Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Mavi En Sıcak Renktir’le hatırladığımız Tunus kökenli Fransız yönetmen Abdellatif Kechiche’in son filmi ‘Kısmet, Sevgilim: İlk Şarkı’ (‘Mektoub, My Love: Canto Uno’), çevresindeki delişmen gelgitin içinde olayların akışına kendisini bırakmayan ve daha çok gözlemci ya da izleyici olmayı yeğleyen bir gencin öyküsünü anlatıyor. Ben nedense Amin kişiliğinde, Camus’nün ‘Yabancı’sının ‘kayıtsızlığından’ tatlar buldum. Öte yandan film çok uzun (tam 175 dakika), çok geveze ve çok tekrarlarla dolu. Bu durum elbette izleyeni yoruyor ve bir noktadan sonra, perdede anlatılanlarla ilişkinizde gevşeklik başlıyor. Ama yine de bu tür handikaplarına karşın izleniyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Üç saati aşan bir filmde daha derin karakterler arıyor insan. Baş karakterimiz Amin'in bile tam olarak ne istediğini belirtemiyor film. Amin etrafımızda çok olan hatta belki bazı özellikleriyle insanın kendi gençliğini de hatırlayabileceği bir karakter ama üç saat boyunca izlenebilecek renklilikte bir karakter de değil ayrıca. Kaldı ki Amin bu dev uzunluktaki filmde en çok tanıyabildiğimiz karakter bir de aynı zamanda! Yani diğer hiçbir karakter hakkında birkaç cümlenin dışında fikir edinemiyoruz. Ama bir şekilde kendinizi bıraktığınızda bu yaz hikayesinde belli bir melankoli duygusu bulabilmeniz de mümkün. Belki iki saatte toplansa daha iyi bir etki bırakabilirdi izleyenlerde...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
‘Mavi En Sıcak Renktir’le hatırladığımız Tunus kökenli Fransız yönetmen Abdellatif Kechiche’in son filmi ‘Kısmet, Sevgilim: İlk Şarkı’ (‘Mektoub, My Love: Canto Uno’), çevresindeki delişmen gelgitin içinde olayların akışına kendisini bırakmayan ve daha çok gözlemci ya da izleyici olmayı yeğleyen bir gencin öyküsünü anlatıyor. Ben nedense Amin kişiliğinde, Camus’nün ‘Yabancı’sının ‘kayıtsızlığından’ tatlar buldum. Öte yandan film çok uzun (tam 175 dakika), çok geveze ve çok tekrarlarla dolu. Bu durum elbette izleyeni yoruyor ve bir noktadan sonra, perdede anlatılanlarla ilişkinizde gevşeklik başlıyor. Ama yine de bu tür handikaplarına karşın izleniyor.
Sözcü
Üç saati aşan bir filmde daha derin karakterler arıyor insan. Baş karakterimiz Amin'in bile tam olarak ne istediğini belirtemiyor film. Amin etrafımızda çok olan hatta belki bazı özellikleriyle insanın kendi gençliğini de hatırlayabileceği bir karakter ama üç saat boyunca izlenebilecek renklilikte bir karakter de değil ayrıca. Kaldı ki Amin bu dev uzunluktaki filmde en çok tanıyabildiğimiz karakter bir de aynı zamanda! Yani diğer hiçbir karakter hakkında birkaç cümlenin dışında fikir edinemiyoruz. Ama bir şekilde kendinizi bıraktığınızda bu yaz hikayesinde belli bir melankoli duygusu bulabilmeniz de mümkün. Belki iki saatte toplansa daha iyi bir etki bırakabilirdi izleyenlerde...