Ortalama bir gladyatör filmi...
Yazar: Oktay Ege KozakPompeii, gayet ortalama bir gladyatör/felaket filmi. Bu yüzden hakkında eğlendirici veya eğitici bir eleştiri yazmak zor. O zaman hem biraz eğlenelim, hem de biraz öğrenelim diye kısa bir Amerikan sinema tarihi dersine katılalım.
Geçen hafta Portland’da Birdman’in basın gösterimindeydim. Pompeii hakkındaki bir eleştiride yılın en orijinal ve en iyi filmlerinden birinden bahsetmem biraz ironik oluyor ama kısa tavsiyem şudur ki, Birdman Türkiye’de vizyona girdiği anda salonlara koşun. Filmin gösterimi başlamadan önce 60'lı yaşlarında iki eleştirmen ile çocukluklarındaki sinema deneyimleri hakkında konuşmaya başladım.Bu eleştirmenlerin çocukluklarında Amerika’da sinemaya gitmek demek, şimdiki gibi bir film izleyip salondan çıkmak demek değildi. Bütün gün süren sinema deneyiminde haberler, çizgi filmler ve iki uzun metraj film gösterilirdi.
Bu uzun metraj filmlerden ilki ‘A filmi’ kategorisine giren, prestijli yıldızlar ile dolu, yüksek bütçeli dram veya gerilimler idi. A filmi’ni izledikten sonra halen enerjisi olanlar için ise son olarak gösterilen ‘B filmi’, A filmlerinde yan rollerde oynayan yıldızcıkların başrole geçtiği, daha düşük bütçeli aksiyon, fantezi, bilim-kurgu gibi tür filmlerine odaklanırdı. Bu tarz filmlere halen B filmi dememiz buradan kaynaklanıyor.
Günümüzde artık bu denli kapsamlı bir sinema deneyimine sahip olmadığımız, tek bir film izleyip eve döndüğümüz için B filmleri başka yollarla seyirciye ulaşıyor. Çoğunlukla direkt DVD’ye sürülen bu filmler, bazen bütçeleri düşükten ortaya yükseldiğinde ABD’de ‘kuru sezonlar’ olarak adlandırılan Ocak veya Eylül aylarında, diğer ülkelerde ise sanki yüksek bütçeli A filmleriymiş gibi vizyona sokuluyor.
Resident Evil filmleri ile tanınan yönetmen Paul WS Anderson, orta bütçeli ve orta kaliteli B filmlerinin kralı olmuş durumda artık. Son on yıldan fazladır Anderson filmlerinin ABD vizyon tarihlerine bakarsanız hepsinin ya Eylül’de, ya da Ocak’ta sinemalara sürüldüğünü fark edersiniz.
Anderson’un, Resident Evil devam filmleri arasında değişiklik olsun diye çektiği tür filmlerinden biri Pompeii. Amaç, gerçek Pompeii trajedisi ile uzaktan yakından alakası olmayan, herkesin bildiği bu ismi kullanıp Gladyatör ve Spartacus gibi kılıç ve sandalet epiklerini Roland Emmerich tarzı bol efektli felaket filmleri ile karıştırmak. Formül bu kadar basit ve bundan fazla bir efor beklenmedikçe iki saat boyunca oyalayacak bir film Pompeii.
Yapımın ilk yarısı gladyatör filmlerinde kaç tane klişe varsa self-parodiye bile kaçmadan gayet ciddi bir hava ile tekrarlıyor, ikinci yarısı ise 2012 ve Day After Tomorrow gibi Emmerich felaket filmlerinin bütçelerini dörde bölen, bilgisayar oyunu 'cutscene’lerini hatırlatan efektlerle oyalanıyor. Kelt savaşçı Milo’nun (Game of Thrones’un ‘Piçi’ Kit Harrington), çocukken ailesinin Conan tarzı bir katliamda kötü kalpli Roma Senatörü Corvus (yerlerde sürünen İngiliz aksanı ile bu kadar bayat bir rolle biraz eğlendiğini gösteren Kiefer Sutherland) tarafından öldürülmesini izliyoruz.
Milo, kaslı bir gladyatör olunca Corvus’tan intikam almaya ant içecek midir? Roma’dan nefret eden güzel prenses Cassia’ya (Emily Browning) aşık olacak mıdır? İlk başta kavga ettiği daha bile kaslı siyahi yan karakter Atticus (Adewale Akinnuoye-Agbaje) ile ahbap olacak mıdır? Bu soruları sormanın bir sebebi yok, cevapları biliyorsunuz zaten.
Pompeii, CGI mekan efektleri Civilization V’i hatırlatmasına rağmen teknik bakımdan çok kötü değil. En azından ikinci yarıya damgasını vuran felaket sahnelerinde bir kaç etkileyici efekt var. Asıl problem hikayenin limitlerini bilmeyip senaryo ve oyunculukların kendilerini fazla ciddiye alması. Bu tür bir film için ‘camp’ tarzı espritüel bir yaklaşım daha başarılı olabilirdi, fakat ne yazık ki Pompeii kendisini Ben-Hur düzeyinde bir epik zannediyor.
Taa 1979 yılında Monty Python’un, 1981 yılında ise Mel Brooks’un dalga geçtiği tarihi film klişelerini 2014 yapımı bir filme ciddiyetle yerleştiriyor. Bu bakımdan film, modern B filmlerini bırakın, 1950li yılların B filmlerini hatırlatıyor. Sıra Türk seyircinin daha kolay tanıyabileceği bir benzetmeye geldiğinde ise formül basit: Karaoğlan veya Tarkan gibi Yeşilçam tarihi aksiyon filmlerinin bütçelerini yükseltin ve kadroya Game of Thrones ve 24’ten oyuncular koyun, işte elinizde Pompeii.