En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ata Kalinyazgan
Takipçi
204 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
26 Kasım 2013 tarihinde eklendi
Three Flavours Cornetto (Üç Aromalı Cornetto Üçlemesi) veya Blood and Ice Cream Trilogy (Kan ve Dondurma Üçlemesi) olarak da bilinen serinin son halkasını oluşturan Dünya'nın Sonu, birçok bilim kurgu filmine göndermelerde bulunurken diğer parodi filmlerinin çoğunda yapılan hataya düşmeyip, abartıya kaçmadan tiye aldığı filmlere saygısını koruyor. Filmdeki bazı espriler, çoğu Türk tarafından fazla İngiliz esprisi olmakla suçlanabilir ama bana göre çok soğuk olmadıkça aptal Amerikan esprilerinden bin kat daha iyidir. Ayrıca film diğer bilim kurgu-komedi filmlerinden de her manada üstün. Buna da en iyi olarak görsel efektlerin ve esprilerin kalitesi örnek gösterilebilir.
Dünya'nın Sonu, yılın diğer komedi filmleri gibi sadece bir hafta sonu eğlenceliği olmaktan çok daha fazlasını hak ediyor. Bence yılın en iyi filmlerinden biri ve aynı zamanda son yıllarda yapılmış en iyi komedi filmlerinden de biri. Soundtrack'leri bile ayrı güzel olan Dünya'nın Sonu'nu vizyona girdiği ilk gün izleyin derim. Hoş, Türkiye için vizyon tarihi hala belirsiz... 8,5/10 -Bu yazı gerçek eleştirinin yalnız son iki paragrafıdır.
Filmi bilgisayar da buldum ve izledim. Filmin mesela arkadaşları toplayıp bira içmeye ikna etmesi çok kolay yapmışlar. Bu ve bunun gibi kısımlar biraz zayıf kalmış. Ama filmin temeline bakarsak izlemesi oldukça keyifli, Shaun Of The Dead ve Hot Fuzz filmleri gibi orjinal ve güzel bir hikaye yapmışlar. Ben filmi sevdim ve eğer sinemaya ya da DVD'ye gelirse film, sizin de izlemenizi tavsiye ederim. Güzel bir komedi, aksiyon, bilimkurgu filmi ortaya çıkmış. 3.5/5
Shaun of Dead, Hot Fuzz dersem aklınıza önce bu filmlerin baş kahramanı Simon Peg gelir. Daha sonrada bu uçuk maceralara hayat veren Edgar Wright gelir. Tabi artık birlikte görmeye adeta Zeki – Metin gibi aşina olduğumuz Simon Peg’in partneri Nick Frost’suzda olmaz. İşte bu kemikleşmiş kadro yine bu geçmiş işlere yaraşır, yeni bir filme imza atmışlar. Bu filmle Yönetmen Edgar Wright, fantastik komedi türünde Box Set’i tamamladı diyebiliriz. The World’s End, tıpkı Hot Fuzz ve Shaun of Dead’de olduğu gibi olağan başlayıp, devam eden bir hikayenin, bir anda ana konu ile beslenen farklı türde bir filme geçişi. Üç filmin de ortak yanı insanları ele geçirip değiştiren bir güç olması. Simon Peg ve arkadaşları, insanları değiştiren gücün sırrını çözmeye çalışırken, bol aksiyonlu, eğlenceli filmler ortaya çıkıyor. Edgar Wright’ın Shaun of Dead ve Hot Fuzz filmlerini izlemediyseniz, The World’s End’deki tür değişimi sizde bu türün en iyi örneklerinden “From Dusk Till Dawn” (Gün Batımından Şafağa) etkisi yapabilir. Ama önceki filmleri izlediyseniz, kendizi hazırlıklı ve ters köşeye yatmayan bir kaleci gibi hissediyorsunuz. Ve film sıradanlaşıyor. Son dönemin en başarılı İngiliz Komedi oyuncusu Simon Peg, filmde yine Nick Frost’la birlikte döktürüyor. Esas kızımız ise güzel oyuncu Rosamund Pike. The World’s End sizi sıkmayacak türden bol aksiyonlu, bol eğlenceli bir film. Bunu alan bunu da aldı kısmında satılırsa, Shaun of Dead, Hot Fuzz’u alanlar The World’s End’i de alır.
Gary King (Simon Pegg) lisedeki arkadaş grubu arasında liderlik mertebesine erişecek kadar popülerdir. İçkiyi, kavgayı ve macerayı seven King, beşli arkadaş grubunu örgütleyerek Newton Haven’da 12 bardan oluşan namı diğer “Altın Yolu” bir gecede tamamlamaya karar verirler. Son bar olan The World’s End’e ulaşamadan maceraları yarıda kalır. 20 yıl sonra herkes işini gücünü edinmiş, ailesini kurmuştur. Ama Gary King lisedeki Gary King olarak kalmıştır. 20 yıl önce yarım kalan güzergahını tamamlamak için eski ekibi yeniden toparlar ve geçmişi yad edip The World’s End’e kadar tüm barları yeniden gezmeye başlarlar. Ama ters giden bir şeyler vardır…
Gary King (Simon Pegg), yirmi yıl önce arkadaşlarıyla çıktıkları 12 bar turunu tamamlayamamanın üzüntüsüyle, eski arkadaşlarını yeniden bir araya toplar. 12 barı gezip, her barda birer bira içmeye onları ikna eder. Beş arkadaş yıllar önce terk ettikleri kasabalarına geri dönerler. Birkaç bardan sonra insanların farklı davranışları onları burada neler oluyor şüphesine soksa bile, Gary turu tamamlamaya kesin niyetlidir.
Zombilerin Şafağı Filminin oyuncuları yeniden bir araya gelmiş ve birçok bilim kurgu filmini bir araya getirip Dünyanın Sonu'nu yapmışlar. The Invasion / İstila (Nicole Kidman Daniel Craig), filmdeki insanları daha iyi yapmaya çalışan uzaylılar, Dünyanın Durduğu Gün filmindeki robot ilk akla gelenlerden. Filmin Senaristi de olan Simon Ppegg'in muhteşem oyunculuğuna rağmen, film istenilen tadı vermiyor. İlk yarım saatlik kısımda bu film bar bar gidecek, bunun neresi bilim kurgu derken, bir tür robot olduğunu gördüğümüz tuvaletteki genç ile olay değişiyor; ama değişmese de olurmuş. Olay biraz daha hareketleniyor ve bir o kadar da saçmalaşıyor. Komedi ve bilim kurgu karışımı olan Dünyanın Sonu, komedi olarak pek te komik sayılmayacak bir yapım. İnce esprileri yok değil de sürekliliği yok.
Komedi filmlerinin geneline yerleşmiş olan, "bak aslında bende mutlu değilim" olayından fena halde bunalımlara girmiş olan bendeniz, böylesine absürt komedi türü olan bir yapımda da bu konuyu görünce, artık yeterden isyanlara girmiş durumdayım. Başı ile sonu arasında dağlar kadar fark olan Dünyanın Sonu IMDB'den 7.1 almış olsa da pek benim komedi anlayışıma uymuyor ve benden 6,0 puanı alıyor.
Eğlenceli filmdi, Shaun Of Dead kadar kaliteli değildi yanlız... Sanki filmi yapmaya, Cüneyt Arkın'ın Dünyayı Kurtaran Adam filmini izledikten sonra karar vermişler... :)
Kimi iyi yerlere gelmiş, kimi gelememiş tekrar eski mahallede buluşan çocukluk arkadaşlarının konu edildiği filmin ilk kısmı iyiydi. Amaçları kimine göre aptalca kimine göre eğlenceli gelebilecek 12 farklı pub'ta da bira içmekti. Filmin bir sci-fi filmi olduğunu bilmeyen ben, buraya kadarki The World's End'i eğlenceli bulmuştum. Ne olduysa daha önce bu üçlünün zombilerle denerken başarılı olduğu formülü robotlar ve uzaylılarla denemeye kalkmasıyla oldu. The World's End'te Sci-Fi olan hiçbir öğeyi beğenmedim. Zaten film, setten ve salondan önce pre-production aşamasındayken kaybetmiş.
The World's End, genç yönetmen Edgar Wright'ın birçok kişi tarafından beğenilen ancak bana göre kötü bir film olan Scott Pilgrim'ine göre birkaç adım önde. Ancak konu muhteşem üçlü olarak adlandırılan Wright-Pegg-Frost ise bu filmi daha önceki iki örnekle kıyaslamalıyız. İlk yaptıkları film Shaun of the Dead'ti. Onunla sinemaya yeni, bambaşka bir tarz getirdiler. Sonra yine aynı yapıyla Hot Fuzz'ı yaptılar ki bana göre o da son derece başarılı bir filmdi. Ama bu filmi Shaun of the Dead ve Hot Fuzz'la kıyaslamak ya da sırf bu üçlünün yeni filmi diye iyi film olarak nitelemek sinemaya ve sanata sırtını dönmektir.
Filmin elbette birkaç komik sahnesi vardı. Ancak Simon Pegg'in oynadığı her filmde zaten en az bu filmdeki kadar gülüyorsunuzdur. Filmin komik olamamasından çok böyle bir kadroyla beklenildiği kadar komik olamaması bende hayal kırıklığına yol açtı. Yönünü şaşıran senaryo da hayal kırıklığımın tuzu biberi oldu.
Olmuyor Pegg, olmuyor Wright bir türlü olmuyor. Yarattığınız sansasyonel etkiyi bir türlü tekrar yaratamıyorsunuz. Üçlünün son filminden sonra da ortaya özel efektleri ve cast'ıyla parayı cebe indiren içi boş bir kandırmaca çıktı.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.