Türk sinemasının korku filmleriyle arasının pek de iyi olduğu söylenemez. Cahil cesaretiyle girişilmiş bir iki denemeyi saymazsak 5-6 yıl öncesine kadar bir elin parmaklarından bile daha az yerli üretim korku filmi izleme imkanı bulabilmiştik. Bu yokluğa rağmen Türk sinema seyircisinin korku filmlerine karşı, video furyası sırasında zirve yapmış bir şekilde, yoğun bir ilgisi süregelmiştir.
Son yıllarda karşımıza çıkan pek çok örneğin bu açlığı doyurmak ya da hap yaparak para kazanmak adına sömürmek için yola çıktığı ortada... Sinemacılarımız şunu fark etti; korku filmleri düşük bütçeli ama seyirci garantisi olan işler... Neden çekmeyelim ki? Henüz bir Dario Argento ya da John Carpenter'ımız yok ama bu türe gerçekten meraklı ve daha iyisini çekmek için çaba veren bir iki ismi işaretlemiş durumdayım. Alper Mestçi bunlardan biri... İlk Musallat filmi ile hedefe çok yakın düşmüş bir ok fırlatmış ve tür adına epey umut vaadetmişti. Araya giren Kanal-İ-Zasyon faciasını saymazsak, kendisinin yetenekli ve takibe değer bir yönetmen olduğunu düşünüyorum.
Sahan Gökbakar'ı meşhur eden adam olarak da tanınan yönetmen, ilk filmde olduğu gibi Musallat 2: Lanet'te de Türkleri korkutanın ne olduğunu çok iyi bilerek yola çıkıyor. Bir Asya ve doğu topluluğu fertleri olarak kurt adamlar, vampirler fantastik olarak keyif verse de asıl korktuğumuz şeyin doğaüstü fenomenler ve özellikle de cinler olduğu çok açık. İnsanlara musallat olan cinler, ifritler ekmeği bundan sonra da yenecek bir korkutma figürü olarak karşımızda. Bu defa çocuk sahibi olamayan Anadolu köylüsü bir ailenin bu uğurda uğursuz bir büyücü kadından yardım istemesi ve sonrasında onların ve çocuklarının başlarına gelenler konu edilmiş... Birazdan yazacağım olumsuzluklardan önce dürüstçe itiraf edeyim, film şimdiye kadar izlediğim en iyi cin çarpma sahnelerine sahip. DVD'si çıkınca evde yalnız başına izlemekten ve ışıklar açık uyumaktansa, sinemada izleyin derim.
Hikaye doğru çıkış noktalarına sahip olsa da, senaryo, bu iyi çekilmiş, fena oynanmamış filmin yumuşak karnı. Gerçekten korkutan bir sürü sekansa sahip olan hikaye en başta söyleyeceğini finale saklayarak güya sürpriz yapıyor ama öylesine kolay tahmin edilir bir olay örgüsü var ki, bu çaba izlediğimiz ve keyif aldığımız bir filmden giderek sıkılma noktasına götürüyor bizi. Ayrıca kurgu da anlatılanları birbirine bağlamak konusunda çok başarılı değil. Abartılı müzik kullanımı ve Hasan Karacadağ filmlerini aratmayan bağırış çağırış, filme faydadan çok zarar veriyor. Cin figürü kendi başına ve sessizce korkuturken bu kadar çığlığa, çırpınışa ne gerek var? Bir kaç yıl önce izlediğim The Objective bu konuda gayet iyi bir örnek... Keşke Mestçi bu filmi görmüş ya da oradaki tarifleri kapmış olabilseydi. Ayrıca bazı özenti planları da anlamlandırmak mümkün değil. Bilirsiniz, korku filmlerinde objeler üzerinden detay çekimler yapılarak seyirci az sonra izleyeceği şiddete hazırlanır. Özellikle yeni yönetmenlerin çok sevdiği bir numaradır bu... Eğer kamera masada kanlı bir biftek parçasına zoom yapıyorsa, anlarsınız ki az sonra parçalanarak ölen birine rastlayacaksınız. Alper Mestçi bu numarayı hem yanlış anlamış hem de abartmış... Sürekli yemek göstererek vakit kaybediyor film; çilekli pasta yiyen kız, yumurta kıran anne, kemik yiyen köpek, tavuk yiyen kız arkadaş... Ardından gelen bir şey olsa anlayacağım ama... Şık görünmesine rağmen filmi yavaşlatmaktan başka işe yaramayan bir çaba.
Oyuncular kendilerine bir karakter yaratma imkanı tanımayan, daha çok olaylarla ilgilenen senaryo yüzünden çok önemli performanslar sergileyemiyor ama plastik efektler konusunda Dükkan-ül Hayal ekibinin profesyonel çabası alkışlanmaya ve izlenmeye değer.
Yine de yiğidi öldürelim hakkını yemeyelim. Alper Mestçi, türe meraklı seyirciye, daha yeni izlediğimiz Mühürlü Köşk gibi bir filmden çok daha ötesini vermeye çalışıyor ve bunu başarıyor. Türe gerçekten ilgili bir yönetmen olarak bir gün, gerçekten iyi bir senaryoya kavuştuğunda, çok başarılı işlere imza atacağı ortada ve kusurlarına rağmen Musallat 2 iyi çekilmiş, epey korkutucu anlara sahip ve bu yüzden de seyircinin seveceği bir film... Mestçi ve diğerleri sayesinde Türk korku sineması giderek daha başarılı örnekler verecektir, buna hiç şüphem yok.
Twitter: murattolga / murattolga@gmail.com