Hem aşkta hem kumarda kazanmak isterseniz aynı sayılara oynayın!
Yazar: Murat Tolga ŞenŞanslı Sayılar, aşkta da kumarda da kazanmanın yolunu bulmuş bir ekibin öyküsü… Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlandığı belirtilmiş ancak bu pırıltılı kazanma hikayesinin ne kadarı gerçek bilinmez... Baba Gonzalo Pelayos (Lluis Homar) usta bir kumarbaz olmasına rağmen oynadığı son oyunda her şeyini kaybetmiş ve epey aşağılanmış biri… Ona bu zulmü yapan adamdan intikam almak için yemeyip içmeyip rulet masasında kazanmanın yolunu araştırıyor ve sonunda buluyor! Dediğine göre topun döndüğü masadaki kılcal çatlaklar yüzünden bazı sayıların kazanması kaçınılmaz çünkü top dönerken buralara denk gelince bingo! Hangi sayıların kazandığını öğrenmenin yolu ise sadece 1 Euro yatırarak rulet masasında mesai yapmak.
Bunun için iki geçimsiz kardeş, balık pazarında çalışmaktan sıkılmış ezik bir adam ve kendi oğlundan oluşan bir “kuzenler” ekibi kuruyor ve onları nefret ettiği adamın işlettiği kumarhaneye salıyor. Hollywood mamulü “Vegas” temalı filmlerden alışık olduğumuz temaya uygun düşmeyen halk tipi adamlar bunlar ama tüm şaşkınlıklarına rağmen kazanmayı bir şekilde başarıyorlar.
Hikaye bu andan itibaren bir çataldan iki tarafa akmaya başlıyor. Bir tarafta aşk, diğer tarafta işin içine bir tefecinin de karıştığı kriminal bir vaka…
Kısmetim bu aralar İspanyol filmlerinden açıldı. Geçtiğimiz hafta yazdığım Sensiz Olmaz’dan sonra bu haftaki yazımın konusu olan Şanslı Sayılar’da yine 2012 yapımı bir İspanyol filmi… Açıkçası giriş bölümüyle beni çok eğlendiren bir film oldu ancak ekibin kumarhaneye girip kazandığı andan itibaren film senaryodan ve rejiden kaynaklanan sebeplerle sivrisinekli bir gölü izlemek kadar sıkıcılaşıyor.
Filmi Federico Moccia’nın yazdığı romandan uyarlayan senarist Ramón Salazar , bu “yaşanmış” hikayeye Hollywood senaristlerinin yaptığı gibi, dramatik etkiyi güçlendirecek müdahalelerden kaçınmış gibi görünüyor ancak bu bir arkadaşınızdan dinlediğinizde hoşunuza gidecek kısacık bir kumarbaz intikamından fazlası değil. Bu meseleyi de alıp 100 dakikalık bir film yaparsanız seyirciyi araya sokulmuş sevişgen Çinli kız arkadaş karakteriyle oyalamaya çalışıyorsunuz ve tabii yetmiyor!
Filmin oyunculuklarında sıkıntı yok ama Rush’ta çok beğendiğim Daniel Brühl’ü bu defa fazla kasıntı buldum. Her rolün adamı değil mi, yoksa bu filmde oynarken canı mı sıkılmış? Filmin yönetmeni Eduard Cortes bunun en büyük suçlusu olabilir. Neden mi? Çünkü kendisi televizyondan gelen biri ve The Pelayos/Şanslı Sayılar ilk filmi… TV’nin bütün kasvetini sinemaya geçirenlerden biri daha! Filmin olabildiğince temiz çekilmiş ve birleştirilmiş sekansları seyirciyi bir sinema filmi izlediğine ikna edemiyor çünkü seyrettiğiniz sahneden sonrasını izlemek için merak yüklenmiyorsunuz.
Dürüst olayım, Şanslı Sayılar gibi asıl izleyicisine DVD’den ulaşabilecek 2012 yapımı bir kumarbaz hikayesinin 9 filmli bir vizyon haftasında neden karşımıza çıktığını sorguladım. Daniel Brühl’ün artan popülaritesi yüzünden mi? Belki… Filmi sadece iflah olmaz “kumarbazlık filmi” meraklılarına tavsiye edebilirim, Hollywood’un suyunu çıkardığı ve onlarca film ürettiği “oyun salonlarına” İspanyol gişe sinemasından bir katkı. İspanyol sinemasının teknik standartlarının iyice yükseldiğini bir kez daha ispat ediyor ama bunun dışında önemi yok.
Unutmadan, eğer beğenirseniz bir hayat tavsiyesi var filmde… Ekibin başı Ivan Pelayos (Daniel Brühl) “hep aynı sayılara oynayın, kaybetseniz bile… Sonunda mutlaka kazanacaksınız!” diyor. Kumarda da aşkta da kazanmanın yolu budur belki de, kimbilir?
murattolga@gmail.com