nın ani çıkışları üzerine kurulduğundan, filmin korku nesnesini fazlaca görmek gibi bir hataya yol açıyorlar. Takdir edersiniz ki gizemi azaltan en büyük problem de bu oluyor.

    2012'den sonra 2013'ün de onun senesi olacağına emin olduğumuz Jessica Chastain, alıştığımız kızıl saçlı güzellik duruşundan uzak, gotik bir karakteri canlandırmasına rağmen yine çok başarılı. Chastain'i her türde izledikten sonra bu sefer korkuyu denemesini görmek büyük bir zevk. Bu günlerde iyi oyuncu olan bir çığlık kraliçesine rastlamak çok zor. Haydi korku filmi hayranlarıyla elele, hep beraber kraliçeliğe Jessica!

    İlk filminde bolca korkutucu an, az sayıda orijinal olmayan fikirle işini layıkıyla yapan Muschietti, günümüz korku sinemasının bizi alıştırdığı 'boşa giden zaman' hissiyatını kesinlikle akla getirmeyen bir film çekmiş. İyi bir korku filmi, terörize edilmek ya da iğrençlik üzerine kurulmak zorunda değildir. Bu görüşü bizimle paylaştığı için kendisine bir kez daha teşekkürler.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top