Hesabım
    Küçük Günahlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Küçük Günahlar

    Küçük Günahlar

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Küçük Günahlar'ın karınca yönetmeni ve SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) üyesi Rıza Kıraç'la, usta sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo için verilen özel bir doğum günü partisinde karşılaştık en son. Dükkan-ül Hayal'in oto sanayi sitesindeki 'fantastik' mekanında gerçekleşen doğum gününde, Scognamillo'nun arkadaşları, akrabaları ile 'yazarından çekenine' bir grup sinemacı ve sinema yazarı vardı. Ayaküstü Kıraç'ın yeni filminin basın gösterimi konuşulurken, yönetmene filmini merak ettiğimi ve bu arada bir VHS kaset gibi tasarlanmış yeni kitabını da okumaya başladığımı söyledikten sonra, bu dikkat çekici üretkenliğinin sırrını sordum.

    Sinema ve edebiyat üzerine gazete ve dergilerde yazan Rıza Kıraç, aynı zamanda bir edebiyatçı; ve şimdi ilk kurmaca filmiyle beraber belgeselciliği de tatmış çok yönlü bir sinemacı. Kıraç, meraklı soruma kıskandıran bir cevap verdi: 'Benim bütün işim bunlar, sadece bunlarla uğraşıyorum. Gitmem gereken düzenli bir işim yok.' Bu konuda şüphesiz şanslı bir adam Rıza Kıraç ama doğruya doğru, çok yönlü bir sanatçı olmasına rağmen her alanda belli bir düzeyi yakalıyor. Bir alandaki başarısızlığını başka alanlarda boy göstererek kapamaya çalışan veya adını pek çok alanda gözükerek güçlendirmek isteyenlerden değil. Hikayelerini farklı mecralarda anlatmak istiyor. İlk film olmanın verdiği küçük günahları bir yana bırakırsak, ilk işi gayet ilginç bir film ve Kıraç iyi bir hikaye anlatıcısı olarak aklımızda yer edecek gibi gözüküyor.

    Küçük Günahlar'ı öncelikle ilginç bulduğumu belirtmiştim. Şaşırtıcı bir senaryoya sahip, sanki daha önce bir arada düşünülmemiş hikaye parçalarını birlikte düşünmüş Kıraç ve edebiyatçılığının verdiği bu bakışla ilginç bir hikaye anlatmış. Tabii bütünüyle bir 'metin' filmi değil bu, özellikle Macit Koper'in ilk gözüktüğü anlardaki kitabiliğini görmezden gelirsek, oyuncu yönetimi anlamında da iyi iş çıkarmış Kıraç. Esra Ruşan, soğuk, mesafeli ve kontrollü Şilan'ı gayet başarılı bir şekilde çiziyor. Ona çizilen radikal yol nedeniyle duygularını bastıran, güçlü gözükmeye çalışan ama aslında insani bir şekilde korkan, içinden geldiği gibi yaşamayı özleyen bir genç kız.

    Filmi ilginç ve orijinal kılan, farklı filmlerde görmeye alıştığımız dünyaların ve kişisel serüvenlerin birlikteliği ve hepsindeki ortak ruh halinin sergilenmiş olması. Ev arkadaşıyla birlikte bohem bir hayat süren, gündüzleri bir reklam ajansında grafikerlik, geceleri de barlarda avcılık yapan Melik'in hikayesi tam bir (lemanyak) şehir hikayesi mesela. Beğendiği kızı sokaklarda takip eden, işinden mutsuz ama daha yaratıcı bir şeyler yapmaya da motivasyonu olmayan bir tırnak içinde kaybeden. 'İş yap, para kazan, iç, seviş, uyu' kuralıyla yaşayan, otomata dönüşmüş bir genç. Şilan'ın hikayesi; beyaz Türkler'in sıcak bakmadığı dergilerde yazan bir Kürt kızının, kendi arzu ve isteklerini unutup abinin çizdiği radikal yola yönelmesini ve bu gidişin öncesindeki son günleri anlatıyor.

    Melik ve Şilan'ın karşılaşması farklı bir kent hikayesi çıkmasına yeterken, ortaya bir de eski reklamcı, şair, kendi dünyasına çekilmiş çatlak İsmet'in 12 Eylül travmaları çıkıyor. Kıraç bu üç farklı dünyaya eşit şekilde yaklaşıyor ve onları usulce yan yana yerleştiriyor; burada edebiyatçılığının işe yaradığına şüphe yok. Bir aşk üçgeni olarak da okunabilecek bu garip üçlü zamanla temas ediyor ve birbirini etkilemeye başlıyor. Erkekler kendi kısır dünyalarının dışına adım atmayı başarıyorlar. Bu 'alternatif aile' duygusunun Şilan'ın yaptığı seçim üzerinde etkili olup olmayacağı ise sonlara doğru filmin meselesine dönüşüyor.

    Rıza Kıraç bir ilk filme göre gayet ustalıkla anlatıyor bize hikayesini. Stilize, yaratıcı denemelerin etkileyici olduğu yerler de var, gereksiz kaçtığı yerler de. Mesela doğal ışıkla inanılmaz bir rengin yakalandığı yatak odası sahnesi müthişti. Ama terastaki kamera oyunları, sahnenin sakin duygusunu bastırıyor yer yer. Küçük Günahlar'ın iki film festivalinin ulusal yarışmasına kabul edilmediğini duymuşsunuzdur, doğrusu böyle iyi niyetli ve düzgün bir ilk filmin hangi amaçla dışarıda tutulduğunu çok anlayamadık. Gelelim günahlara; Rıza Kıraç'ın merakla bekleyeceğimiz ikinci filminde dikkat etmesi gereken bazı noktalar var ve bunlar en çok senaryoda odaklanıyor: Daha az kitabi diyalog ve tabii finali güçlü kılacak daha özenli bir senaryo kurgusu. Kıraç'ın bize gelecekte de kentin köşelerinde geçmişiyle hesaplaşan ve çıkış yolu arayan kaybedenlere dair ilginç hikayeler anlatacağını hissediyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top