Hesabım
    Yarının Dünyası
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Yarının Dünyası

    Pazar sinemasını hatırlatan nostaljik film...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Yaşıtlarım ‘Pazar sabahı filmi’ yazdığım anda neden bahsettiğimi hemen anlayacaklardır. Çocukluğumda televizyonda sadece TRT varken Pazar sabahları çoğunlukla Disney’den gelen çocuk filmleri gösterilirdi. Bu filmlerin masum ve idealist yaklaşımları eski Disney filmleri ile büyümüş olan çoğumuzun içinde anında sıcacık nostaljik hisler oluşmasına sebep oluyor. Fakat küçük yaşta çocukların bile sinisizme kendilerini verdikleri modern zamanımızda eski Pazar sabahı filmlerinin maceraperest ve hayalperest şablonunu kocaman bütçeli bir özel efekt cümbüşüne uyarlayan bir film ne kadar ilgi çekecek, ne kadar ciddiye alınacak?

    Yarının Dünyası, tematik bakımdan geçen yılın bilim-kurgu şaheseri Yıldızlararası’nın çocuklar için çekilmiş bir versiyonunu hatırlatıyor. Yıldızlararası’nda olduğu gibi Yarının Dünyası’nın mesajı, yok olmakta olan dünyamızın sinisizm, bürokrasi, inkar ve tembellik yerine rüyaperestlik, yaratıcılık, bilim sevgisi ve ümit ile kurtarılabileceği. Disney’in orjinal Florida parkında kocaman parıltılı binalar ve uçan arabalar ile dolu ‘geleceği’ betimleyen aynı isimli popüler atraksiyonundan uyarlanmış olan Yarının Dünyası’nın eski usül içtenlikle dolu stilini anlayabilmek için ilk olarak yazar/yönetmen Brad Bird’ün sanatsal geçmişini incelemek lazım.

    Bird, animasyon dünyasının en kaliteli filmleri olan The Incredibles, Ratatuy, ve kişisel favorim The Iron Giant’ı yaratmış, endüstrisinin en saygıdeğer ve yaratıcı isimlerinden biri. Yarının Dünyası, içten bir macera hissine sahip olmasıyla kanımca en iyi Görevimiz Tehlike bölümü olan Ghost Protocol’dan sonra Bird’ün ikinci gerçek oyunculu filmi. Özellikle The Incredibles ve The Iron Giant’da 50li ve 60lı yılların B-tipi bilim-kurgu ve macera filmlerine olan aşkını belli eden Bird, aynı içtenliği Yarının Dünyası’nda eski Disney filmlerinin masum yaklaşımını modern efektlerle birleştirerek gösteriyor.

    Küresel ısınmanın ve binbir türlü değişik problemin dünyanın ve insanlığın geleceğini tehdit ettiği fakat insanlığın hazin kaderlerini değiştirmek için kıllarını kıpırdatmadığı bir dünyada, yani günümüzün dünyasında, geçiyor Yarının Dünyası. NASA’nın uzay programını yok etmesini durdurmak için planlanan bir roket yıkma projesini her gece sabote eden Casey (Britt Robertson), yakalandıktan sonra hapisten çıkarken kişisel eşyaları arasında esrarengiz bir düğme bulur. Bu düğmeye dokunduğu anda Casey, kendini yaratıcılık, yenilik, ve hayranlık dolu bir ütopyada bulur.

    Başka bir boyutta bulunan, Yarının Dünyası adı verilen bu ütopya, her ne kadar bizim geleceğimizi betimliyor olsa da, 60lı yılların parlak ve mutlu gelecek vizyonunu betimleyen harikülade bir retro havaya sahip. Işıldayan gökdelenler, uçan bir metro sistemi, ve en favorim, yerçekimi kurallarını zorlayan havuzlar gibi güzelliklerden oluşan bu dünya, Casey gibi bir idealist için biçilmiş kaftandır. Fakat ne yazık ki bu sihirli düğme Casey’e sadece bu dünyayı göstermektedir. Fiziksel bakımdan Casey halen kendi dünyasındadır. Casey’nin Yarının Dünyası’nda dolaşırken kendi dünyasının fiziksel sınırları ile uğraşması filmin en eğlenceli anlarını yaratıyor.

    Neyse ki bu dünya Casey için bir ilüzyon değildir. Yarının Dünyası’nı vahim bir kazadan kurtarmak için akıllı, hayalperest ve optimist bakış açışına sahip insanlar arayan esrarengiz kız Athena’nın (Raffey Cassidy) son ümididir Casey. Yarının Dünyası’na gerçekten varabilmek için Casey ve Athena’nın bir icadı yüzünden Yarının Dünyası’ndan atılmış huysuz mucit Frank Walker’ın (George Clooney) yardımına ihtiyaçları vardır. Bu noktadan sonra durmadan sırıtan katil robotlar, gizli boyutlararası roketler ve psikopat çizgi roman dükkanı sahipleri ile dolu çılgın bir macera başlar. Filmin genel tonu her ne kadar 60lı yılların Disney filmlerini hatırlatsa da Frank ve Casey’nin robotlara karşı savaştığını gösteren muazzam bir aksiyon sahnesi, kült bilim-kurgu dizisi Doctor Who’nun aşırılıktan haz alan tarzını hatırlattı.

    Yarının Dünyası, hikayenin hedefi yerine o hedefe ulaşmak için oluşan yolculuğun maceraperestliğinden haz alan bir film. Ne yazık ki üçüncü perdeye geldiğimizde ve karakterler hedeflerine ulaşmaya başladıklarında modern blockbuster sinemasının tipik elementleri Yarının Dünyası’nı da bir virüs gibi sarıp sarmalıyor. (Bu cümle hafif spoiler içerir) Bir kere daha ‘özel yeteneklere sahip’ genç bir protagonistin apokaliptik bir senaryoyu durdurmak için dünyanın son şansı olduğunu öğreniyoruz, bir kere daha planını detaylarıyla iyi adamlara açıklayan bir kötü adam, bir kere daha boş özel efektler ve patlamalarla dolu bir çatışma görüyoruz finalde.

    Yarının Dünyası, ne yazık ki klişelerle dolu olan finaline rağmen çocuklara rüyaperestliğin, optimizmin ve yaratıcılığın önemini içten bir yaklaşımla aşılamaya çalışan, hayret dolu görsellere sahip, eğlence dolu bir çocuk filmi. 30lu yaşlarının ortasında sinisizmden payını almış bir film eleştirmeni olarak Yarının Dünyası’nı zayıf üçüncü perdesi yüzünden yerden yere vurmak kolay, fakat bir diğer gerçek de şu ki, eğer bu filmi 10 yaşımdayken izleseydim salondan çıktığım anda en favori filmim olacağından eminim.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top