Sibirya’nın mafyası farklıdır!
Yazar: Atlantisten Gelen AdamNicolai Lilin'e ait bir roman noir’ın beyazperde’ye aktarımıyla karşı karşıyayız. Amerikan sinemasının gözde aktörü John Malkovich bu defa “Çizme” coğrafyasından bir suç filmine damgasını vuruyor. Filme geçmeden önce biraz esinlenilen roman hakkında bir kaç söz söylemekte fayda var. Eski Sovyet topraklarının gün yüzü görmemiş bahtsız ülkelerinden Moldovya ve gri iklimli Transdinyester “Sibirya Tipi Eğitim” için en uygun koşulları yaratıyor yaratıcısı Lilin’e. Zira “suç ve ceza” ya da “halkın adaletinin tecelli etmesi”, mafyöz ilişkiler ağının en karanlık ve kirli yollarla vuku bulması hiç şüphesiz ki İtalya’dan sonra en fazla Rusya’ya, daha çok da Sibiryalılar’a yakışacaktır.
Böylelikle dünyaya “Mafya” kavramını tanıtan İtalyan bakış açısının Kuzey sertliği ile harmanlandığı ve usta oyuncu Malkovich’in inandırıcı rol kabiliyetiyle ortaya “Sibirya Mafyası” gibi bir film çıkmış oluyor. Bu arada meraklıları için M.A.F.I.A kavramını da bir iki cümleyle açıklamak gerek. Başharflerine bir göz atacak olursak; (Morte Alla Francia İtalia Anela: Yaşasın İtalya, Fransa'ya ölüm) Mafia, ya da Mafya, Fransız devriminden ürken İtalyan gericilerinin geçmişte kurdukları teşkilatlardan, günümüzde yasadışı sağcı örgütlenmelere, paramiliter gruplara ve düzene sözde alternatif “kirli ilişkiler ağıyla beslenen” çıkarcı gruplara kadar uzanan illegal çetelar olarak tanımlanabilir.
Suç filmlerinde hala tartışılagelen bir etik sorunu tekrar anmakta bir beis görmüyorum; bu durum, Baba filminden bu yana tartışılagelen bir mesele. Gerek roman versiyonlarında gerekse de sinema aktarımlarında acaba “mafyacılık” özendiriliyor mu sorusu her daim insanların kafasını meşgul etmiştir bildiğiniz gibi. Çünkü bu tip filmlerin düştüğü tuzak sanki başka türlü olmazmış gibi bir bakış açısını taşıması ve mafya ile adalet kelimeleri arasında yanlış bir algı yaratımına hizmet etmesi olabilir. Tabii ki bizi ilgilendiren etik yanından ziyade filmin sinema lezzeti ama yine de kapitalizmin en kirli yüzü olan mafya tipi uygulamaların ideolojik karşılığını hatırlatan bu detayı da not düşmek istedim -Zira Coppola’nın Godfather’ının –I believe in America- repliğiyle başlaması bu konuda beni çok iyimser hissettirmiyor, bu filmde de ana karakterlerimiz Sibiryalığın birleştiriciliğine(!) ve reel sosyalizmin etkisizliğine iman ettikleri kuşkusuz, devlet için değil kendileri için kurşun sıkıyorlar.
Filmin yönetmeni Gabriele Salvatores, janr olarak Baba filminin Sibirya sosuna batırılmış, ancak İtalyan damarını da eksik etmemiş versiyonu sinemaseverlere sunuyor. Tabii Sibirya Mafyası da –romanın adı Sibirya Eğitimi ama sinematografik pazarlamada mafyanın daha albenisi yüksek bir tarif olduğu su götürmez- adeta “Sovyet Devrimini” yoksayan bir bakış açısıyla mafya kavramının Slav coğrafyasındaki karşılığını layığıyla yerine getirerek Rusya’daki yerel çeteciliği beyazperdeye yansıtmakta vasatın üstüne çıkan bir film.