En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Bilun P.
Takipçi
1 değerlendirme
Takip Et!
5,0
1 Şubat 2014 tarihinde eklendi
Bu filmi hareketli bir zombi filmi beklentisiyle izleyenler tabii ki hayal kirikligina ugrayacaktir (filmin fragmanini izleyip ondan sonra filmi izlemenizi tavsiye ederim). Ben sahsen konuyu bildigim icin aksiyon beklemeden DVD'sini alip izledim. Film boyunca da kendimi gulumsemekten alikoyamadim. Film icinizi guzel duygularla dolduruyor, iyi hissettiriyor. Bu bir zombi filmi degil, cok basarili bir romantik dark comedy... Tum iyi ve kotu zombi filmlerini izlemis, The Walking Dead hayrani biri olarak soyluyorum (ve tekrarliyorum, bu filmin zombilerle pek alakasi yok aslinda) iyi vakit gecirmek ve kafanizi hic yormayan iyi hissetirecek bir film ariyorsaniz bu filmi izleyin.
İnsana dönüşen zombi ve kız arasindaki aşkı işlemişler başları sıkıcı olsada sonradan hareketleniyor konusunun değişik olması açısından izlenmeye değer,güzel sahneler vardı ama mükemmel diyemem
Güzeldi bee :)) o R nasıl tatlı bişey öyle :) kızı anlıyorum zombi bile olsa o tatlılığa karşı konulamaz :) farklı bi senaryosu olduğundan ötürü izlenmeye değer kesinlikle.. Aşk her insanı değiştirebilir. Hatta bi zombiyi bile (Ama maalesef bu değişiklik kalıcı olmaz o ayrı bişey ) neyse işin özü film güzel arkadaşlar buyrun izleyin. Ha son bi hatırlatma bu bi zombi filmi değil haberiniz olsun. Yani öyle çok aksiyon gerilim korku beklemeyin. Ama filmide kaçırmayın ben izlerken çok zevk aldım
“Warm Bodies”, aynen “50/50” (2011) gibi arşivimizin demirbaşları arasında yer alan bir başka Jonathan Levine filmi…
Her zaman olduğu gibi, konuya yine hiç girmiyoruz…
Zira IMDB ve diğer mecralar dâhil hemen her yerde yeterince anlatılmış…
Filmi henüz izlememiş olanlar için konu hakkında "spoiler" değil ama küçük bir tüyo vermek istiyoruz…
Gerek kireç gibi bembeyaz suratlı makyajı ve hareketleriyle “R” karakteri ve ona âşık olan Julie ve gerekse de konu ile konunun işleniş biçimiyle; az da olsa Tim Burton’ın “Edward Scissorhands” ini (1990) anımsatan filmin senaryosunu da, Isaac Marion’un aynı adlı romanından (2010) uyarlayarak Jonathan Levine yazmış…
***
35 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen filmin brüt gişe hasılatı 117 milyon dolar…
Yani yapımcılar açısından her şey yolunda gitmiş gibi görünüyor…
***
98 dakika gibi oldukça makul bir süreye de sahip olan filmde, başta Nicholas Hoult ve Teresa Palmer olmak üzere bütün oyuncular oldukça iyi iş çıkartırken, büyük usta John Malkovich’de filme ciddi renk katmış…
***
Orijinal vinil plaklar aracılığıyla analog olarak çalınan müziklerinden hikâyesine, görsel efektlerinden makyajlarına, mekân ve dekor seçimlerinden yönetmenin kurgusuna kadar her şeyin tam da istenen kıvamda olduğu bu filmi biz büyük bir keyifle izledik…
Umarız sizler de severek izlersiniz…
Keyifli seyirler,
Son bir not: Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinal hali, 4 Haziran 2018 tarihinde bir başka mecrada yayınlanmıştır...
Zombi filmi sikici olabilir mi, evet bal gibi de oluyor, icine romantizmi sokmaya calisinca mi ya da fazlaca iyimser soft-zombi bi senaryo olunca mi boyle oluyor artik bilemiyorum. Filmin ilk 15-20 dak. keyifli hatta komik ince espriler var bi zombinin zombilik uzerine esprileri komik oluyor, biraz da aksiyon sahneleri tabi. Ama sonra kizla karsilasma vs. durumundan sonra oyle bir duragan ve agir bir tempoya giriyor ki film eee ne oluyo simdi hep boyle mi gidicek diyip sikilmamak mumkun digil! Sonra sona dogru son 15 dakka bi hizlanma ve sonuc bolumune geliyor. Toplamda daha fazla bisey bekliyodum, gidicekseniz fazla bisey beklemeyin, spoiler: bi zombi asik olursa insana donusur gibi bi senaryodan bu kadar zombi filmi cikar bence , karar sizin.
Film idare ederdi ama iyiydi. Film zaten bildiğiniz gibi değil. Yani bütün olaylar biz zombi gözü ve iyi bir senaryo ile anlatılmış.Daha iyi olabilirdi ama yinede idare eder. 3/5
Yine bir zombi temalı filmdi. Bu türde izlediğim diğer filmlerden daha aşağıdaydı. Senaryo olarak zayıf bulduğum bir film oldu ama hiç sevmedim de diyemem. R adlı zombinin filmde dış ses olarak anlatıcı olması filmin artılarındadı. R ve Julie'nin yakınlaşmasını da iyi buldum. R karakterinin Julie'ye aşık olup insan olduğunu hatırlamasını ve insan olmasındaki yolculuğu izliyoruz filmde. Julie'nin babası da zombilerle savaşan silahlı gücün başında bulunuyor. Her türlü zombinin ölmesini isteyen biri. Son sahneye yakın bir yerde de zaten bu görülüyor. R'yi öldürmeye kalkmıştı ama R'den kan gelmesi üzerine öldürme işlemini bitirmemişti. R'dan kan gelmesi de artık insan olduğunu gösteren bir durumdu. Çünki zombi veya filmde ceset diye geçen varlıklardan kan akmıyordu. Doğru düzgün konuşamıyorlardı. Havaalanında yaşıyorlardı. Yemek için çıkıp insan avlamaları gerekiyordu ve ölümsüzlerdi. Öldüklerinde isketelet haline gelip, yaşamlarına o şekilde devam ediyolardı. R'nin insan olması zombilere bir ışık kaynağı oldu ve onlarda insan olmaya başladılar ve Dünya bu karanlık varlıklardan kurtulmuş oldu son sahnede. Oyunculuk olarak performanslar sadeydi. R karakteri çok canlı bir şekilde canlandırılamamış. Görüntü yönetimi de sıradandı. Kötü diyemem ama farklı bir dokunuş da yoktu. Renk olarak filmin yapısına uygun koyu bir renk kullanılmasını iyi buldum. Kurgunun iyi yapıldığını düşünüyorum. Film ağır ilerlemiyordu. Sahne geçişleri genel olarak iyiydi. Filmde etkileyicilik ögesi zayıftı. Bu filmden fazla keyif almamanıza neden olabiliyor. Toparlayacak olursak; ortalama bir senaryoya sahip olan, fazla eğlenceli de olmayan romantik bir zombi filmiydi. Filme verdiğim puan= 6,7
Fena değildi. Sadece heyecanla beklediğim o savaşı o güzel sonu tam iyi olmadı . Filmin başındaki bazı gereksiz sahneler yerine sonunu daha ayrıntılı verebilirlerdi. Bir de kızın sevgilisinin yenmesi ve üzerine hiç ağlamaması çok tuhaf . Özellikle de sadece güzel hatıraları verilmişken... Pek profesyonel olmamış.
Neden, niçin, hangi mantıkla, kimin önerisi ya da uyarısı ile yabancı bir filmin orijinal ismini "head line"a yazmazsınız. Nasıl bir mantıktır bu? Önce kendi adıyla daha sonra dünyadaki bilinen adı ile en son Türkçeleştirilmiş (hadi bu filmde tutturmuşlar ama genelde saçma ve alakasız isimlerle vizyona sokarlar) ismiyle yazmanız gerekmez mi? Örneğin Busanhaeng orijinal isimli Kore filminin bilinen adı Train to Busan'dır. Türkçe ismini duymak bile istemem. Benim gibi yüzlerce insan vardır yabancı filmleri orijinal isimleriyle hatırlayan ama Türkçeleştirilmeye çalışılmış ismiyle anımsamayan; eminim.
Duygu Kocabıyıkoğlu'na çok teşekkürler ama Beyazperde Eleştirisinin ikinci paragrafında ve koca metnin sadece tek bir yerinde orijinal ismine rastlayabildim.
Lütfen bu konuya hassasiyet gösteriniz. En azından o sanat ürününe saygınız ve etik olma açısından bunu yapmanız lazım.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.