Birkaç saniyenin filmi...
Yazar: Kaan KarsanBundan aşağı yukarı bir sene önce 31. İstanbul Film Festivali'nin uluslararası yarışmasında, Nuri Bilge Ceylan başkanlığındaki jüriden Altın Lale'yi alan Yalnız Gezegen (The Loneliest Planet), gecikmeli olarak vizyonlarımızda... 2006'da çektiği Gündüz Gece Gündüz Gece (Day Night Day Night) isimli filmiyle festival festival gezerek kendini tanıtan ve bir kucak dolusu da ödül kazanan Julia Loktev'in ikinci uzun metrajlı kurmacası olan Yalnız Gezegen, içinde yer alacğaı projeleri özenli bir biçimde seçen Gael García Bernal'in varlığıyla da ayrıca dikkat çekiyor.
Yalnız Gezegen'i basitçe tekinsiz bir yol filmi olarak tanımlayabiliriz. Filmin odağındaki iki karakter, romantik amaçlarla bir rehber eşliğinde, ormanlara doğru yola çıkıyorlar. Filmin çatısını oluşturan ana çatışma da buradan ileri geliyor. Tüm hayatlarını sosyal bir ortamda geçiren, medeni insanlar, kendilerini bir anda uçsuz bucaksız; dingin ancak vahşi doğanın içerisinde buluyorlar. Onların romantik amaçları da elbette ki kendilerini kandırmalarına yardımcı olan bir örtü hüviyetinde... Zira bu ikili, belki de ilk kez kendi varlığıyla ve bir diğerinin varlığıyla yalnız kalıyorlar.
Julia Loktev'in filmine kimlik kazandıran yaklaşım ise, yönetmenin ‘kadın bakışı' kuşkusuz. Sadakat kavramını ve ‘erkeklik' meselesini masaya yatıran film, yönetmenin mevzuya yaklaşımı ve kişisel görüşü üzerinden şekilleniyor. Yani filmin vardığı nokta, Loktev'in –pek muhtemelen kendi kişiselliğinin izleriyle- çizdiği bir karakterin ‘hayata bakışı'ndan ve ‘velev ki...' cümlesinden hallice... Bu açıdan Yalnız Gezegen'in ne kadar evrensel bir mesaj taşıdığı tartışılır. Bu tartışmanın asıl öznesi ise Loktev'in derinleştirmeden derinliklerde yüzdürmeye çalıştığı karakterleri Nica ve Alex olacak.
Filmin bir dönüm noktası olarak önümüze sürdüğü ‘olay' ise filmin tüm gidişatını elbette ki derinden etkiliyor. Yaşama içgüdüsü, erkekliğe zeval getiriyor ve güven duygusunu yerle yeksan ediyor. Kadının erkeğe, erkeğin ise kendine bakışı elbette ki üzerine düşünülmesi elzem bir mesele; ancak Loktev'in bu kadar olağanüstü birkaç saniyeyi bir ‘film meselesi' olarak görmesi, sanki biraz aşırı... Bir andan kısa bir cümle çıkarmak tamam; ancak bir andan bir film çıkarmak çok da pratik ve dikkate değer yansımıyor, saklamayalım.
Yönetmenin Tom Bissell'in kısa hikâyesinden uyarladığı filmi ise hikâyenin kısalığına yenik düşüyor doğrusunu söylemek gerekirse. Adı üstünde olan, bir ‘kısa hikâyeyi' ‘uzun' metraja çevirme güdüsü yönetmeni oldukça zorlamış. Hele ki seksen dakikalık bir süreçte kolayca nihayetine erdirilebilecek bir meselenin dağ ve bayır görüntüleri ve sonu gelmeyen diyaloglar ile 110 dakikaya çekilmesi atmosferini bile kurarken zorlanan bir filmin amacını sorgulatıyor. Doğa görüntüleri ile huzur bulmak isteyen seyircinin çok da özellikli olmayan bu görüntü yönetmenliği yerine kendi gözlerinden göreceği doğayı tercih etmesi daha mantıklı olabilir.
Temelde üç karakter üzerinden akan filmin oyunculuklarında ise bir problem yok. Nica karakterini canlandıran Hani Furstenberg, Loktev'in istediği kişi olmayı başarıyor. Gael Garcia Bernal ise bencil bir erkeği oynamak konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamıyor. Ancak sırıtmayan oyunculuklar bile filmin ‘hafta sonu kampta film çekelim dostlar, ne dersiniz?' tavrını bir adım öteye taşımaya yetmiyor.
Genel çerçevede filmin yönetmeni Julia Loktev yapmak istediğini yapıyor, kendi dünyasını filme taşımayı başarıyor, orası kesin. Lakin kendisinin yapmak istediği seyircinin sinemadan beklentileriyle ve kadın erkek ilişkisine bakışıyla ne kadar uzlaşacak, muamma olan bu. Yalnız Gezegen, sadece kadınsı bir bakışla kimi kişisel görüşlere sesleniyor. İnsan merkezli doğa-insan çatışması üzerinden bir kadın-erkek ilişkisine bakmıyor belki ama benzeri bir tekinsizlik hissini daha çarpıcı ve kalıcı cümlelerle, daha geniş bir perspektiften yansıtan bir film izlemek istiyorsanız ise, sizi John Boorman'ın unutulmaz başyapıtı Kurtuluş (Deliverance)'a davet edelim. Yalnız Gezegen'i ise izlenmesi şart olmayan bir ‘çaba' olarak raflara kaldırabiliriz.
kaankarsan@gmail.com
twitter.com/kkarsan