Faydalı Hayat
Yazar: Serdar Kökçeoğlu2011 İstanbul Film Festivali'nin keşif anlamında sürpriz filmlerinden biri de, topu topu 67 dakika süren, siyah-beyaz 'Faydalı Hayat' filmiydi. Bu kısacık film, cesur bir şekilde orta metraj çekilmiş. Küçük bir film olduğuna da şüphe yok, öyle büyük bir iddiası yok. Belki jürilerin yakından bildiği bir ruh halini, bir yaşam tarzını anlattığı için, büyük filmlerin arasından sıyrılıp önemli ödüllere uzanması da zor olabilir. Ama festival izleyicilerinin, sinema severlerin gülümseyerek izleyeceği, üzerine konuşmaktan garip bir haz alacağı bir film bu. Sinefiller arasında kült bile olabilir, kim bilir.
Uruguay'da sinematekte çalışan, tüm hayatı sinematekin odalarında ve salonunda yeni gelen filmleri izlemek ve program hazırlamakla geçen Jorge'nin iş dışında kayda değer bir hayatı yoktur. Kafasını filmlerden kaldırıp kendi hayatını ve ailesini kurmak yönünde bir adım atmadığı için de ailesiyle yaşıyor. Her şeye rağmen, sinemadan para kazanmayı başaran her sinefil gibi mutlu olduğunu hissediyoruz. Salonlardaki koltukları tek tek denemekten çekinmeyen, film programlarını son derece özenli bir şekilde hazırlayan, sinemaya tutkuyla bağlı bir adam bu.
Öte yandan, sinematekin bazı konuklarına özel bir ilgi gösterdiğinde, dış dünyayla temas kurmaya çalıştığını hissediyoruz. Uruguay'da sinema yazarlığı yapan Jorge Jellinek tarafından başarıyla bir şekilde canlandırılan Jorge karakteri, her sinefilin arzuladığı bir hayat sürüyor aslında. Bir yandan tartışmalı bir yanı var, hayattan kopuk yaşamak ne derece doğru? Ve fakat iyi filmlerin, iyi festival programlarının, iyi sinema yazılarının biraz da böyle kafalardan çıktığını yadsıyabilir miyiz?
Faydalı Hayat aslında Uruguay Sinematek'indeki kapalı hayatı anlatan bir film değil; daha çok kurumun ansızın kapatılmasını konu ediniyor. Bir zamanlar bizim memlekettekinin de başına gelen, Jorge'nin ikinci evinin de başına geliyor. Fazla ilgi görmediği gerekçesiyle, maddi sebeplerden dolayı mekanın fişi çekiliyor. Jorge de bu beklenmeyen kararın ardından soluğu sokaklarda alıyor. Belki daha önce sadece iş ve ev arasındaki uzaklığı temsil eden sokaklara ilk defa, uzun bir süre sonra farklı bir gözle bakıyor.
Onun tekinsiz sokaklardaki her adımına bir film sahnesi, sessiz sinemanın bir müziği eşlik ediyor. Genç yönetmen Federico Veiroj, Jorge'nin hayatında ilk defa izleyen değil, oynayan olduğunu, kendi filminin içinde olduğunu hissettiriyor bize. Hayata karşı bir yandan ironik bakmaya çalışıyor, bir anti-kahraman gibi. Öte yandan giderek sokaklar üzerine üzerine geliyor. Bu arada sinematekin koridorlarında hayalini kurduğu romantik bir teması hayata geçirmeye çalışıyor.
Bu küçük ama mucizevi şekilde etkileyici filmi izlerken aklıma sinema okulundaki cool hocam, Brecht uzmanı Mutlu Parkan geldi. Doksan sonrası sinemasından haz almayan ve inatla izlemeyen Parkan, sinefil olmanın ciddi bir hastalık olduğına inanır, sinema akademisyeni ve sinema yazarı dostlarının film manyaklığını çok sert eleştirirdi. Belki sevgili hocam filmin sonunu, 'mutlu son' konseptine karşı olmakla birlikte, pozitif bir şekilde yorumlayabilir. Bana sinematekin ölümüyle birlikte, sinema severin açıkta kalmasını çağrıştırdı. Neyse ki festivaller var; belki Jorge de bir festivalde kendisine uyan bir iş bulabilir. Bir saatten biraz uzun süren, kirletilmiş siyah-beyazın da etkisiyle zamansız diyebileceğimiz bu filmin vizyona girme şansı muhtemelen olmayacaktır; ama bir şekilde karşılaşmanızı gerçekten çok isterim.