Senaryosunu, serinin ilk filminin senaristi Kevin Williamson'ın ana karakterlerini kullanarak James Vanderbilt ile Guy Busick'in yazdıkları "Scream"; yönetmen koltuğunda oturan Matt Bettinelli - Olpin ve Tyler Gillett ikilisinin, turnayı gözünden vurdukları şahane bir "slasher" olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 24 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek 135 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılan ve serinin ilk dört filmini de çekmiş olan korku sinemasının unutulmaz isimlerinden "Wes Craven'a" adanan bu filme biraz daha yakından bakalım...
Lise öğrencisi Tara Carpenter'ın (Jenna Ortega) yaşadığı evdeki sabit telefon, annesinin yokluğunda birlikte kız kıza iyi vakit geçirebilecekleri arkadaşı Amber Freeman'a (Mikey Madison) cepten mesaj atarak davet ederken, bilinmeyen bir numara tarafından taciz edercesine çaldırılmaktadır...
Amber arayanın, kendisine platonik olarak tutkun olan Wes Hicks (Dylan Minnette) olabileceğini ima eden bir mesajla dönüş yapınca içten içe öfkelenen Tara, zili bir türlü susmak bilmeyen telefonu açar...
Açtığında da, ses dönüştürücü bir cihaz kullanan ve adının Charlie olduğunu söyleyen erişkin bir erkeğin; annesinin yeni sevgilisi olabileceğini düşünen Tara, bunu mesajla Amber'a da iletir...
Ama durum hiç de öyle değildir...
Zira arayan, Tara ile kedinin fareyle oynadığı şekilde oynayarak öldürmek isteyen bir seri katilin bizzat kendisidir...
Bunun üzerine Tara, telefonunda kurulu bir güvenlik sistemi aracılığı ile evin bütün kapılarını kilitler...
Kilitler kilitlemez de, aynı telefon yeniden çalmaya başlar...
Daha da ilginç olanı, telefon çalmayı sürdürürken; bu sesi duyması imkansız olan Amber'ın attığı, "Yanıtlamalısın" şeklindeki mesajdır...
Artık Tara'nın mesajlaştığı kişinin Amber olmadığı anlaşılmış ve bu kez de Amber'ın telefonundan, "TELEFONU CEVAPLA SÜRTÜK" biçimindeki oldukça sert bir mesaj daha gelmiştir...
Üstelik açmazsa katil, Amber'ı öldüreceğini de eklemektedir mesajına...
Dolayısıyla katilin oyununa dahil olmak üzere Tara'da mecburen, telefonu yeniden açar...
Telefonun diğer ucundaki adam, polisi araması yahut da "Scream" serisine ait sorularını yanlış yanıtlaması halinde Amber'ı öldüreceğini söylemektedir...
Sidney Prescott (Neve Campbell), Gale Weathers (Courteney Cox) ve ilk filmin eli kanlı canilerinden Billy Loomis (Skeet Ulrich) tamam...
Ancak Tara'nın, eli bıçaklı ikinci manyak Stu Macher'ın (Matthew Lillard) adını anımsayamaması sonrasında işler, aniden karışıverir...
Çünkü Amber'ın öldürülmesini engellemek amacıyla eline aldığı bir bıçakla, onun evine doğru koşuştururken kapıyı açtığında Tara, "Hayalet Surat / Ghostface" maskeli katili tam da karşısında bulur ve "slasher" türüne uygun bir vahşet ile de saldırıya uğrayarak ağır yaralanır...
Giriştiği mücadele esnasında bir ayağı da kırılmıştır Tara'nın...
Modesta, Kaliforniya'daki "Cardinal Lanes" bowling salonunda çalışan sevgililer Samantha "Sam" Carpenter (Melissa Barrera) ile Richie Kirsch (Jack Quaid), bir mola da dışarıda oturarak soluklanırlarken Tara'nın ablası Sam'e Wes'ten, kız kardeşinin uğradığı saldırıyı bildiren bir telefon gelir...
Ki bu da aslında; Richie ile henüz on sekiz yaşındayken annesi ve kendisinden beş yaş daha küçük kardeşini terk ederek ortalıktan yok olan Sam'in, olayın yaşandığı Woodsboro kasabasına gitmeleri anlamına gelmektedir...
Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, Sam'den önce kasabadaki evi; annelerinin günlüklerinde itiraf ettiği oldukça önemli bir sebeple, ardına dahi bakmaksızın kızların babası terk etmiştir...
Elbette bu sebep ile devamındaki son derece çarpıcı olan gerçeklerin gün yüzüne çıkması hususunu, "spoiler" vermeden bizzat Sam'in açıklamalarına bırakacağız...
Aynen şaşkınlık içindeki Tara'nın da, ilk defa duyacağı ve nihayetinde de kelimelere dökülenlere "inanamayarak" ablası Sam'i hastane odasından kovacağı gibi...
Aynı esnada kasabanın lisesinin bahçesindeki çocuklardan Wes, arkadaşları Amber, Mindy (Jasmin Savoy Brown) ve Chad Meeks-Martin (Mason Gooding) kardeşler ile Liv McKenzie'yi (Sonia Ammar); ortalıklarda "Hayalet Surat" gibi tehlikeli bir manyak dolanırken sosyal medya kullanımını kısıtlamaları konusunda uyarırken Chad ise, Wes'in annesi de olan Şerif Judy Hicks'in (Marley Shelton) kendisini sorguya çekmiş olmasından yakınmaktadır...
Derken hastanedeki yatağından Wes'e mesaj atan Tara'dan gelen uyandığına dair haber üzerine Wes, Amber, Mindy ve Chad, hastaneye doğru yola koyulurlar...
Zaten Sam ile eli bıçaklı birinin ortalıkta dolaştığı bir yere gitmeyi fazlasıyla manidar bulan Ritchie'de ulaşmak üzeredirler...
Neyse....
Hastaneden ayrılarak bir bowling salonunun barına gittiklerinde Chad'in birlikte takıldığı Liv'e askıntı olarak Chad'in asabı ile cebinden çıkarttığı çakı ile de barın düzenini bozduğu gerekçesiyle barmence (Brooke Barnhill) bardan atılan Vince Schneider (Kyle Gallner), "Hayalet Suratın" ikinci kurbanı olarak hayatını kaybeder...
Ardından da, odasındaki Tara'ya Richie ile birlikte refakat eden ve biraz soluklanarak atıştırmalık da temin etmek gayesiyle hastanenin dinlenme odasına giden Sam'de, ucuz kurtulacağı bir bıçaklı saldırıya maruz kalır...
İşte bu sahne sonrasında ablasından işittiği, geçmişteki aile sırları karşısında oldukça sarsılan Tara; yukarıda da değindiğimiz tarzda Sam'i, hastanedeki odasından kovacaktır...
Hani işin daha da kötüsü, Sam'in Tara'ya bu anlattıkları; katilin de bilgisi dahilindedir...
Yani an itibarıyla Tara Sam'e küsmüş ve Richie'ye göre de mevcut polisin kendilerine hiçbir faydası bulunmamaktadır...
Ama öyle eli kolu bağlı bir vaziyette oturup, birinin daha öldürülmesi de beklenilemezdi...
Geriye yapılacak tek iş olarak, bir uzmana başvurmak kalmıştır...
Ve...
Sam ile Richie, yardım alabilecekleri düşüncesiyle Gale Weathers'tan boşanmış olan kasabanın, alkolizm yüzünden emekli olmaya zorlanan eski Şerifi Dewey Riley'in (David Arquette) ziyaretine giderler...
Fakat "katil veya katillere" dair "damgasını da vuran" birkaç öğüt veren Riley, bu çifti kapının önüne koyarken; çok daha da fazla vakit geçirmeden Sidney Prescott'ı da arayarak kasabadaki yeni gelişmelerden bahsederek, ne olursa olsun geri dönmemesi hususunda da kendisini uyarır...
Ayrıldığı karısı televizyoncu Gale'e de, benzeri bir mesaj gönderir...
Üstelik katilin, Tara'nın yakın arkadaşlarından biri olduğundan neredeyse yüzdeyüz emin olduğu bu soruşturma da, Sam ile Richie'ye yardımcı olma kararı da almıştır Riley...
Dakika 40...
Geride sizleri, türün iflah olmaz meraklılarından biri olmanız halinde, son saniyesine kadar ilgiyle izleyebileceğinizi garanti edebileceğimiz, gereksiz zamanda çalarak tehlikeli olabilecek cep telefonu da mevcut "ters köşe" sürprizler de içeren 74 dakikalık bir bölümün daha beklediğini söyleyebiliriz...
Bitirmeden, görsel efekt ve yeşil perde teknolojilerinin yanı sıra tehlikeli sahnelerdeki dublör oyuncularının etkin kullanımının da, filmin başarısını etkilemiş olduğunu belirtmiş olalım...
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Kişisel arşivinde yaklaşık beş bin civarında film bulunan ve bir "korku - gerilim" tutkunu sinemasever olarak söz konusu kategorideki bir "slasher"ı, ilk kez beş üzerinden dört puan ile değerlendiğimizi ifade etmek isteriz...
Varın gerisini siz düşünün ve öyle de değerlendirin bu filmi...