Hesabım
    Ben ve Sen
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ben ve Sen

    Ben ve Sen: Bertolucci’nin Güzel Sürprizi

    Yazar: Kaan Karsan

    2003’te çektiği Düşler, Tutkular & Suçlar’ın ardından yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle sinemadan uzak süre ayrı kalan, dünya sinemasının halen yaşayan en büyük yönetmenlerinden Bernardo Bertolucci nihayet yeni bir filmle karşımıza çıktı. Düşler, Tutkular ve Suçlar’ı ‘68 gençliğine ve ruhuna adayan; birkaç genci yarattıkları yepyeni dünyanın içerisinde röntgenleyen ve kariyerinin son demlerinde taze bir başyapıt ortaya koyan Bertolucci, mutlak suretle bir önceki filmiyle aynı tabanda değerlendirmesi gereken; hafif ama önemli bir filmle geri dönüyor. Düşler, Tutkular ve Suçlar ne kadar ’68 gençliğinin hezeyanlarını ve varolma çabasını anlatan bir filmse Ben ve Sen de bir o kadar ‘00’ler gençliğinin ‘kayboluşu’ üzerine bir film.

    Ben ve Sen’in merkezinde ergenlik çağına girmiş ve kendisine giydirilenlere bir türlü uyum sağlayamayan bir genç olan Lorenzo var. Annesine okulca düzenlenen bir haftalık bir gezi vesilesiyle kayağa gideceğini söyleyerek babasına ait bir bodrum katına taşınan Lorenzo, dışarıdaki dünyada çok daha acı verici olan kronik yalnızlığını ve uyumsuzluğunu kendince somutlaştırıyor ve rahata eriyor. Bir süre sonra da en az kendisi kadar ‘sorunlu’ ve ‘dışlanmış’ olan ‘uzak’ kız kardeşi Olivia davetsiz bir misafir kisvesiyle yanında bitiveriyor. Olivia, Lorenzo’nun babasının önceki eşinden doğmuş; uçuk ve sosyal sorunları olan bir Abla. Bu zoraki birliktelik, o güne kadar bir türlü yakınlaşamamış hatta birbirlerinden içten içe nefret etmiş ikili arasında naif bir köprü kuruyor elbette ki…

    Düşler, Tutkular ve Suçlar bir evin içerisinde saklanırcasına yaşaya;, kendilerince bir düzen ve moral sistem kuran üç gencin hikâyesini ’68 ruhuna yakınsayan ve tümevaran bir şekilde anlatıyordu.  Ben ve Sen ise düzene karşı olan itirazının farkında olmayan ve izbe bir bodrum katında ‘her şey’in geçmesini bekleyen iki kayıp genci odağına alıyor. İki gencin dışarıdaki dünyayla kurduğu problemli ilişki, aralarındaki ilişkinin yeşermesiyle birlikte ikinci plana atılıyor. Bertolucci bir kez daha aydınlık ve karanlığın konumunu tersyüz ediyor ve bu kez içinde yaşadığımız dönemin hava boşluğunu naif bir sinemayla ele alıyor.

    Ben ve Sen klostrobik atmosferini yönetmenin tercihleri neticesinde kısa sürede bertaraf ederek beklentileri dönüştürmeye güdümleniyor. Kardeşler arasındaki cinsel çekim gidişata rağmen ‘aşk’a dönüştürülmüyor ve ‘Ben ve Sen’ naif sularda yüzmeye devam ediyor. Neredeyse tüm elementleriyle ‘karanlık’ bir film, sadece karakterlerinin arasındaki çok iyi işlenmiş, pür bir ilişki sayesinde seyircisine bir sıcaklık yayıyor. Eski usul Yeni Dalga’nın ruhuna koşut giden hissiyle, Yeni Dalga’nın doğumuna selam çakan ve tüm halet-i ruhiyesini özet geçen finaliyle, Bertolucci, en iyi bildiği sinemayı yapıyor ve bunu özleyenleri fazlasıyla tatmin ediyor.

    Uzak bir bakışla irdelendiğinde çok tipik ve sıradan etkileri varmış gibi görünen Ben ve Sen’in maharetleri, ruhunda ve öncüllerinde yatıyor aslında. Bertolucci’nin amacı besbelli mütevazı bir romanın mütevazı bir filmini yapmaktan fazlası… Ben ve Sen’i gösterdiğinden daha değerli kılacak olan da zaten Bertolucci’nin mutlaka incelenmesi gereken amacı… Her şey bir kenara, Bertolucci’nin bu yaşında bile arsızca sergilediği yönetmenlik kabiliyetleri bile filmi yeterince lezzetli kılıyor. Bu sebeple Ben ve Sen, ilk gösteriminden bu yana bir türlü yaratamadığı heyecan nedeniyle senenin en güzel sürprizlerinden biri.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top