“Oyunun sonunda yeniden doğan bir aktörün hikayesi”
Yazar: Burçin AygünBir oyuncunun en büyük korkulu rüyası nedir? Yeterince iyi olamamak? İstediği başarı merdivenlerini kariyeri sona ermeden tırmanamamak? Unutulup gitmek? Peki ya henüz eli ayağı tutarken onu “o” yapan yegane şeyi, oyunculuk kabiliyetini azar azar kaybetmek?
Dönüm Noktası işte tam da bu noktada devreye giren hikayesiyle, büyük bir aktörün ilerleyen yaşlarında birden bire en önemli parçasını, oyunculuk yeteneğini kaybetmesini ve neticesinde yaşadığı çöküşü paylaşıyor. Yavaş yavaş kendini belli etmeye başlayan unutkanlıklar, zaman ve mekan kaymaları, görülen hayaller ve gerçekliği kuşkulu tecrübeler. Bunların her biri kısacık bir süreç içerisinde hayatınıza “saldırı” haline geçerse neler olur?
Philip Roth gibi önemli bir yazarın aynı isimli eserinden uyarlanan Dönüm Noktası, başrolündeki efsane isim Al Pacino’nun da yardımıyla, sinema ve tiyatro dünyasına gönül vermiş kişileri tam da kalplerinden vuracak bir çalışma. Kendine has ince espiriler, üzerine düşünmeye sevk eden analizler ve belki de en mühimi izleyicisine sordurttuğu sorular. Bunların her biri Dönüm Noktası filmini değerli kılan öğeler.
Altmışlı yaşlarının sonuna merdiven dayayan, Broadway’in en gözde oyuncuları arasında yer alan Simon Axler (Al Pacino), her şeyin merkezine oturttuğu oyunculuk kariyerinde zor günler geçirmeye başlar. Hayatındaki neredeyse her bir parça birbirine girmeye, karışmaya başlamıştır. Hangi oyunu sahnelemektedir, dakikalardır sahnede şakıdığı replikler doğru oyundan mıdır yoksa bundan 10 yıl önce oynadığı bambaşka bir oyunun replikleri midir, seyirci durumu fark etmiş midir yoksa her şeyin sonu çoktan gelmiş midir?
Simon Axler bu sorular etrafında yavaş yavaş gerçeklikle “oyun”un birbirine girdiğini fark eder ve soluğu bir klinikte alır. Bir ayı aşkın bir süre tedavi görür, kendine isteği dahilinde olmadan bir başka “travmatik” dost edinir ve her şeyin sonunda taburcu olur. Simon bir şeyin farkındadır; hayatının amacı, varlığının tek sebebi olan oyunculuk yeteneği kendisini terk etmektedir ve artık yaşamanın pek de bir manası yoktur! Bu düşünceler etrafında uçuşurken karşısına geçmişten bir suret gelir, eski arkadaşının kızı, bebekliğini bildiği Pegeen (Greta Gerwig). Kendisine çocukluktan beri hastalıklı bir aşk besleyen Pegeen, Simon ile garip bir ilişkiye başlar. Gerçek ile hayalin birbirine girmeye başladığı bu günlerde yaşlı aktör için yaşamın tekrar bir anlamı vardır.
Oyunculuğu bir meslekten öte “var oluş” meselesi haline getiren Simon Axler, sıradan bir sohbet esnasında bile karşı tarafı bir aktör olarak analiz eden, hastaneye kaldırılırken “daha gerçekçi inlemek” için çabalayan bir enteresan bir karakter. Yaşamak için oynamak zorunda olan hüzünlü bir adam. Perdeye aksettirmesi zor olan bu kişiyi gerçek kılan isim ise Al Pacino gibi bir kült. Greta Gerwig ile karşılıklı olarak döktüren, o şaşkın ve yılmış ruhu ile oradan oraya yalpalayan Simon’ı “oynayan” Pacino, aslında bir bakıma da ilerleyen yaşı ile birlikte kariyerinin ilerleyen yıllarına dair küçük bir bakış atıyor. Romanın da büyük bir hayranı olan aktör seyircisini kendisi ile birlikte perdede kaybolmaya, son bir oyun için sahneye davet ediyor.
Dönüm Noktası filmi, nitelikli bir kara komedi ve dram örneği. Kontrastlardan doğan komedi, üzücü bir hayatın son demlerini ziyadesiyle başarılı bir şekilde analiz eden ve bunu olabildiğine samimi bir dille paylaşan güçlü bir hikaye. Al Pacino’nun kanatları üzerinde yükselen ve yer yer Birdman filmini de hatırlatan (roman Birdman’den yıllar önce yayımlanmıştı!) akışıyla kesinlikle seyri hak eden bir film.
burcinaygun@gmail.com